"Adana Barosu olarak yaşanan tüm haksız ve hukuksuz uygulamalara, baskı ve zorlamalara karşı tarihsel görevimizi yerine getirme bilinci ve sorumluluğu ile insan haklarını ve demokrasiyi savunmaya, mücadele etmeye devam edeceğiz."
10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü nedeniyle Adana Barosu Avukatlar Salonu'nda İnsan Hakları Merkezi Koordinatörlüğü tarafından basın açıklaması gerçekleştirildi.
Açıklamayı Adana Barosu İnsan Hakları Merkezi Koordinatörü Av. Esem Yiğit okudu. Daha sonra Adana Baro Başkanı Av. Semih Gökayaz'da günün anlamı üzerine konuşma gerçekleştirdi.
Av. Esem Yiğit konuşmasında; "Bugün, İnsanlığın doğuştan sahip olduğu en temel hak ve özgürlükleri, yasalar ve devlet eliyle korumayı ve insan onuruna yaraşır bir biçimde yaşamayı temin eden İnsan Hakları Birleşmiş Milletler Evrensel Beyannamesi’nin kabul edilmesinin 73. yıl dönümüdür. Beyannamenin Resmi Gazete ilan edildiği 1949 yılında, II. Dünya Savaşı’nın yıkıntıları arasında uluslararası toplum tarafından “özgürlük, adalet ve barış” için insan onurunun ve haklarının tanındığı evrensel bir düzen kurulmasına karar verilmiştir. Bütün kazanımlar gibi insanlığın belki de en büyük kazanımı olan bu bildirge, iki büyük dünya savaşında insanlığın ödediği acımasız bedellerinin sonucudur. Ancak ödenen tüm ağır bedellere rağmen özgürlük, adalet ve barış dünyada sağlanmamış, aksine Bildirgeye imza atan ve Bildirgedeki hakları korumakla yükümlü olan devletler tarafından en ağır hak ihlalleri sistematik bir şekilde varlığını devam ettirmiştir.
Bildirgede korunan ve mutlak dokunulmazlığa sahip “İnsan Onuru ve İnsan onurunun yaşamlaştırılmasının en temel araçları olan insan hak ve özgürlükleri, baskıcı otoriter iktidarlar tarafından yok edilmeye çalışılmaktadır. İnsanlığın binlerce yıldır yarattığı tarihi/kültürel zenginlikler iktidar çatışmaları çoğu zaman da Kapitalist rant sermayesi için yok edilmeye çalışılmaktadır. İnsan Haklarına dayalı evrensel Hukuk ilkeleri içselleştirilememiş ve yaşamsallaştırılamamıştır. Bugün Dünyanın bir çok yerinde ranta dayalı savaş ekonomileri nedeniyle vekalet savaşları yürütülmekte, yoksulluk ve ağır insan hakları ihlalleri yaşanmaktadır.
Türkiye, İnsan Hakları beyannamesinin imzalandığı 73 yıldan bugüne değin Bildirgeye taraf olup yazılı mevzuatında temel hak ve özgürlüklere geniş yer vermiştir. Ancak anayasal güvence altına alınan bu temel hak ve özgürlükler, hukuksal-yargısal pratiklerde, sosyo-ekonomik yaşamda hayat bulmamıştır. Birey-Devlet, Toplum-Devlet ilişkisinde, Özgürlük-Güvenlik denklemi tartışması yapılmış ve her zaman Devletin Güvenliği-kutsallığı baskın devlet aklı olarak üstün gelmiştir.
Bugün ülkemizde “ileri demokrasi” iddiasıyla ortaya çıkanların, baskıcı ve otoriter uygulamalarla Yargı, yasama ve yürütmeyi tek elde toplayan iktidarlaşma pratiklerinin tanığı ve mağdurlarıyız. Özellikle tüm yetkilerin tek elde toplandığı Yürütmenin, yasamayı işlevsizleştirmesi ve en önemlisi yargı kurumu üzerindeki açık görünür vesayeti demokratik yaşamı çekilmez bir hale getirmiştir. Siyasal iktidarın politikalarına itiraz eden herkesin Yargı ve kolluk eliyle susturulmaya, itibarsızlaştırmaya çalıştırıldığı, çoğu zaman haksız tutuklamalara, kötü muamelelere maruz kaldığı bir süreçten geçiyoruz. İleri Demokrasi diyenlerin iktidar olduğu 2022 Türkiye’si, Dünyanın en fazla siyasetçi, gazeteci, hukukçu, akademisyen, bilim insanı, öğrencinin hapishanelerde tutulduğu bir Türkiye haline gelmiştir.
Gece yarısı KHK’ları ile binlerce kamu emekçisi sorgusuz sualsiz bir şekilde görevinden ihraç edilmiş, Hapishanelerde başta çıplak arama gibi kötü muameleler sistematik hale gelmiş, Kadına karşı şiddet en yoğun şekilde ve artarak devam etmiş, nefret ve ayrımcılık söylemi iktidar tarafından sosyo-ekonomik yaşamda hayata geçirilmiş, Rant ve çıkara dayalı ekonomi modeli ile büyük gelir adaletsizliği ortaya çıkmış ve derin ekonomik kriz yaşanmakta, Rant ekonomisine feda edilmeye çalışılan doğal varlıklarımız çevresel felaketlerle yok edilmektedir.
Demokratik siyasi yaşamın vazgeçilmez unsuru olan muhalefet partileri ve siyasi aktörler, temsilciler üzerinde baskı ve cezai yaptırımlar artarak devam etmektedir. Demokratik bir yaşamın inşasının temelini oluşturan ifade ve basın özgürlüğü, siyasi iktidarın tahammülsüzlüğünün yargısal bir teamül haline gelmesi ile tamamen ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır. Bugün gelinen aşamada KHK rejimi olarak tarif ettiğimiz antidemokratik, kutuplaştırıcı-otoriter, ötekileştiren başkanlık sisteminde, parlamento denge ve denetleme fonksiyonuna sahip bir siyasal kuvvet, yurttaşların temsilcileri aracılığı ile hak aradığı, taleplerini ifade ettiği bir kurum olmaktan çıkarılmış, yürütme gücünün basit bir meşrulaştırma/onay aracına dönüştürülmüş ve hatta pasifize edilmiş ve etkisizleştirilmiştir. Yargı, demokratik değerleri savunan, haksızlıklara karşı rıza göstermeyen toplumsal kesimleri susturma ve sindirme aracı haline getirilmiştir. Kamu gücünü elinde bulunduran siyasal iktidarın kamuda iş ve alımlarında liyakata dayalı değil “iktidara sadakat ve yandaş olma “ düşüncesi üzerinden hareket etmesi eşitlik ilkesine aykırı olmakla beraber Adalete ve Devlete olan güveni sarsmıştır. Türkiye, kalıcılaştırılan Olağanüstü Hal KHK’ları ile yönetilmeye devam etmektedir.
Bizler, İnsan hakları savunucusu Avukatlar ve İnsan Haklarını korumak, geliştirmek ve buna işlerlik kazandırmakla yükümlü olan Adana Barosu olarak yaşanan tüm haksız ve hukuksuz uygulamalara, baskı ve zorlamalara karşı tarihsel görevimizi yerine getirme bilinci ve sorumluluğu ile insan haklarını ve demokrasiyi savunmaya, mücadele etmeye devam edeceğiz. Biliyoruz ki; nihai amaç olan adalet, barış, özgürlük ancak ve ancak demokrasi ve insan haklarının inşası ile mümkündür. Bu amaç ve şiarla; İnsan haklarına dayalı ortak bir yaşam idealini geliştirmek için çok daha fazla çaba göstermemiz gerektiği bilinci ile Adana Barosu olarak Evrensel Bildirgenin ilan edilişinin 73. Yılında insanlığın ortak değerleri olan Adaleti, eşitliği, özgürlüğü, barışı ve en başta insan onuru için mücadele etmeye dün olduğu gibi bugün devam edeceğiz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
10.12.2022
ADANA BAROSU
İNSAN HAKLARI MERKEZİ