Geçen hafta Prof. Dr. Recai Coşkun’un içeriği ve kaynakçası bütünüyle “kurmaca” olan “Bilgelik Olarak Dijital İşletmecilik” makalesi “hakemli” bir dergide “olduğu gibi” yayımlanması ile bilimsel makalelerin güvenirliği ve akademik yükselme konusu yeniden tartışma konusu oldu. Sayın Prof. Recai Coşkunun muzipliğinin önemi YÖK ve Üniversiteler nezdinde henüz çok yankı bulmadığı gibi. Eminim YÖK bu konuda mutlaka bir açıklama yapacaklardır. Ancak durum beklenenden de çok vahim. Ülkemiz üniversite öğretim üyeleri tarafından yayınlanan makaleler konusunda Nature ve diğer dergilerde yazılan hoş olmayan ifadeler ülkemizi üzmektedir. Akademik çevrelerde, iletişim teknoloji çağında halen sahte ve fabrikasyon yayınların yapılması çok üzücü. Konuya sosyal medya ve basın ilgi gösterdi.

Çağla Üren Independent gazetesinde Postmodern akademi: Bilim mi yapılıyor, göz boyama mı? Başlıklı bir yazı yazdı. Yazı derli toplu dünya genelinde yaşanan denetimsiz makale yayınlama konularında önemli birçok örnekler derlemiş.

https://www.indyturk.com/node/673151/ya%C5%9Fam/postmodern-akademi-bilim-mi-yap%C4%B1l%C4%B1yor-g%C3%B6z-boyama-m%C4%B1

Yazıya konu olan gelişme şöyle başladı;

Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi'nden Prof. Dr. Recai Coşkun, karşılaştığı birçok "bilimsel makalenin” ve “bilimsel kitap ve kitap bölümlerinin” hiçbir bilimsellik kaygısı taşımadığını görmesi sonucu, içeriği ve kaynakçası “uydurma” olan bir makale hazırladı. Coşkun bu makaleyi hakemli bir dergiye yolladı. Coşkun’un makalesi kısa sürede kabul aldı ve yayımlandı.

Coşkun hoca dergi seçiminde de yine muziplik yapmamış ancak bilinçli bir seçim yapmış

Makaleyi hangi dergide yayınlayacağına karar verirken, “Dergi Park’ta yer almalı, ücret talep etmeli, editörünün unvanı profesör olmalı” şeklinde üç ölçüt belirlediğini vurgulayan Coşkun, “'Social Sciences Research Journal' dergisi bu üç özelliğe sahipti. Hocanın amacı sanırım Doçentlikte puan alan, Akademik performansta değer gören bir dergi olmalı, editörü Prof. olmalı,(sanki doçent ve öğretim görevlileri yanlışları göremeye bilir) ve dergi paralı almalı.  

Coşkun hoca makalesinde o kadar çok bilerek yanlış ve hatalı ifadeler kulanmış ki kendi ifadesi ile “bakalım “fark edecekler mi?” Örneğin, "M.Ö. 3000 yılında Oğuz Kağan’ın yazdığı kitaptan "Hitler’in Gamalı Haç Yayıncılık'tan çıkan kitabına kadar gerçek olmayan, düzme eserlere atıflar yer aldı. Makale TR dizinde yayınlanıyor. Çok az kişi bir iki yanlış görüyor” diyor.

11 Kasım Cumartesi 2023 günü Gazete duvar ‘da gazeteci Nuray Pehlivan tarafından Coşkun hoca ile görüşülerek sahte makale hikâyesinin arka planı yazılmış. Yazı alt başlığı şöyle; “Uydurma makale ile ters köşe: 'Editör kadar hakemler de bu rezaletten sorumlu” başlığı ile konuyu haberleştirdi. “Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi'nden Prof. Dr. Recai Coşkun, hakemli dergide yayımlanan uydurma makalesiyle ilgili tepki ve teşekkürlerin geldiğini söyledi. Ayrıca Coşkun hoca yine hiciv yaparak “ bugüne kadar hiç hak etmediğim kadar popüler olduğunu da şöyle belirtiyor “Makalem sosyal medyada bilmediğim hesaplarca paylaşıldı. Bugüne kadar yaptığım hiçbir hakiki çalışmaya nasip olmayan bir popülariteye ulaştı. Ama bu benim planladığım yahut öngördüğüm bir şey değildi. Kaldı ki böylesi bir makale yapmak kendimi her yönüyle sorgulatmayı da göze almak demektir”.

“Coşkun, akademiye önerilerde bulundu” diye konu anlatılıyor. 

Yaşanan durum birçok yönden sorgulanmalı diyen Prof. Coşkun yayın sonrası editörün aradığını ve üzgün olduğunu belirtiyor. Coşkun hoca “Editör kadar hakemler de bu rezaletten sorumludurlar. Editöre böylesi bir olayın parçası olduğu için akademik topluluktan özür dilemesi yönünde görüşlerimi aktardım” diyor.

Gerçekten yaşanan durum akademi ve onun asıl alanı olan bilgi üretme konusunda ne denli denetimsiz ve yöntemsiz oluğumuzu ifşa ediyor. Bilimsel yöntem ve akademik etik değerler yerle bir edilmiş. İçler acısı durum bilinenden çok daha bir liyakatsizlik, sorumsuzluk ve başıboşluk oluğu görülüyor. Yalnız bizde değil, dünyada da birçok benzeri durum yaşanıyor.

Tabii bu çürümüşlüğün birçok nedeni olmalı. Akademik değerler ve iç denetim yerine, makale yayınla ve puan topla böylelikle sınavsız doçent ol, Akademik teşvik için yaşanan onlarca olmaması gereken sorun bugün bu duruma varmamızda etkili olmuştur.

Başta bu tür dergiler, ulu orta kongreler ve yayınevleri akademik denetim altında yapılmalı. Üniversiteler bu konuda daha seçici olmalı ve bilim ile alakası olmayan her türlü etik sorunu bacadan içeriye almayacak yöntemler geliştirmeli.

Ne Yapılmalı? Ne yapılabilir?

Yukarıda hepimizin bildiği ancak bu kadarı da olmaz dediği “denetimsiz ve özensiz bilimsel makale yayınlanma” durumu konusunda mutlaka YÖK ve Üniversiteler bir dizi önlem almalı. Ancak hepsinden önce bizim akademik yükselme ve teşvik için puan toplam temelli yaya yapma anlayışından ilkesel ölçekte vazgeçmemiz gerekir. Yayın için yapın fetişim ve araçlaşaltırılmış bir bilimsel makalecilikten akademik yaşamı kurtarmamız gerekir.

Bilimsel araştırma ve bilgi üretme gibi ulvi bir görevi ve sorumluluğu üstlenen bizlerin akademik yükselme, şan şöhret ve meşru olmak için değil, merak ve sorun çözmek için araştırma yapmamız ve üretilen bilginin konuyla ilgili akademisyenlerin bilgisine sunmak için yayın yapmamız gerekir. Dün, ne Mendel, ne Darwin, ne de Einstein akademik makale yaparak akademik unvan için uzun süreli gezi ve araştırmalara giriştiler. Bilimsel araştırmalar ve yayınla temel teoremlere veri sağlamak ve bilginin genelleştirmesi için yapılmalı.

Aferin almak için makale yayınlanmaz. Bilimsel bilgiye konu popüler diye veya bu konuda daha iyi bir yayın yapılır diye araştırma ve yayın yapılmaz. Popülariteye ve paraya indirgenmemeli. Topluma bilimsel bakış açısı kazandırmak ve bilimsel kültürü geliştirmek için zaman zaman konular basitleştirerek topluma yayınlar üzerinden aydınlatıcı bilgi sunulabilir.

Öneri olarak:

1-Öncelikle akademik kadro alımında aranan puanlama yerine daha nitelikli ve araştırma tezlerine, geniş yetkin jüriler önünde sözlü sınavlardan geçilmesi ve denme derslerinin verilmesi yeniden hayata geçirilmeli.

Doçentlik ve profesörlük tezleri ve taktimler yeninden hayata geçirilmeli.

2- Akademik teşvik uygulaması puanlara göre değil, nitelikli yayın, proje ve uluslararası kongrelerdeki sunalara göre değerlendirilmeli. “Çapacı dergiler” ve hotel salonlarında yalnızca ekonomik temelli yapılan, akademik kurumların bilgi, oluru olmayan kongre ve konferanslarda çıkan yayınlar akademik yükseltmelerde ve teşvikte kullanılmamalı.

3- Üniversiteler tarafından akredite edilmeyen dergi ve yayınevlerinin yayınları akademik yükselteme ve teşviklerde kullanılmamalı.

4- Son yıllarda aratan ‘açık erişim’ dergileri özelliklede denetimsiz paralı dergiler ve derlemem yayınlar uluslararası nitelikte hakem ve izlenebilirliği yok olanlar akademik yükselme ve teşvikten yararlandırılmamalı. TR Dizinde yer alan dergiler yeniden akademik ölçülere uygun olarak düzenlenmeli ve izlenmelidir. Hakem sistemi çalıştırılmayan ve akademik niteliği olmayan dergilerin yayınlar akademik yükseltmelerde kullanılmamalıdır.

Üniversitelerin Saygınlığı Akademisyenlerin-Hepimizin Omuzlarında

Hepsinden önce, üniversite birbirini kontrol eden bilim insanları insanlar topluluğu olarak etik kurlar kendi içinde duygusallığa girmeden denetlenmeli. Her türlü akademik olmayan tutum ve tavırlar, paralı dergilerde para ile yazılmış makale, tez vs. kendi içinde denetlenmelidir. Akademik yaşam yerelden çok evrensel niteliklidir. Bilim insanı yetiştirme ve akademik yükseltme evrensel ölçekte niteliğe dayalı jüri ve hakemli sisteme geçilmesi konusunda YÖK ve Üniversiteler ciddi önlem almalıdır. Kenya’da, Pakistan’da, Bangladeş’te ve Seri Lanka’da doktora tezleri yurtdışı hakemlerin süzgecinden geçirilir. Dünyanın her yerinde akademik yükseltmelerde yüksek etki faktörlerine sahip dergilerinde yayınlanan makaleleri en fazla olan liyakatli yüksek olan adaylara öncelik verilir. Bizde liyakate dayalı ve akademik niteliği yüksek bir yapılanmayı ülkemize kazandırabiliriz.    

Yoksa bu tür yanlış, sahte, bilimsel değeri olmayan ve akademik dünyanın niteliğini toplum gözünde tartışıma konusu yapan tutumlar herkese ve en çok da bilgi üretimini sağlayan üniversitelere ve üniversitelilere olan güveni temelde sarsar. Üniversitelerimizin dünyadaki yeri ve bilimsel çıktılarının topluma ve teknolojiye katkısı konusundaki karnemiz ortada. Dünyanın 20 büyük ülkesi olarak hak ettiği yere taşımak hepimizin omuzlarında oluğunu unutmayalım.

Bilim yapan ve toplumun öncüsü olacak bilim insanları olarak sorumluluklarımızın bilinci içinde etik değerler her düzeyde uygun bilimsel araştırman ve bilgi üretimi yapmamız gerekir. Yaşanan birçok sorun temelini oluşturan ve üniversite ilkelerini zedeleyen liyakate ve evrensel üniversite ilkelerine uymayan akademik yükselmeler ve üniversite işleyişi konusunda Yükseköğretim kurumları başta üniversiteler ve ilgili devlet organları siyaset üstü bir yaklaşımla yeni bir yasal düzenlemeye gidilmelidir.