KESK Adana Şubeler Platformu; Halk işsizlikle, açlıkla, yoksullukla, artan borçlarla mücadele ederken iktidar halâ bir avuç patrona ve yandaş zümreye yeni ayrıcalıklar tanıyor, muafiyetler getiriyor. Bu nedenle nüfusun yüzde 1’ini oluşturan ama ulusal servetin yüzde 54’ünü elinde tutan dolar milyarderleri büyüdükçe büyüyor.
KESK Adana Şubeler Platformu Uğur Mumcu Meydanında, "Zamlar geri Alınsın! vergide Adalet, Yoksulluk Sınırının Üstünde İnsanca Yaşayacak Maaş İstiyoruz" başlıklı basın açıklaması ger çekleştirdi.
Sık sık "İnsanca Yaşamak İstiyoruz" sloganlarının atıldığı etkinlikte basın açıklamasını KESK Dönem Sözcüsü ve SES Adana Şube Başkanı Belgin Işık okudu.
Işık sözlerine şu şekilde devam etti;
TÜİK’in açıkladığı enflasyon oranı ile birlikte kamu emekçisi ve emeklilerinin enflasyon farkı dahil maaşlarındaki aylık artış yüzde 49,25 oldu. Bu yüzde 49,25'lik oranın yüzde 15'lik kısmı yetkili ama etkisiz yandaş sendikanın ocak zammı.
Aralık ayı enflasyon rakamını %2.93 olarak açıklayan iktidar TÜİK eliyle gerçek enflasyon rakamlarını en az %25 oranında aşağıya çekmiştir.
Kamu emekçileri ve emekliler bir kez daha “toplu sözleşme,” denilen sefalet ücretine yetkili sendika tarafından mahkûm edilmiştir. Kamu emeklisi ve emekçisine yansıyan toplu sözleşme zammı %15’dir. Geriye kalan enflasyon farkıdır.
Kamuoyuna yansıtılan “memurun” %50 zam alması tamamen aldatmacadır. ENFLASYON FARKI zam değildir! 6 aylık enflasyondan kaynaklanan zararın telafi edilmesidir. Ki enflasyon rakamları da kasıtlı olarak düşük gösterilerek milyonlarca emekçi ve emekli mağdur edilmektedir. Olması gereken toplu sözleşme döneminde beklenen enflasyon ve refah payı da eklenerek zam oranlarının belirlenmesidir.
Yıllardır ekonomide şahlanış dönemine girdik, çıkmak üzereyiz, tünelin ucunu gördük diye halka hayal pazarlayan iktidar, işçi, emekçi ve emeklilerin maaşlarının dibe vurmasını sağlayarak başardığı şahlanışı ise görmezden gelmektedir.
15 Ocak maaş zammı derdimize derman olmayacaktır. Türk İş Aralık ayı verilerine göre, açlık sınırının 16 bin 483 liraya, yoksulluk sınırının 47 bin 009 liraya, bekar bir çalışanın aylık yaşam maliyeti ise 18.796 liraya yükseldiği günümüzde ülkedeki her beş kişiden biri açlık sınırı altında bir gelirle yaşamaya çalışmaktadır. Bu rakamlarda kişilerin kendini sosyal ve kültürel alanda geliştirmesi için, yılda bir sefer bile olsa tatil yapma olanakları yer almamaktadır. Artık bir maaş birçok ilde sadece bir kiraya ya zor yetmekte ya da kira ücretinin bile altında kalmaktadır.
20 yıl önce en düşük emekli maaşı asgari ücretin üzerinde iken bugün her dört emekliden üçü asgari ücretin yarısına bile ulaşmayan sefalet aylığı ile yaşam mücadelesi vermektedir. Aradaki fark, günden güne nasıl da yoksullaştırıldığımızı gözler önüne sermektedir. Son 20 yılda kamu emekli ve emekçilerinin maaşları eridi ve 2023 yılı da bu açıdan en kötü dönem oldu.
Yandaş konfederasyonların ve iktidarın sahte enflasyon rakamlarını bir kuruş aşmayan TİS mutabakatlarının bedelini, 6,5 milyon kamu emekçisi ve emeklisine yıllardır ödetmeye devam ediyorlar.
Ülkenin zamlarla kavrulmakta, elektrikten doğalgaza, gıda ürünlerinden kiralara kadar uzanan zam kasırgası hız kesmeden sürmektedir. Yarattıkları krizin faturasını krizi çıkaranlara ödetmek yerine emekçiye, emekliye ödetmek için adeta sermayeyle el ele verdikleri şu dönemde “krizin faturasını, krizi çıkaranlar ödesin” demeye ve emeğin hakkını talep etmek için bir araya gelmeye, üretimden gelen gücümüzü kullanmaya devam edeceğiz.
Yaşanan ekonomik kriz siyasi bir tercihin sonucudur. İktidar tercihini emeğiyle geçinenlerden değil, sermayeden yana kullanmıştır.
İktidarın ekonomik modeli IMF’nin kemer sıkma politikaları gibi sert biçimde uygulanıyor, kemerin bir ucunda emek gelirleri sıkılıyor öte yanında ise vergi artışları ve zamlarla emekçinin harcanabilir geliri düşürülüyor. Toplumun bütün kesimlerini ezdikçe eziyor, emeğimizi her gün biraz daha değersizleştiriyor.
Halk işsizlikle, açlıkla, yoksullukla, artan borçlarla mücadele ederken iktidar halâ bir avuç patrona ve yandaş zümreye yeni ayrıcalıklar tanıyor, muafiyetler getiriyor. Bu nedenle nüfusun yüzde 1’ini oluşturan ama ulusal servetin yüzde 54’ünü elinde tutan dolar milyarderleri büyüdükçe büyüyor.
Bizler zam sağanağı altında inim inim inlerken tek sesli medyanın propagandasıyla yaşananların zorunluluktan kaynaklandığı, zamlarla ekonominin toparlanacağı, enflasyonun frenleneceği yalanı dolaşıma sokuluyor!
Halkın ezici çoğunluğunu yoksulluğa, açlığa, işsizliğe, borçluluğa ve güvencesizliğe mahkûm eden bu politikalar sadece bizlerin değil Türkiye’nin sırtında bir yüktür.
Kamu emekçisi, emekli olduğunda aylık olarak eline geçen rakam çalışırken aldığının ancak yarısı kadardır. Emekçiler, günbegün artan enflasyon karşısında düşük ücretler nedeniyle emekli olamamaktadırlar.
Tüm bu yaşananların sorumlusu iktidarın, kaynakları sermayeye aktarması, toplu satış sözleşmesi yapan yetkili ama etkisiz sendika Memur Sen ve olanlara müdahale etme gereği dahi duymayan muhalefettir. Oysa biz sendikal örgütlenmenin en önemli kazanımının Toplu İş Sözleşmesi (TİS) olduğunu biliyoruz. Bu sendikalar yüzünden TİS de içeriksiz ve işlevsiz hale gelmiştir. TİS’lerin satış sözleşmelerine döndüğü yetmezmiş gibi iktidar her seferinde tek taraflı ücret belirlemeleri ile TİS masasını da özellikle anlamsız hale getirmektedir.
Bu ülkenin işçilerinin, emekçilerinin, emeklilerinin çığlığını duymasını beklediğiz iktidara çağrımız;
-Kamuoyunu aldatan memur maaşlarına yüzde 49,25 zam verdik söylemlerinden vazgeçin. Verilen zam oranı yetkilendirdiğiniz sendika ile toplu sözleşme masasında imzaladığınız yüzde 15’tir.
-Çalışırken teşvik, döner sermaye, ilave maaş zammı, nöbet gibi çeşitli isimler altında ödenen tüm ücretlerin insani koşullarda yaşayabileceğimiz, yoksulluk sınırının üzerinde, emekliliğe yansıyacak tek kalemde maaş olarak verilmesi.
-Başlangıç olarak daha önce verilen 8 bin TL’lik ilave ek zammının bir an önce temel ücrete yansıtılması.
-Bugün yoksulluk sınırı 50 bin TL’yi aşmış durumdadır. Bu nedenle emekliliğe yansıyacak ek zamla birlikte maaşların yoksulluk sınırının üzerine çıkarılması.
-Yol, yemek, kira yardımı ile ekonomik büyümeden refah payı verilsin.
Bunun yanı sıra da tüm kamu emekçilerine de çağrıda bulunmak istiyoruz.
-Toplu sözleşme masalarında bizleri 7 dönemdir imzaladıkları toplu sözleşmeler ile sefalet ücretlerine mahkum eden yetkilendirilmiş sendikamsı yapıların sözlerini yerine getirmelerini beklemek yerine, mücadele saflarında birlikte hareket edelim.
-Sadaka değil, emekçilerin hakkı olanı birlikte isteyelim.
-Sadaka niyetine verilen zammı kabul etmeyelim. Beceriksizliklerinin, sorumsuzluklarının ve liyakatsizliklerinin bedelini biz emekçilere ödetmelerini reddedelim.
-En temel talebimiz olan insanca yaşamaya yetecek yoksulluk sınırı üzerinde ücret talebine sahip çıkmak için omuz omuza birlikte mücadele verelim.
-GREV’li toplu sözleşmeli, özgür pazarlık hakkını güvence altına alacak bir sendika yasasını inatla isteyelim.
Artık Yeter! Bu yükü taşımaya mecalimiz kalmadı! Yoksullukta, sefalette eşitlenmek değil hak ettiğimiz refahta birleşmek istiyoruz.
Tüm iş kolu emekçilerini bu talepler etrafında birlikte örgütlenmeye ve mücadeleye davet ediyoruz.
-Başta temel tüketim maddeleri olmak üzere yapılan zamlar geri alınsın!
-Temel ücretler yoksulluk sınırı üzerine çıkarılsın!
-Ücretler toplu sözleşmelerle belirlensin, her üç ayda bir yoksulluk sınırında yaşanan artışa göre güncellensin, üzerine her çeyrekte yaşanan büyüme rakamları refah payı olarak eklensin!
-Vergide adalet sağlansın, az kazanandan az, çok kazandan çok verginin alındığı, artan oranlı servet vergisinin uygulandığı bir vergi düzeni getirilsin!
Bizlere her geçen gün daha fazla yoksulluk, sefalet, güvencesizlik dayatılan bu pespaye sistemi değiştirmek ve dönüştürmek elimizde!
Daha fazla bedel ödemek istemiyorsanız; sendikalı sendikasız, çalışan-emekli, gelin hep birlikte haklarımız için omuz omuza verelim. Üretimden gelen gücümüzle haklarımıza sahip çıkalım. 15.01.2024
KESK Adana Şubeler Platformu Bordro Yaktı, Taleplerini Balonlara Bağlayarak Gökyüzüne Bıraktı