1017 haftadır, gözaltında kaybetmelerle ilgili gerçekleri anlatıyoruz. Sevdiklerimizin kaybedilmelerine dair sevdiklerimizle ilgili yaşananları tekrar tekrar gündeme getirerek, inkara dayalı resmî anlatıları ve cezasızlığa dayalı adalet sistemini deşifre ediyoruz.
Bize dayatılan unutma ve susma kültürünü aşabilmek için, yaşanan şiddet ve adaletsizlikleri hatırlamak ve bunları anlatmak zorundayız. Gözaltında kaybetmelerin yaşanmadığı bir ülke ve dünya kurmak istiyorsak, şiddet ve adaletsizlikle bastırılan hafızamızı hakikatle buluşturmalıyız.
1017. haftamızda unutulmasın ve hafızada yer alsın diye Hüseyin Morsümbül dosyasını bir kez daha kamuoyu ile paylaşıyoruz.
12 Eylül Askeri Darbesi’nin ardından, 18 Eylül 1980 akşamı Morsümbül ailesinin Bingöl’deki evi, Yüzbaşı Durmuş Kıvrak komutasındaki asker ve polisler tarafından basıldı. Bingöl Lisesi’nde öğrenci olan çocukları Hüseyin gözaltına alınarak Bingöl Alay Komutanlığı’na götürüldü.
Ertesi gün, Hüseyin eve dönmeyince anne Fatma Morsümbül Alay Komutanlığı’na gitti. Kendisine “Oğlun burada ama görüşemezsin” denildi. Bunun üzerine Fatma Morsümbül, oğluna verilmek üzere yanında getirdiği yiyecekleri görevlilere teslim etti. Aile, bir sonraki gün tekrar Hüseyin’e yiyecek götürdü, ancak bu sefer “Bizde yok” cevabı verildi. Aile arayışına devam edince Hüseyin’in, yüksek güvenlik önlemleri ile korunan alaydan kaçtığı söylendi. Hüseyin’den bir daha haber alınamadı.
Oğullarını arayan ailenin evleri tekrar asker ve polisler tarafından basıldı. Bu sefer baba Hanefi Morsümbül gözaltına alındı ve ağır işkencelere maruz kaldı.
Fatma ve Hanefi Morsümbül, askeri savcılığa giderek sorumlular hakkında şikayette bulundular, fakat Hüseyin’in kaybedilmesiyle ilgili hiçbir işlem yapılmadı. Oğlunu aramayı sürdüren Hanefi ve Fatma Morsümbül ağır baskılarla karşı karşıya kaldı.
Olaydan 4 yıl kadar sonra, bir kişi aileyi telefonla aradı. Bu kişi, Hüseyin’in alayda gözaltında tutulduğu sırada asker olduğunu ve vicdan azabı çektiğini belirterek “Oğlunuzu işkencede öldürüp, bir battaniye içinde alaydan çıkararak Murat Çayı’na attılar” dedi.
Fatma Morsümbül, 1995 yılında Cumartesi Anneleri’ni televizyonda gördü. Elinde Hüseyin’in fotoğrafı ile Galatasaray’a geldi ve ölünceye dek Cumartesi Anneleri’nin bir parçası oldu. Aile, İnsan Hakları Derneği avukatları aracılığıyla yeniden girişimlerde bulundu. Bu girişimler sonucunda, Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığı 2011 yılında yeni bir soruşturma başlattı. Hüseyin Morsümbül’ün gözaltında kaybedildiği dönemde alayda görevli olan dokuz personelin isimleri, adresleri ve irtibat bilgileri savcılığa ulaştı.
Soruşturma kapsamında, dönemin Bingöl İl Merkez Jandarma Bölük Komutanı Durmuş Coşkun Kıvrak, savcıya verdiği ifadesinde, olay tarihinde izinli olduğunu ve izin dönüşü masasında isimsiz bir ihbar mektubu bulduğunu söyledi. Bu mektupta, Hüseyin Morsümbül’ün gözaltında astsubaylarca dövülerek öldürüldüğü, ardından Alay Komutanı Beşir Akın ve astsubaylar tarafından bir arabaya konularak götürüldüğü yazıyordu dedi.
Ancak Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturmayı derinleştirmek yerine olayın üzerinden uzun zaman geçtiği için yeterli delil elde edilemeyeceği gerekçesiyle ‘ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar’ verdi. İnsan Hakları Derneği avukatlarının 20 Kasım 2015 tarihinde bu karara karşı Bingöl Sulh Ceza Mahkemesi’ne yaptığı itiraz da 11.11.2016 tarihinde reddedildi.
1017. haftamızda bir kez daha Hüseyin Morsümbül için adalet talep ediyoruz. Hüseyin’in akıbeti karanlıkta bırakıldığı sürece bu dosyada zamanaşımı uygulanamaz. Yargı makamlarının, Morsümbül dosyasında maddi gerçeği açığa çıkarma ve adaleti sağlama yükümlülüğü devam etmektedir.
Kaç yıl geçerse geçsin Hüseyin Morsümbül için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan vazgeçmeyeceğiz.
Cumartesi Anneleri-
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi
Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon