KİTAP OKURU DURUMUMUZ NEDİR? Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ, Çukurova Üniversitesi. [email protected] Kitap Okur Yazar Durumumuz Nedir? To...

KİTAP OKURU DURUMUMUZ NEDİR?

Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ, Çukurova Üniversitesi. [email protected]

Kitap Okur Yazar Durumumuz Nedir?

Toplumların gelişmişlik düzeyi birçok ölçüte bağlı olarak değerlendirilmektedir. Toplam nüfus başına karşılaştırma yapıldığı zaman İngiltere, Almanya ve Türkiye nüfus olarak birbirlerine yakın sayılır. Ancak söz konusu ülkelerin gelişmişlik düzeyleri, insani kalkınmışlık ölçütleri endeksine göre karşılaştırdığında Türkiye'nin önemli derecede ayrıştığı görülmektedir. Bunlardan bir tanesi de tükettiği kâğıt miktarı özelde de okunan kitap sayısıdır. Bu konuda sık sık sorulur, biz kitap okuma yönünden dünyada neredeyiz diye. Veya ne kadar okuyoruz. Ancak mevcut verilere ülkemizin kitap ve kütüphane ile karşılaştırıldığında başta Batı Ülkeleri ile aramızda 10 kat farkın olduğu görülmektedir.

Eski bakanlardan Sayın Zekeriya Temizel 1 Eylül 2006 tarihli köşesinde “Türkiye okuyor mu, okumuyor mu?" Sorusunu rakamlar ile açıklıyor. Kültür bakanlığının Uluslararası Standart Kitap Numarası (ISBN) sayısına göre 1992-2004 tarihleri arasında toplam 150.601, yılda ortalama 10.750 yeni yayın basılıyor. UNESCO verilerine göre 1999 yıllında, İngiltere’de 110.965, Almanya’da 78.042, ABD’de 68.175, diğer ülkeler yanında Türkiye’de ise 2.920 (http://www.uis.unesco.org).

Türkiye 2003  tarihi itibarı ile 1 milli kütüphane ve toplam 1 141 281 kitap, 1. 350 halk kütüphanesi 12 684 084      kitap ve 221 üniversite kütüphanesinde toplam 6 449 641 kitabın olduğu resmi (http://www.tuik.gov.tr/PreIstatistikTablo.do?istab_id=109) olarak istatistik kurumunca belirtilmiştir.

Türkiye’deki halk kütüphanelerinin sayısı 1.350 civarında ve kütüphaneye kayıtlı üye sayısı 427 bin (sanırım çoğunluğu öğrenci). Toplam okuyucu sayısı 20.706.526.  Türkiye'de 50 bin kişiye bir kütüphane düşerken, Almanya’da 7 bin, İngiltere de 13 bin, Finlandiya da 4 bin, AB ortalaması 7 bin 558.

Sayın Temizel bir diğer ölçüt olan bandrol sayısının okunan kitap sayısını yeterince yansıtmadığını düşünerek güvenli olmadığını belirterek yine UNESCO ödünç kitap servisinin verileri ile karşılaştırıyor. Ayrıca çok önemli bir gösterge olabilecek korsan kitap sayısının mevcut durumda Türkiye’nin okur bir ülke olması için mevcut verilerin dört katı olmasının da mümkün olmayacağını düşünüyor.

 

Türkiye'de Okuma Alışkanlığı Düzeyimiz Nedir?

AB ülkelerinde 7.500 kişiye bir kütüphane düşerken bizde 51 bin kişiye bir kütüphane düşüyor. Pekâlâ, buna rağmen okuyor muyuz? Japonların bir karşılaştırmasına göre kişi başına yılda 4 kitaptan az ise okunmuyor, 4-10 az okunuyor, 10-20 okunuyor, 20 kitabın üzerinde kitap okuyan bir kişi çok okuyor sınıfına alınmaktadır. Deniz Kavukçuoğlu 29 Ekim 2006 tarihli Pano köşesinde Japonya’da bir yılda 4 milyar 200 milyon kitap basılırken, Türkiye’de ise 23 milyon 500 bin kitap basılarak nerdeyse Japonya'da bir günde basılan kitap sayısı kadar kitap bizde bir yılda basılan kitap sayısına eşittir. Kalkınmış ülkelerde kişi başına 7-8 kitap düşerken, Türkiye’de kitaptan söz edilememektedir. İstatistikler Türkiye’de her yüz kişiden 4-5’i kitap okuyor. Yine Japonya’da bir kişi yılda 25 kitap okurken, bizde 6 kişi yılda bir kitap okuyormuş. Kitap okuma sayısı kütüphane sayısı kıraathane sayısı ile karşılaştırıldığı zaman çok çok gerilerde olduğumuz ortaya çıkmaktadır. Ovidus “gençliği kitapla beslemeyen ulusların sonu acıdır” diyor.

Ülkemizdeki okuma oranı ile ilgili bir diğer açıklama Tınaz Titiz tarafından verildi, toplumun düzenli kitap okuma oranı %0.1, kitap toplum yaşamında 235 sırada, toplumun %75’i kitap okumuyor, % 40 hiç kütüphaneye gitmemiş. Kütüphaneye gidenlerin önemli bir kısmı da okul kitabı veya ders kitabı için gitmiştir.

Pekâlâ, bu denli önemli etkisi olan ve insanın zenginliği olan kitap okuma alışkanlığı neden oluşmuyor. Nedeni yalnızca kitapların pahalı olması mı? Yoksa popüler kültür olarak topluma benimsetilen kültürsüzlük mü aşılanmaktadır? Kafkas’ın belirttiğine göre İTO’nun araştırmasına göre ülkemizde halkın satın alma sıralamasında kitap satın alma 116 sırada geliyor.

 

Sorun Salt Kitap Sayısında Değil, Okuyucu da Yetersiz

Kütüphanelerimizin yetersizliği yanından kütüphaneden yararlanma oranı da gelişmiş batı ülkelerine göre de çok yetersiz. Aynı zamanda kütüphanelerimizdeki kitap sayısı da çok yetersiz. Fransa’daki halk kütüphanelerinde 144 milyon derleme eser mevcut iken Türkiye’de 12 milyon kitabın bulunması aradaki farkın de ne denli önemli olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır.

Türkiye’de 15 yaşının üzerinde okuma kapasitesine sahip yaklaşık 67 milyon insan olduğu ve her biri bir kitap okusa 67 milyon kitap eder ki bu doğal olarak büyük bir rakam. Ancak satılan toplam kitabına bakıldığında okuyucu sayısı ile kitap arasındaki orana bakıldığında, sınırlı sayıda kişinin kitap okuduğu anlaşılıyor. Tabii dergi ve gazetelerin okurluğunu tam olarak bilmiyoruz. 1 milyon civarında gazetenin satıldığı ve çoğunun da spor ve magazin kasımının gözden geçirildiği sık sık belirtiliyor. Internet üzerinde gazete okuryazarlığının da halen yaygın olamadığı bazı makalelerin okunuş sayısından çıkarabiliyoruz. Internet’in okuma düzeyini düşürdüğü biliniyor ancak yinede gelişmiş ülkelerdeki Internet kullanıcıları ile kıyaslandığında ülkemiz halen OECD ülkeleri arasında gerilerde bulunuyor.

 

Üniversiteliler Okuyor mu?

Yapılan bazı anket çalışmaları, çoğu üniversiteli gündüz zamanın önemli bir kısmını Internet üzerinden gazete okuyarak geçirdiği veya diğer konu dışı alanlarda gezindiği ön plana çıkıyor. Sık sık aldığım duyumlarda özellikle dinlenme saatlerinde veya çay saatlerinde toplumun konuşmalarından verdikleri örneklerde zamanlarını nerde harcadıkları görülmektedir. Maalesef bu konuda şahsıma söyleyeyim ki biraz cahiliz, birçok konuda çok zengin olmadığı argo deyimi ile “Fransız kalıyoruz”. Gazeteci yazar Özdemir İnce “üniversite hocaları okuduklarını papağan gibi tekrarlıyorlar”. Her gün kullandıkları “Jakoben”in ne anlama geldiğini dahi bilmiyorlar” diyor.

Son yıllarda artan davetler, şaşaalı partiler ve ziyaretler okumanın belini kıran diğer bir olgudur. Bugün maalesef ülkemizde değer okumak, bilgi sahibi olmak değil, kendini büyük sananların gölgesinden geçinmektir. Okuyup araştırmak, geç vakitlere kadar kafa patlatmak yerine, birilerinin koltuğunun altına girmek, birilerinin kendileri için okuduklarını anlatması daha kolay geliyor çoğu insana. Maalesef Montesquieu’nün belirttiği gibi “Bir ülkede dalkavukluğun getirisi, dürüstlüğün getirisinden fazla ise” o ülke batar ifadesindeki gibi bugün yaşamın birçok alanında dalkavukluğun getirisinden daha yüksek olduğu için bilim ve bilgi ne yazık ki para etmiyor.

 

Siyasetçi Okuyor mu?

Ancak ülkemizde okuma yazma konusunda Mustafa Kemal’in iyi bir okur olduğu ve okuduğu kitapların sayfa kenarlarına notlar düştüğünü görüyoruz. Kütüphanesinde yaklaşık 4 bin kitabı olduğu görülüyor. Ağırlıklı olarak tarih, dil ve felsefe konularında kitap okuduğu görülmektedir. Hatta geometri kitabı yazacak kadar da bilim diliyle de ilgilenmiştir.

Atatürk büyük taarruz öncesi bir tarafta savaş planları yaparken diğer tarafta geceleri kitap okuduğu ortaya çıkıyor. Savaş alanında Çalıkuşu okuduğu ve çok etkilendiğini ve arkadaşlarına da okumasını önerdiği bilinmektedir. Yaşamının tamamı dolu ve yoğun olan Atatürk’ün 57 yıllık yaşamında çoğu işaretlenmiş ve not alınmış 4 bin kitap okuduğu arşivler ile tespit edilmiştir. Kitaplara verdiği önemi şu sözlerle dile getiriyor Atatürk: "Çocukluğumda elime geçen iki kuruştan birini kitaplara vermeseydim işlerin hiçbirini yapamazdım." Bunu da “Cumhuriyetin temeli kültürdür” ifadesi ile okula, okumaya ve kültüre verdiği önemi ortaya koymaktadır. Siyasiler ile pek tanışmıyorum. Genel kültür düzeyi yüksek şahsiyetlerin zaman zaman konuşmalarında ve verdikleri söylemlerde çok okudukları anlaşılıyor. Ancak çoğunun okumaya zamanı olduğunu sanmıyorum. Batı dünyasındaki politikacılar çoğunun kitap yazarı okudukları veya yazdırdıkları biliniyor. Bir insanın bilgi ve görüsü yaşam biçimi ile yansıtılır. Konuşmalar beyindeki bilgiyi yansıtır.

Okumak ve okuduğunu anlamak, anladığı ile yaşamını anlamlı kılmak önemli.