DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, Kars İl Örgütünün düzenlediği kongreye katıldı. Burada konuşan Hatimoğulları, şunları söyledi:

Kars, Ortadoğu’nun kadim halklarının huzur ve kardeşlik içinde yaşadığı bir kenttir

Kars, Anadolu ve Mezopotamya topraklarını, Ortadoğu’nun bütün kadim halklarının bir arada, barış, huzur ve kardeşlik içinde yaşadığı bir kenttir. Gerçekten bütün dünyaya örnek olacak bir kenttir burası. Azeri, Terekeme, yerli Malakan, Ermeni, Türkmen, Çerkes, Kürt, Sünni, Alevi. Bütün bu kadim halklara ve inançlara ev  sahipliği yapmış bir kent. İnanın Kars’ı bütün Türkiye ve dünyaya daha çok tanıtmak gerek. Farklı halkların ve inançların, bu kadar renkli bir kültürün bir arada yaşadığı Türkiye’nin nadide kentlerindendir. Bunu daha çok anlatmaya ihtiyaç var. Hem Türkiye halklarına hem de dünyaya bunu daha çok anlatmaya ihtiyaç var. Burada biz DEM Parti'ye de, seçilmişlerimize de, yerel yönetimlerimize de elbette çok görev ve sorumluluk düşüyor. Biz de bunun bilinciyle çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

Yeni seçilecek arkadaşlarımıza başarılar diliyoruz

Değerli halklarımız Kars aynı zamanda 80 öncesinde burada birçok devrimci geleneğe de ev sahipliği yapmış. Sol sosyalist hareketlerin, Kürt özgürlük hareketinin yeşerdiği topraklar, bir arada beraberce özgürlük için, demokrasi için, Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülmesi için birlikte el ele verilmiş, mücadele edilmiş güçlü bir geleneği burada barındırmıştır Kars. Bu mücadele geleneğini bugüne taşıyan DEM Parti emekçilerine, DEM Parti’den önceki partilerimizde de, emek vermiş bütün değerli canlarımıza verdikleri emeklerden dolayı sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Bugün Kars'ta yeni bir yönetimi hep birlikte seçeceğiz. Bugün Kars'ta emek vermiş bütün yoldaşlarıma sonsuz teşekkürlerimizi sunuyorum. Emeklerine sağlık. Yeni seçilecek arkadaşlarımıza da başarılar diliyoruz.

Ekran Görüntüsü 2025 01 16 153622

Hapishanelerdeki siyasi rehineler özgürleşene dek mücadelemizi sürdüreceğiz

Bugün normal şartlarda demokratik bir ülkede yaşıyor olsaydık bizlere ev sahipliği yapacak olan açılış konuşmasını yapacak olan kimdi? İl eş başkanımız sevgili Seyfettin Başkan olacaktı ama şimdi kendisi Sayın Öcalan için başlatılan yürüyüşten dolayı bir kez daha cezaevine girdi. Ben buradan Seyfettin Başkanın şahsında hapishanede esir olarak tutulan bütün siyasi tutsaklara selam ve sevgilerimizi iletiyorum. Sizler özgür kalana dek bu salondaki insanlarla beraber, halkımızla beraber mücadele etmeye devam edeceğiz. Bütün hapishanelerden siyasi rehineler özgürleşene dek mücadelemizi sürdüreceğimizin sözünü Seyfettin Başkana ve onun gibi tutsak olan bütün yoldaşlarımıza buradan iletiyorum. Değerli arkadaşlar biraz önce buranın zengin mücadele tarihinden bahsettim. Mücadelesiyle günümüze kadar ışık tutmuş olan değerli Mahir Can’ı, Kürtçe mevlit okuduğu için tutuklanan ve hapishanede hastalandığı zaman tedavisi yapılmadığı için hayatını kaybeden Mele Ali Boşnak’ı onların şahsında yitirdiğimiz bütün devrimcileri burada saygıyla anıyorum.

Kayyım seçme ve seçilme hakkının elimizden alınmasıdır, bunu asla kabul etmiyoruz

Türkiye’de anti demokratik uygulamaların başında ne gelir diye sorarsak Türkiye yurttaşlarının, Kürt seçmenlerin, DEM Parti ve muhalefetteki diğer partilere oy veren seçmenlerin irade gaspı gelir. Bugün kayyım atamasını adeta bir yasa haline getirmiş olan AKP seçimle elini bükemediği kesimlere, seçimle kazanamadığı belediyelere, OHAL döneminde uydurduğu bir yasa ile kayyım atamaya devam ediyor. Kayyımın ne Türkiye yasalarında ne de uluslararası yasalarda bir karşılığı yoktur. Şu anda AKP yasal bir kılıf uydurmuş olduğu korsan bir uygulama ile hayata geçirmektedir. Birkaç gün önce Akdeniz Belediye eş başkanlarımız ve belediye meclis üyelerimiz gözaltına alındı ve neredeyse hepsi tutuklandı. Akdeniz Belediyesi'ne de diğer belediyelerimize olduğu gibi kayyım atandı. Bunu asla kabul etmiyoruz. Akdeniz halkı orada Kürdüyle Türküyle Arabıyla ortak seçtikleri eş başkanlarının ve meclis üyelerinin hapishanede olmalarına karşı gece gündüz direnişte. Kars'tan, kongremizden Akdeniz halkının direnişini alkış ve zılgıtlarımızla hep beraber selamlıyoruz. Kayyım bir siyasi darbedir. Kayyım darbesinin 12 Eylül Askeri Cuntası'nın, asker postalıyla, tankla topla gerçekleştirdiği darbelerden hiçbir farkı yoktur. O dönemde görevden alınanlar, ihraç edilenler, kısa bir süre sonra görevlerine iade edildi ama şu anda öyle bir darbe gerçekleşiyor ki bu darbenin içinde siyasi iktidar, iktidarın koltuk değneği haline gelmiş yargı ve yarının kolluk kuvveti olan polisle birlikte gerçekleştiriyorlar. Özetle bunun adı siyasi darbedir. Kayyım irade gaspıdır. Kayyım altını kalın kalın çizdiğimiz bir nokta olarak erken dönemde elde edilmiş olanı, en önemli vatandaşlık ve demokratik hakkımız olanı elimizden almak demektir. Bunu asla kabul etmiyoruz.

Kayyım artık bütün yurttaşlarımızın sorunudur

Kayyım sadece Kürdün, DEM Parti'nin sorunu değil. Keşke olmasaydı. Biliyorsunuz Esenyurt’a da Ovacık’a da kayyım atandı. Yani DEM Parti’nin belediyelerine kayyım atanmasının yanı sıra ana muhalefet partisinin kimi belediyelerine de kayyım atandı. Ve şu bilinmeli ki kayyım artık bütün Türkiyeli yurttaşlarımızın, her siyasi partinin, kendine demokratım diyen herkesin sorunudur. Kayyımın atandığı bir yerde demokrasiden bahsetmek mümkün değildir. O nedenle kayyım yalnız bizim değil bütün Türkiye’nin ortak problemidir. Buradan tekrar çağrımızı yapıyoruz. Kayyım darbesine karşı Kürdü ve DEM Parti’yi yalnız bırakmayacağız. Kayyım gaspına karşı bütün Türkiye halkları olarak ortak, demokratik bir mücadele yürütmek dışında hiçbir seçeneğimiz yoktur. Bir yandan bu iktidar barış mesajları verecek öte yandan kayyım atayacak. Bunu kabul etmek mümkün değildir. İktidar bizim bunu normal karşılamamızı, sineye çekmemizi bekliyorsa büyük yanılır. Halkımız kayyım darbesine karşı bütün demokrasi güçleriyle direnmeye devam edecek. Bir elinde gül bir elinde demir yumrukla barış tesis edilemez. Şu bilinsin ki aklımızla alaya etmeye kalkan, mantığımızla alay etmeye kalkan, oluşan barış umutlarını darbelemeye kalkanlar siyaseten kendileri kaybedecektir.

Kayyıma en büyük cevabı belediyelerimizi yeniden seçerek ve sayımızı arttırarak verdik

Bugün kayyım atadıkları yerleri DEM Parti olarak bizler oylarımızı katlayarak kazanmadık mı? Kars ve diğer belediyelerde kayyım seçmene rağmen belediyeleri kazanmadık mı? Yeni belediyeler eklemedik mi bu yerel seçimlerde belediyelerimize? Hepsini başardık, hepsini siz değerli halkımızın emeğiyle, partisine sımsıkı sarıldığı için, partisinin etrafında kenetlendiği için başardık. Ve biz kayyıma en büyük cevabı belediyelerimizi yeniden seçerek, belediye sayımızı arttırarak zaten verdik. O halde kayyım politikaları pratikte iflas etmiştir. AKP şapkayı önüne koyacak ve düşünecek. "Ben kayyım atadığım halde eğer halk yeniden dönüp DEM Parti’yi seçiyorsa ben bir yanlış yapıyorum" demek zorundadır. Bugün bizler saha faaliyetlerinde gördük ki kayyıma AKP’ye oy veren seçmen de tepkilidir. Esasen bu tepkimizi demokratik bir mücadeleye dönüştürmek ve bu kayyım uygulamasını kökten ortadan kaldırmak zorundayız. Şunun sözünü veriyoruz. Bizler kentimizi de kendimizi de irademizi yönetmeye siz değerli halkımızdan aldığımız güçle devam edeceğiz, kayyımları boşa düşüreceğiz. Kayyım politikasını boşa düşüreceğiz.

Kars’ta Türkiye ortalamasının altında derin bir yoksulluk var

Bizler kongresini yaptığımız Kars’ta yaşanan yoksulluğu çok iyi biliyoruz. Bugün Türkiye’nin ortalamasının altında bir yoksulluk var burada. Türkiye’nin ortalamasının altında bir işsizlik var, devasa bir göç var bu kentte. 2002 yılında 19 bine yakın insan bu kentten göç etmek zorunda kalmıştır. 2023 yılı TÜİK verilerine göre Türkiye’deki işsizlik yüzde 9,4 oranında, Kars'taki işsizlik bu genel ortalamayı yakalamış durumdadır. 2024’te Türkiye’de GSMH’da kişi başına düşen birim 8622 TL iken Kars'ta bu rakam 3645 TL. Yani yarısının altında. Türkiye’de çok derin bir yoksulluk var. Derin bir geçim sıkıntısı var. Türkiye’de yaklaşık 50 milyon insan açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Kars'a dönüp baktığımızda Türkiye ortalamasının da altında bir işsizlik ve yoksulluk var. Bunu kabul etmek mümkün değildir. Bugün iktidarın asgari ücrete verdiği zam ortadadır. Bu zam enflasyonun, oluşan açığın yarısını dahi karşılamamaktadır. İnsanlar kiralarını ödeyemiyor, çocuklarını okula gönderemiyor, faturalarını ödeyemiyor bir durumdadır. Kars bunu daha beter yaşamakta. Ve Kars’ın en önemli geçim kaynağı hayvancılık. Bu iktidarın tarımı ve hayvancılığı bitiren politikalarının en büyük bedelini de Kürdistan bölgesi yaşamaktadır. Kürdistan bölgesi bu bedeli ödemektedir.

Etnik ayrımcılık yatırımlarda belirleyici olmuş, Kars’a üvey evlat muamelesi yapılmıştır

Bu bölgenin en temel gelir kaynağı hayvancılık değil midir? Evet. Bu iktidar tarım ve hayvancılığı bitirmedi mi, bitirdi? Türkiye’de tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlayanların ne kadar ihracat yaptığını bu salondaki değerli esnafımız halkımız bizden daha iyi biliyorsunuz. Ama şimdi kendine yerli ve milliyim diyen bu iktidar ülkeyi dışa bağımlı hale getirdi. Şimdi eti bile dışarıdan ithal eder pozisyona getirmiş durumdalar. Bunu kabul etmek mümkün değil. Biz DEM Parti olarak şu konuda çok iddialıyız. Bizler ülkenin merkezine, yönetimine geldiğimiz zaman yapacağımız ilk iş tarım politikasında ve hayvancılıkta radikal bir değişim programını hayata geçirmek, Türkiye ve Kürdistan'ı bu anlamda kalkındırmak olacaktır. Bugün bölgesel eşitsizlik ile ilgili Türkiye rekor kırmıştır yatırımlarla. İstanbul'a Bolu'ya yaptığı yatırımı Kars'a yapmıyor. Niye yapmıyor, çünkü burada bugüne kadar ne yazık ki etnik ayrımcılık yapıldı. Yani üzülerek ifade ediyoruz ki “burada Kürt yaşıyor, Kürdü bırak da aç kalsın” gibi etnik ayrımcılık yatırımlarda belirleyici etken olmuştur ve bu bölgeye, Kars’a ve Kars gibi yerlere üvey evlat muamelesi yapılmıştır. Bununla yetinmeyip elindeki en önemli geçim kaynağı olan hayvancılığı da elinden almıştır. 

Bizim ekmeğe de, barışa da, adalete de ihtiyacımız var

Bizler Ekmek ve Adalet Buluşmaları kapsamında Türkiye ve Kürdistan’ın dört bir yanını dolaştık. İşçilerle, emekçilerle, esnafla, hayvancılık yapanlarla, her kesimle bir araya geldik. Şimdi barışın bu kadar konuşulduğu bir dönemde, barışın bu konulara sımsıkı bağlı olduğu bir dönemden geçerken bizler kampanyamızın ikinci etabında Ekmek, Adalet ve Barış olarak yola devam edeceğiz. Bizim ekmeğe de, barışa da, adalete de ihtiyacımız var bu topraklarda. Ve ekmeğimiz eşit olana kadar, adaletin bozuk terazisi düzelene kadar, hasretini çektiğimiz barışı bu topraklarda, bu coğrafyada tesis edene kadar mücadelemize devam edeceğiz. Mutlaka başaracağız, mutlaka başaracağız.

Müzeyyen Şevkin, AKP iktidarı vatandaşı limon gibi sıktı Müzeyyen Şevkin, AKP iktidarı vatandaşı limon gibi sıktı

Ortadoğu'da çatışmaların bitmesine izin vermiyorlar

Bugün bu salonda kongremizi gerçekleştirirken Ortadoğu’da bambaşka bir hayat akıyor. Ortadoğu'da katliamlar durmuyor, savaşlar durmuyor, çatışmalar durmuyor. Türkiye’de de yine aynı şekilde bu sorunlar varlığını sürdürüyor. Emperyalizmin bölgedeki 200 seneyi aşkındır sürdürmüş olduğu sömürge politikaları ne yazık ki hız kesmeden devam ediyor. Şimdi dünya kendine yepyeni bir düzen kurmaya çalışırken, özellikle küresel sermaye bu düzeni şekillendirmeye, kapitalist sistem bu düzeni şekillendirmeye çalışırken ne yazık ki Ortadoğu coğrafyasında kan akıtmaya devam ediyorlar. Lübnan’da, Yemen’de, Filistin’de, Ukrayna’da, Suriye’de, Irak’ta, hangi ülkenin kapısını açıp bakarsanız bakın orada bir savaş, çatışma, çocuk ve kadın ölümleri, gözyaşı ve göçleri görüyorsunuz. Bu coğrafya çok çekti, biz çok çektik. 200 seneyi aşkındır biz ölüyoruz bu coğrafyada. İsteyerek ve severek kullanmadığım bir söz ama maalesef gerçeklik. Uğrunda savaştıkları petrol kadar insan kanı var o toprakların altında. Ama doymuyorlar. Ama bu çatışmaların bitmesine izin vermiyorlar. Oysa halkların birbiriyle sorunu yok. Oysa bu coğrafyada yaşayan inançların birbiriyle sorunu yok. Suni tartışmalar ve gerilimlerle bölge savaşa sürüklenmeye devam ediliyor.

Ortadoğu’da Kürt halkı direnişin öncülüğünü yapıyor

Bu karanlık tabloyu ifade ederken orada halkların verdiği özgürlük mücadelesini bizlerin görmesi gerekiyor. Bir yandan bu savaş ve çatışmalar bir yandan emperyalist ülkelerin işgal politikaları devam ederken öte yandan direnen halklar var. Bahsettiğimiz bu geniş coğrafyanın içinde en önemli direnişi, en örnek direnişi siz değerli Kürt halkı veriyorsunuz, bu direnişin öncülüğünü yapıyorsunuz. Şu anda Ortadoğu coğrafyasında Kürt halkının verdiği mücadele, hem Rojava'da hem Türkiye’de hem Irak ve İran’da sizlerin verdiği mücadele bütün bölge halklarına örnek teşkil ediyor. Bu özgürlük mücadelesi, hak mücadelesi, ortak zemindeki mücadele çok önemlidir. Kobanî direnişini bir kez daha sizlerin huzurunda selamlıyorum.

Yeni Suriye yönetiminde Kürt halkının statüsünün tanınması önemlidir

Sizler de süreci takip ediyorsunuz. Bugün Suriye'de bir yönetim değişikliği gerçekleşti ve Suriye'de yeni bir düzen kurulmak isteniyor. Bizler de yeni düzen kurulmasını istiyoruz. Bizim kurulmasını istediğimiz düzen Suriye'de yaşayan bütün farklı halkların ve inançların yönetimde temsil edildiği, kendi inançlarını özgürce yerine getirebildiği, kendi anadillerinde özgürce eğitim görebildiği demokratik bir Suriye'nin inşasıdır. Demokratik bir Suriye inşa edilirken Rojava’da verilen mücadelenin önemi görülmelidir. Rojava çok önemli bir direniş sergiledi. Rojava'da IŞİD’e karşı, El Kaide ve El Nusra’nın uzantısı olan, kadınlara tecavüz eden, çocukları katleden, insanların gözyaşlarına bakmadan hunharca katliam gerçekleştiren o karanlık zihniyete karşı en güçlü mücadeleyi Kürt halkı Arap halklarıyla birlikte verdi. Kürt halkı öncülük etmiştir bu mücadeleye. Kürt halkı sadece direniş gerçekleştirmedi, aynı zamanda orada yepyeni bir yaşamı kurmayı başardı. Bir toplumsal mutabakat sonucu geliştirmiş oldukları ortak yaşam bildirgesi ile yaşama devam ettiler. O bildirgede ortak yaşam vardı, Rojava’da yaşayan bütün farklı halkarın bir arada yaşayabileceği, kendi diliyle, rengiyle, inancıyla özgürce yaşaması vardı, kadınların siyasette ve kamusal alanda varlıkları vardı, Ortadoğu coğrafyasının büyük bir merakla izleyip takip ettiği eş başkanlık ve eşit temsiliyet vardı. O toplumsal sözleşmede seküler yaşam vardı. Ortadoğu'nun en büyük ihtiyacı olan seküler yaşam vardı o toplumsal sözleşmede. İşte oluşturulacak yeni Suriye yönetiminde bu toplumsal sözleşmenin orada varlık göstermesi, tanınması ve Kürt halkının statüsünün görülmesi çok önemlidir. Ama Türkiye’deki bu gelişmelerden sonra, Suriye'de neler yapılıyor? Ne yazık ki orada saldırılar devam ediyor. SMO üzerinden saldırmaya devam ediyorlar. Oradaki farklı çeteler üzerinden saldırıya devam ediyorlar. Sadece 8 Ocak’tan bugüne kadar Tişrin Barajı'nda sivillere dönük 5 saldırı gerçekleşti. En son dün gerçekleşen saldırıda 3 sivil hayatını kaybetti 19 sivil yaralandı. Tişrin'de özgürlük nöbetinde bulunan değerli halklarımıza buradan, Kars'tan selamlarımızı iletiyoruz. Onların direnişini saygıyla selamlıyoruz.

Öcalan’ın mesajlarını aldık ve bu mesajlara sahip çıkacağız

Hepimizin büyük bir merakla izlediği İmralı süreci. Biliyorsunuz 1 Ekim’den bu yana Türkiye’de kimi gelişmeler oldu. Bir barış süreci mi olacak, acaba bu süreç bir barış sürecine mi evirilecek soruları siz değerli halkımızın en temel gündemi oldu, bunu çok iyi biliyoruz. Şundan emin olun bu süreci sadece Kürt halkı izlemiyor, Türkiye’nin batısı, Türkiye halklarının tamamı, Türkler, Kürtler, Araplar ez cümle burada sayamadığımız Türkiye'deki bütün halklar bu süreci izliyor. Televizyonlarınızı açıp baktığınızda ana akım medyada 7/24 Kürt sorunu tartışılıyor. Bu bir yandan elbette çok iyi ve bizlerin umudunu büyütüyor. DEM Parti İmralı Heyeti'nin, İmralı'ya ziyareti oldu. O ziyaretten hemen sonra heyetimiz parlamentoda temsili bulunan siyasi partileri ziyaret etti. Sayın Öcalan’ın mesajını kendilerine ilettiler. Çok önemli bir nokta, 25 seneyi aşkın bir süredir İmralı’da tutulan Sayın Abdullah Öcalan, 4 seneden fazladır ağır tecrit altında tutulurken o kapılar biraz aralandığında gönderdiği mesaj barış ve çözüm oldu. Biz de kendisine selamlarımızı iletiyoruz. Mesajını aldığımızı söylüyoruz, bu mesaja sahip çıkacağımızın altını kalın kalın çiziyoruz. Değerli Türkiye halkları, Kürt sorunu vardır. Ne mevcut olan iktidar, ne başka bir kesim hiçbirisi bir terör parantezine alarak Kürt sorununu tanımlayamaz. Kürt sorunu siyasi, toplumsal, halkların ortak yaşamını zedeleyen bir sorundur. Ve bizler bu soruna bir son vermek istiyoruz. Ve bu sorumluluk yani Kürt sorununun çözümü sadece Sayın Abdullah Öcalan’ın omuzlarına yıkılamaz. Sayın Öcalan’ın verdiği mücadelede ve gönderdiği mesajda en önemli vurgulardan biri sadece iktidarın değil aynı zamanda muhalefetin de üzerine düşen görev ve sorumluluğunu hatırlatması olmuştur. Biz de buradan hatırlatmak istiyoruz. Türkiye çok çekti, çok acılar çekti. Kürt halkı acılar çekti, gençlerini kaybetti, Türkler gençlerini kaybetti. Ve bizlerin buradaki en büyük muradı bu kan ve gözyaşının durmasıdır. Ortak yaşamı birlikte inşa edelim.

Çözüme toplum hazırdır, bu tarihsel ve büyük bir olanaktır

Bir iç barıştan bahsediliyor, bir Türk ve Kürt ittifakından bahsediliyor. Bunu DEM Parti olarak biz çok önemsiyoruz. Buna çok kıymet veriyoruz. Ortadoğu’nun bu karmaşık tablosu içerisinde tam da bu dönemde Kürt sorununun çözümünün hem Türkiye hem de bölgeye sağlayacağı faydaları gayet iyi biliyoruz. Bunun için meclis adres olmalıdır, bunun için bu süreci bütün demokrasi güçlerinin, parlamentoda temsili olan bütün siyasi partilerin sahiplenmesi şarttır. Heyetimiz siyasi partileri dolaştığında gördü bunları, bizlere de bilgisini verdi. Şunu söylediler, iç siyasette yani muhalefette gerçekten toplum ve siyasi partiler çözüme hazır. Bu çözümün olmaması için hiçbir sebep yok. Yeter ki devlet çözüm konusunda ve İmralı ile diyalog konusunda mevcut çizgiyi geliştirip ilerletsin. Bunu yaparsa bu sürece bütün Türkiye halkları hazır, siyasi partiler hazırdır. Bu büyük bir olanaktır. Bizim için tarihsel bir olanaktır.

Asla rehavete kapılmayalım, alanlarda meydanlarda mücadelemizi daha çok büyütelim

Değerli arkadaşlar yine buradan önemli ve altını çizmemiz gereken bir nokta var. Evet bu görüşmeler var ama bu görüşmeler tecridin tamamen kalktığı, sürecin sağlıklı bir şekilde ilerlediği anlamını taşımaz tek başına. Bunun yanı sıra yapılması gereken Sayın Abdullah Öcalan'ın sağlık, güvenlik ve özgürlük hakkının sağlanması, bu koşulların oluşturulması ve barış için daha çok çalışabilecek koşulların yaratılmasıdır. Güçlü bir barışı bizler güçlü bir toplumsal örgütlenme ile sağlayabiliriz. Bu vurguyu gittiğimiz her yerde ben de eş başkanımız sevgili Tuncer Bakırhan da yapıyor. Parti sözcülerimiz de, grup başkanvekillerimiz de yapıyor, bu çok önemli. Bizler barışı en çok isteyenleriz, barış için canımızı verenleriz. Barış için gece gündüz mücadele edenleriz. Barışın onurlu bir şekilde, demokratik bir zeminde gerçekleşmesi için mücadele edenleriz. Bu gelişmeler devam ederken hiçbirimiz beklemeci bir pozisyona düşmeyelim, asla rehavete kapılmayalım. Mücadelemizi daha çok büyütmemiz gereken, demokratik zeminde alanlarda meydanlarda olmamız gereken bir dönemdeyiz. Nasılsa genel merkezimiz bazı görüşmeler yapmaktadır diyerek yerellerimiz asla rehavete kapılmamalı.

Bizler mutlaka kazanacağız, barış mutlaka kazanacak

Hem emek veren bütün yoldaşlarımdan hem seçilecek yeni yönetimden taleplerimizi belirtmek isterim. Lütfen barış için gece gündüz demeden çalışalım. Göreve geldiğiniz ilk anda, görev dağılımını gerçekleştirdiğiniz ilk anda planlamanıza barışı alarak gece gündüz demeden kapı kapı dolaşarak barışın neden gerekli olduğunu herkese anlatmak, barış duygumuzu, mücadelemizi dipdiri tutmak, her eylem ve etkinliğe bir kişi gidiyorsak yanımıza 5 kişiyi alarak gitmek, 50 kişiysek 100 yapmak, 100 isek onu 300, 500 yapmak gerekiyor. Sizden yerellerimizden en büyük ricamız bu. Bunu tek başına genel merkez yapamaz. Bunu tek başına İmralı’nın omuzlarına bırakamayız. Barışı geniş bir toplumsal kesim tarafından sahiplenmenin yolu yerellerde bu projenin genişlemesi için çalışmak ve bunu sağlamaktır. Ben bunu yapacağımıza yürekten inanıyorum. Bizim Kars'tan Edirne'ye kadar, Hakkari'den Muğla'ya kadar barışı kapı kapı gezerek bütün halklarımıza anlatmamız gerekiyor. Ben bu görev ve sorumlulukla hepimizin özellikle seçilecek yeni yönetimimizin yoğun bir çalışma içince olacağına inanıyorum. Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Bizler mutlaka kazanacağız, barış mutlaka kazanacak, serkeftin.

16 Ocak 2025

Editör: Haber Merkezi