Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm İzmir’de Trans Kadınlara Yönelik Artan Saldırılara ilişkin Adalet Bakanı Bakanı Abdullah Gül tarafından yanıtlanması istemiyle soru önergesi verdi.
Temel insan hakları gasp edilen, kamusal destek mekanizmalarından yoksun bırakılan, toplumsal hayattan dışlanan, sistematik ayrımcılık ve transfobik şiddete maruz bırakılan trans kadınlara yönelik nefret saldırıları artarak devam etmektedir.
İzmir’de özellikle Kasım ayından bu yana trans kadınlara yönelik saldırılar gerçekleşmektedir. 27 Kasım’da katledilen trans kadın Berrak’ın ardından 16 Ocak’ta Günay Özyıldız isimli trans kadın öldürülmüştür. Bu süreçte 3 trans kadın ağır yaralanmış, pek çok trans özne psikolojik ve sosyal şiddete maruz kalmıştır. Maalesef nefret saldırılarına bir yenisi daha eklenmiş, 17 Ocak’ta trans kadınlar dört erkek tarafından çivili sopalarla saldırıya uğramıştır.
Saldırıya uğrayan kadınlardan Elif, yaşadıklarını basın aracılığıyla söyle anlatmıştır: “Çiviler vardı sopanın üstünde ve o çivi az kaldı kafama girecekti. Diğer arkadaşım Damla’yı o sopalarla darp ettiler. Ellerinde bıçak da vardı. Biz de can havliyle sokakta her zaman bekleyen polislere doğru koşturduk ki saldırganları yakalasınlar.” Ne var ki polisler saldırıyı görmelerine rağmen faillerin yakalanması ve delillerin toplanmasına ilişkin herhangi bir girişimde bulunmamış aksine kadınlara hakaret etmiş, ön yargılı ve ötekileştirici bir yaklaşım sergilemiştir.
Saldırıya uğrayan trans kadınların ısrarı üzerine yakalan saldırgan erkekler, Alsancak Polis Merkezi’nde “Sizin hepinizi öldüreceğiz, travestiler” diyerek kadınlara tekrar saldırmalarına rağmen serbest bırakılmışlardır.
Trans kasınlar, sistematik saldırıların yaşamlarını sürdüremez hale getirdiğini ve korku içinde yaşadıklarını bildirmektedir. Can güvenlikleri olmadığını şu şekilde ifade etmektedirler:
“Ben ölmek istemiyorum. Daha geçen aylarda bir arkadaşım boynuna bir tane bıçak darbesiyle öldürüldü burada. Faili meçhul bir şekilde burada öldürülmek istemiyorum. Sesim duyulsun istiyorum. Bizi korumakla yükümlü emniyet görevlileri halkı bize karşı kışkırtıyor. Biz insan değil miyiz? Ben uzaydan mı geldim? Polisler tarafından tehdit altında hissediyorum ben artık. Bizler ne yapalım? Hepimizi her önüne gelen öldürsün mü istiyorlar? Sokakta sürekli polis bekliyor ama hiçbir şey yapmıyorlar. Ben o gece kafamı çevirmeseydim belki şu an benim ölüm haberimi yapacaktın. Bu, artık canilik. Bizim sesimizi duysunlar, öldürülmeyelim istiyoruz sadece…”
Türkiye’nin trans cinayetlerinde Avrupa birincisi olduğunu göz önünde bulundurarak; ölümle sonuçlanan transfobik nefret saldırıları başta olmak üzere her türlü transfobik ayrımcılık ve şiddetin önlenmesi için acilen LGBTİ+ ve insan hakları alanındaki sivil örgütlerin müdahilliğinde politikaların hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Bu bağlamda;
1) Trans kadınlara yapılan saldırıyı görmelerine rağmen faillerin yakalanması ve delillerin toplanmasına ilişkin herhangi bir girişimde bulunmayan, görevi kötüye kullanma veya kasıtlı ihmal gerekçesiyle kolluk kuvvetleri hakkında soruşturma başlatılmış mıdır?
2) Alsancak Polis Merkezi’nde de saldırılarına devam eden, ayrımcılık ve nefret suçu işleyen dört saldırgan erkek neden serbest bırakılmıştır? Saldırıya uğrayan trans kadınların yaşam hakkını nasıl koruyacaksınız?
3) Faillere uygulanan cezasızlık politikası; trans cinayetleri ve nefret söylemlerinin teşvik edildiğinin kanıtı değil midir?
4) İzmir’de özellikle Kasım ayından bu yana trans kadınlara dönük cinayete varan saldırıların yoğunlaşmasının nedeni nedir? Ne tür tedbirler alınmıştır?
5) Trans kadınlar başta olmak üzere LGBTİ+’ların şiddete, kötü muameleye ve ayrımcılığa uğramasını engellemek üzere bugüne kadar yaptığınız bir çalışma var mıdır?
6) “Cinsiyet kimliği” ve “cinsel yönelim” temelli nefret suçlarına karşı çalışmalar yürüten dernek ve insan haklarını savunucularıyla bir araya gelerek bu suçlara ilişkin caydırıcılığı sağlayacak etkin hukuki düzenlemeler için hükümetinizin bir girişimi olacak mı?