Adalet, adalet…Herkes için adalet diye neredeyse 21 senedir kendimizi paralıyoruz. Yaşadığımız, âşık olduğumuz ülkemizde bir cinsiyet, kadınlar neredeyse insan statüsünden çıkartılarak sisteme kurban edilirken, devleti yönetenler üç maymunu oynuyor. Yaklaşık 3 sene önce Cemal Metin Avcı tarafından vahşi bir şekilde katledilen Pınar Gültekin davasında karar 20.06.2022 tarihinde açıklandı: Pınar’ımızın katiline haksız tahrik indiriminden 23 yıl ceza verildi. En fazla 7-14 sene arasında yatarı olan bu ceza bir insanın yakılarak katledilmesinin bir sonucu olamaz, bunu asla kabul etmiyor ve tanımıyoruz.
Peki ne olmuştu? Kısaca hatırlatayım mı size? En azından hafıza problemi yaşayanlara Pınar Gültekin cinayetinin sanığının haksız tahrik gibi bir bahaneyle 23 yıla oradan da 7-8 sene yatacağı ödül gibi bir ceza verilmemesi gerektiğini yeniden hatırlatmış olayım.
Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi İktisat Bölümü öğrencisi Pınar Gültekin (27), 16 Temmuz 2020'de Akyaka Mahallesi'nde yalnız yaşadığı evinden ayrıldıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamamıştı. Şüphe üzerine gözaltına alınan Pınar’ın eski erkek arkadaşı Cemal Metin Avcı, ilk ifadesinde hakkındaki suçlamaları kabul etmese de deliller ortaya konunca bir süre arkadaşlık yapıp ayrıldığı Pınar’ı bağ evinde öldürdüğünü, cesedini yaktıktan sonra varille Gülağzı mevkisindeki ormanlık alana attığını itiraf etmiş ve tutuklanmıştı. Olay böyle bitti mi peki? Hayır. Pınar’ın yakılırken hayatta olduğu adli tıp raporlarıyla ispat edildi. Canice bir hisle katledilen Pınar için o günden bu yana hukuki mücadele veriliyor.
Bu arada sanığın ailesi de bu olaya dahil olup delil karartmadan tutun da kendisine yardım dahil her türlü müdahaleyi gerçekleştirdiler. Bu davayı 10 yaşındaki bir çocuğa anlatsan diyeceği şey, müebbet hapis cezası olur ancak öyle olmadı. Sanığa bir de ödül verir gibi haksız tahrik indirimi uygulanarak resmen Pınar Gültekin öldüğü için suçlu çıkarıldı.
Sanık duruşmada verdiği ifadelerde Pınar’ın her şeyi karısına anlatacağını söylediğini, namusunu kirlettiğini ve bu yüzden öldürdüğünü, pişman olduğunu söylerken aynı zamanda da vicdanının rahatlığını ve bakın burası çok önemli: MAHKEME HEYETİNİN DE VİCDANININ RAHAT OLMASI gerektiğini deklare etmiş. Sanık vekiliyse müvekkilinin katlettiği Pınar’ın yerini kendisinin itiraf ettiğini aksi halde Pınar’ın asla bulunamayacağını beyan etmiş. Bakın tüm bunları bir araya getirince insanın aklına bir soru geliyor: Gerçekten siz bu duruşmada Cemal Metin Avcı’yı mı yargıladınız? Namus gibi bir kavram arkasına saklanarak verilen savunmayı geçerli kabul ederek siz Cemal Metin Avcı’yı değil öldürüldüğü için Pınar’ı yargılarken kadınlara da göz dağı verdiniz: Uçan kuştan tahrik olarak şiddet uygulayan, tecavüz eden erkeklerin biz yanındayız, ayağınızı denk alın dediniz. Ama çabalarınız nafile, biz mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz.
Muğla’da bunlar yaşanırken daha geçtiğimiz haftalarda Aile İçi Şiddet yasasında cezaların ağırlaştırılmasıyla ilgili paketler hazırlayan, insan hakları en önemli meselemiz diyen, Pınar Gültekin’in ailesine sürecin takipçisiyiz, gereken cezaların alınması için buradayız diyen Adalet ve Kalkınma Partisi’ne soruyoruz: Mevcut yasalarda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası olması gereken bir suç nasıl oluyor da haksız tahrikle 23 yıl, yatarıyla 7-8 yıla kadar düşürülebiliyor? Bu paket açıklanırken adalet bakanı gereksiz indirimlerin önüne geçeceğiz, kadınlarımız merak etmesin derken daha bu yasanın çıkmasının üzerinden 3 ay bile geçmemişken nasıl oldu da Cemal Metin Avcı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almadı? İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıyoruz ama biz sizin yanınızdayız, kadınlarımızı koruyacağız derken böyle mi koruyacaksınız diye soruyorum. Kadın cinayetlerinde her türlü indirim uygulanırken, kadın katillerine ödül gibi cezalar verilirken mi koruyacaksınız? Halbuki sözleşme her maddesiyle bizleri, kadınları, çocukları koruyordu. Sözleşmenin tamamı yaşama hakkını korumak için ve bazıları buna karşı çıktı.
Çıkanlardan biri de kimdi biliyor musunuz?
Pınar Gültekin’in katili Cemal Metin Avcı’ydı. “SÖZLEŞMEDEN ÇEKİLME KARARINI ÇOK YERİNDE BULUYORUM” demişti. O topyekun saldırdığınız sözleşmenin yokluğu kimlerin işine yarıyor görüyor musunuz? Katillerin, tecavüzcülerin işine yarıyor ve biz de zaten bu yüzden sözleşme için tüm gücümüzle savaşmaya devam ediyoruz.
İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili 28 Nisan 2022 tarihinde Ankara’da görülen Danıştay’daki ilk duruşmaya ben de katıldım. Orada Cumhurbaşkanlığı sözcüsü aynen şunu söylemişti: Ülkedeki yasalar kadınları korumak için yeterli, gereken cezalar veriliyor, İstanbul Sözleşmesi’ne ihtiyacımız yok. Bu söylemlerin üzerinden sadece 2 ay geçti ve Pınar Gültekin davasında Pınar’ı önce dövüp, sonra diri diri yakıp, üzerine beton döktükten sonra nehre atan katil haksız tahrik indirimiyle eğer cezası kesinleşirse 7-8 sene sonra aramızda dolaşacak. Yaptığınız savunmalar bile sizler tarafından çökerken hala bize “Güçlüyüz, yanınızdayız, güvendesiniz “ naraları atmaya devam ediyorsunuz ama biz bunu göremiyoruz. Kadının öz savunma hakkını kullanmaması için elinden geleni yapan sistem onu öldüreni korumak için 40 takla attı.
Bu ülkede birini diri diri yakmanın cezası neden yok?
Neden 2 Temmuz 1993’den bu yana insanları cinsiyetinden ya da aklına gelen her sebeple yakmayı, öldürmeyi, yok etmeyi amaçlayan suçlular ya zamanaşımına takılıyorlar ya da amacı ortaya koyan, yanlı, hukuksuz ve vicdandan uzak bahanelerle komik diyeceğimiz cezalar alıyorlar. Bu eril, ayrımcı ve siyasal İslamcı kafa değişmediği sürece ülkede kadınlar öldürülmeye ve erkeklerin yargısı da onları aklamaya devam edecek.
Bu tip cezalarla uzun zamandır mücadele eden kadınlara göz dağı verildi. Ne yaparsanız yapın biz istediğimizi yapacağız dediniz ama nafile çabalar bunlar. İlk günden bugüne bizler erkekler tarafından türü ne olursa olsun mağdur edilen kadınlarımızın yanında dimdik yürümeye devam edeceğiz!