DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Tekirdağ Milletvekili Cem Avşar Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi görüşmelerinde yaptığı konuşmada TSK’nın güçlü personel yapısına değindi ve herhangi bir afette TSK’nın daha hızlı ve koordineli müdahale edebilmesi için mülki idare amirlerinden talimata ihtiyaç duyulmayacak ve afete hızlı müdahalede gecikilmeyecek bir sistemin gerekliliğini dile getirdi.

 Büyük felaketlerde müdahale etme sorumluluğu doğrudan devlete aittir.

“6 Şubat 2023’te Kahramanmaraş Pazarcık ve Elbistan merkezli gerçekleşen depremler, 110 bin kilometrekarelik bir alanı etkileyerek binlerce insanın hayatını kaybetmesine, on binlerce binanın yıkılmasına ve zarar görmesine neden olmuştur. Depremden etkilenen illerde hayat adeta durma noktasına gelmiştir.”, diyen Avşar; “Bu tür büyük bir felakete müdahale etme sorumluluğu doğrudan devlete aittir. Devlet, depreme müdahaleyi kurumları, kuruluşları ve personelleri aracılığıyla gerçekleştirebilir. Ancak, deprem bölgesine yapılan müdahalede en çok eleştirilen hususlardan biri, devletin kurum, kuruluş ve personellerinin bazı bölgelere çok geç ulaşmasıdır. Özellikle, büyük bir insan gücüne sahip olan Türk Silahlı Kuvvetleri’nden yeterince yararlanılamadığı düşünülmektedir.”, şeklinde konuştu.

Bakan Tunç'tan İmamoğlu'na Tepki: "Yargıya Parmak Sallayamaz, Yargıyı Tehdit Edemez" Bakan Tunç'tan İmamoğlu'na Tepki: "Yargıya Parmak Sallayamaz, Yargıyı Tehdit Edemez"

TSK, temel görevleri yanı sıra afet anında müdahale noktasında çeşitli sorumluluklara sahiptir.

Avşar, Türk Silahlı Kuvvetlerinin temel görevlerinin yanı sıra; sel, yangın ve deprem gibi doğal afetlere müdahale konusunda, AFAD koordinasyonunda, ilgili bakanlık, kurum ve kuruluşların katılımıyla kara, hava ve deniz ulaştırma araçları sağlama, kolluk ve itfaiye ekiplerine çadır kurulumu ve afetzedelerin beslenmesinde iş gücü sağlama, birlikler aracılığıyla arama ve kurtarma faaliyetlerine katılma, hasta ve yaralıların tahliyesi için hava aracı desteği sağlama gibi çeşitli sorumluluklara sahip olduğunu söyledi.

TSK’nın bu yapısı gereği, doğal afetler ve özellikle deprem sonrasında zararın azaltılması için aktif kullanımı zorunludur.

Avşar, bu sorumluluklar, TSK’nın doğal afetlerin ani gelişmesine karşı disiplinli, koordineli ve doğrudan müdahale edebilir bir yapıya sahip olmasından kaynaklandığını ayrıca, TSK’nın bu yapısı gereği, doğal afetler ve özellikle deprem sonrasında zararın azaltılması için aktif kullanımının zorunluluğunu vurguladı.

TSK, Türkiye’de en teşkilatlı güç olup deprem olduğunda en hızlı ve koordineli müdahale eden kurumdur.

“Silahlı kuvvetler denildiğinde değerlendirilmesi gereken kurumlar, Millî Savunma Bakanlığı’na bağlı olan Türk Silahlı Kuvvetleri ve 2016 yılında 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile İçişleri Bakanlığı’na bağlanan Jandarma Genel Komutanlığı’dır. “, diyen Avşar; Türk Silahlı Kuvvetleri, 430.577 personeliyle Türkiye’de en teşkilatlı güç konumunda olup deprem olduğunda en hızlı ve koordineli müdahale eden kurumdur. Jandarma personeli ise, 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetler Personel Kanunu kapsamından çıkarılarak 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na dahil edilmiştir. Yani jandarma personeli artık hukuken asker vasfı taşımamakta. Ancak, fiili durumda Jandarma, 192 binden fazla personeliyle bu vasfını yitirmemiştir. “, şeklinde konuştu.

TSK ve JGK, sadece insan gücü açısından değil, teçhizat ve ulaşım araçları gibi kaynaklar açısından da güçlü kurumlardır.

Avşar; “TSK ve JGK’nın personel yapısı değerlendirildiğinde, doğrudan deprem gibi doğal afetlerde görev yapabilecek özel birlikler mevcuttur. Bu birlikler arasında Kara Kuvvetler Komutanlığı’na bağlı Doğal Afet Arama Kurtarma (DAK) Taburu, İnsani Yardım Tugayı ve Jandarma Genel Komutanlığı’na bağlı Jandarma Komando Özel Asayiş Komutanlığı (JÖAK) bulunmaktadır. TSK ve JGK, sadece insan gücü açısından değil, teçhizat ve ulaşım araçları gibi kaynaklar açısından da güçlü kurumlardır.”, dedi.

TSK, 17 Ağustos 1999’da Gölcük’te deprem sonrasında bölgede 64.000’den fazla personelle görev yaptı

Avşar;17 Ağustos 1999’da Gölcük’te gerçekleşen ve 17 binden fazla insanın hayatını kaybettiği depremde, Türk Silahlı Kuvvetleri depremin ilk 3 saati içerisinde deprem bölgesinde arama kurtarma çalışmalarına başladığını, Arama kurtarma çalışmalarında, güvenliğin sağlanmasında, acil yardım çalışmalarının yönetilmesinde, çadır kentlerin kurulmasında ve sağlık hizmetlerinin örgütlenmesinde büyük rol oynayan silahlı kuvvetler ayrıca, bölgedeki insanların beslenme ve ulaşım ihtiyaçlarını karşılamak için gerekli desteği sağladığını ve sayısız araç, gereç ve hizmetin yanında deprem sonrasında bölgede 64.000’den fazla personelle görev yaptığını ve 1999 depreminin lider kurumu olduğunu söyledi.

Depreme müdahale koordinasyonda öncelikli sorumlu olan mülki idare amirleri 6 Şubat’ta görevlerini yerine getirmede tereddüt yaşamışlardır.

Avşar; “Kanunlar ve yönetmelikler incelendiğinde, bir deprem anında askeri birliklerin afet bölgelerinde görev yapabilmesi için mülki idare amirleri tarafından göreve çağrılmasının öncelikli şart olduğu belirtilmektedir. Ancak bu çağrı yapıldıktan sonra askeri birimler, valinin koordinasyonunda verilen görevleri yerine getirebilir.”, dedi.

Avşar, depreme müdahale hususundaki mevzuattan anlaşılan, müdahale ve sonrasındaki koordinasyondan öncelikli sorumlu kişilerin mülki idare amirleri olduğu, 6 Şubat depremlerinde valiler ve kaymakamlar, ilgili kanunlardan kaynaklanan görev ve sorumluluklarını yerine getirme konusunda tereddüt yaşadığı, temel görevleri olan afet yönetimi ve koordinasyonunu sağlama hususunda yer yer başarısız olduklarını söyledi.

Depremlerde silahlı kuvvetlerden yararlanmak zorunludur.

“Silahlı kuvvetlerden deprem bölgesinde yararlanmak, bu kadar geniş bir alanı etkileyen depremlerde zorunludur.”, diyen Avşar; “Ancak, bu zorunluluk hali olmasına rağmen silahlı kuvvetlerin deprem bölgesine gecikmesi ve yeterince personelle müdahale etmemesi gibi sorunlarla karşı karşıya kalınmıştır.”, şeklinde konuştu.

Afete TSK’nın daha hızlı ve koordineli müdahale edebilmesi için mülki idare amirlerin talimatına ihtiyaç duymaksızın harekete geçecek bir sistem kurulmalıdır.

“Mevzuata göre askerin kışladan kendiliğinden çıkması mümkün olmamakla beraber ancak mülki idare amirlerinin talep etmesi halinde, başka bir yerden emir beklemeksizin depreme müdahale edebilmekte dolayısıyla geciken veya kullanılmayan bu yetki kullanımının sonucunda askerin deprem bölgesine doğrudan ve hızlıca müdahale etme şansı olmamıştır. Ve silahlı kuvvetlerden deprem bölgesinde yeterince verim alınamamıştır.”, ifadelerini kullanan Avşar; “Yaşanan bu tablo, bundan sonra gerçekleşebilecek herhangi bir afette TSK’nın daha hızlı ve koordineli müdahale edebilmesi için mülki idare amirlerinden talimata ihtiyaç duyulmayacak ve afete hızlı müdahalede gecikilmeyecek bir sistemin gerekliliğini göstermekte olduğunun altını çiziyor.”, dedi.

Editör: Haber Merkezi