Eflatun (Platon)'un MÖ 4. yüzyılda ders verdiği ve tarihteki ilk akademi olarak kabul edilen Atina Akademisinin girişine "Geometri Bilmeyen Giremez" uyarısını duyduk/okuduk. Ancak Eflatun ne demek isteniyordu? Sorusunu çoğumuz çok derinlemesine analiz etmedik. Eflatun diğer ismi ile Platon neden “geometri” üzerinde duruyordu çok irdelemedik. Bununla ne anlatmak istiyordu? Eflatun'un, öğrencileri ile matematik, dil ve doğa bilimleri ilişkilerinin ve yöntem biçimlerinin anlaşılması için geometrinin yani soyut düşünmenin önemini felsefi olarak belli bir arka plan okuması ile soyut düşünme becerisi ilişkisi bilgisi aradığını çok sonraları fark ettim. Geometri/matematik, dil, felsefe ve müzik ilişkisi kurabilen bilim insanı, filozof ilişkisi eskiden beri hep bilinir ve konuşulur.

Üniversite sınav sonuçları analizlerimde dikkatimi çeken konulardan biri öğrencilerin geometri ve fizik sorularını yeterince çözemedikleridir. Halen hiç geometri ve fizik bilmeyen analitik ve soyut düşünme becerisi kazanmadan Liseden üniversiteye gelen öğrencilerin derslerde ne denli zorlandıklarını görüyoruz. Matematik, dil felsefe ilişkisini çok sonrada yaşamın içinden öğrenmeye çalışan öğrenciler olarak derslerini aldığım Prof Mahmut Sayın ve Oğuz Atay’ın romanından hayat hikayesini okuduğum Prof. Mustafa İnan hocaların bilimsel bakış açıları ve sorun çözme benzerliği zihnimde oluştu. Keşke birbirlerini tanısalardı. 

  

Bir Bilim Adamının Romanı

Oğuz Atayın kaleme aldığı günümüze kadar çok defa baskısı yapılan “Bir Bilim Adamının Romanı” bilim insanı olmayı amaçlayan her bireyin mutlaka okuması gerekenler listesinde bulunması gereken bir yapıt. Hocası Prof. Dr. İnan gibi mühendis olan Oğuz Atay ülkemizin romancılık tarihinde önemli bir başarıya sahiptir. Kısa süre gelen biyolojik yaşam döngüsüne sığdırdığı kitaplarındaki anlatım tarzı, dil tekniği ve merak uyandıran sürükleyiciliği eleştirmenler ve okuyucuların gözünden kaçmamıştır. Oğuz Atay hocasının hayatını kaleme aldığı bu eserde Prof. Dr. İnan’ın çok erken yaşlarda hocalarından daha erken dil ve matematiği kavrama, öğretme konusundaki doğal yeteneğini ve çabalarını sık sık vurgulamıştır. Bu eseri okurken Prof. Dr. Mahmut Sayın hoca ile Prof. Dr. İnan hocanın benzer özelliklere sahip olduğunu keşfettim. İki bilim insanı arasında hayata ve bilime bakış açıları, bilime olan tutukluları, öğrencileri ile olan ilişkileri ve çok yönlü kişilikleri aralarında ki benzerlikler kitabı yeniden esaslı olarak okumama yol açtı.

Yaratıcı Bilim İnsanlarının Dil, Matematik, Felsefe Merakları ve Benzerlikleri

Geçmiş yıllar da okuduğum Oğuz Atayın romanı geçen yıl tesadüfen yeniden elime alma fırsatı bulduğumda Oğuz Atay’ın hocası olan ve kendi kaleminden kendi anlatım tarzı ile yazmış olduğu Prof. Dr. Mustafa İnan’ın (Malatya kökenli-Adanalı) otobiyografi romanını yeniden okurken geçmişte kitabı çok yönlü analiz etmediğimi fark ettim. Prof. Dr. Mustafa İnan romanı gibi Prof. Dr. Mahmut Sayın romanı da yazılabilir mi? düşüncelerinden alı koyamadım kendimi. Ancak böylesi bir durumu öncelikli olarak yakınları ile paylaşıp Mahmut Sayın hoca hakkındaki bütün bilgileri edinmek gerekir. Rahmetli Hocam Mahmut Sayın’ın (Elazığlı) ölümü sonrası kaleme aldığım bu yazıda bilime ve insana olan bakış açısını “örnek bilim insanı” olarak etkileşimde bulunduğum ya da bulunabileceğim her bireyle paylaştım. Mahmut hocanın öğrencisi olarak birlikte geçirdiğimiz süreç boyunca edindiğimiz öğreti ve gözlemler; çalışma şekli, dil bilgisine olan düşkünlüğü ve matematiğin önemini sürekli vurguluyor olması arkadaşları ve biz öğrencilerinin açık bir şekil de dikkatini çekmişti.

Mustafa İnanın ortaöğretim öğrencilik yıllarından itibaren değişik dillere merakı, doğal matematik zekâsı ve problem çözme becerisi o dönemin öğretmenleri tarafından da fark edilir. Edebiyata matematiğin penceresinden bakabilmesi sebebi ile en karmaşık soruları bile gerek ortaöğretimde gerekse üniversite yaşamında çok kolayca anlatabilirmiş. Sayın İnan “Düşünen ve yeni bir şey ortaya koymak isteyen her insan matematikçidir” der.

Matematiğe olan yoğun ilgisi ile bilinen Prof. Dr. Mustafa İnan, edebiyatın işleyiş biçimin de matematiğin ilkelerini bulduğunu belirtmiş ve bu durumu “sayıların soğuk yüzünü sevmeyen öğrenciler, gerçekte matematiğin ne ifade ettiğini bilmiyorlar” söylemi ile açıklamıştır. Ayrıca der ki “Sayıların ve Eski Yununca harflerin gerisinde canlı ilişkiler olduğunu sezemezseniz, sayılarla hayatın arasındaki ilişkiyi göremezseniz, o zaman matematik sizin için sınıfı geçmek amacı ile çalışılmış olur”. Anlaşıldığı kadarı ile dil ve matematiğin ayrılmaz parçaları oluğunu savlıyor. Nihayetinde temel bilimin anlatım şekli matematiğe dayanır. 

Mustafa İnan’ın matematik için söylediklerine “sesler” düzeni içinde bakarsanız edebiyat, felsefe, müzik ilişkisinin nasıl bir matematiksel ilişki olduğu ortaya çıkmaktadır. Rakamların ve formüllerin arkasındaki canlılığı hisseden ve onu anlatmasını bilen başarıyı yakalamış olacaktır. Ses-rakam-müzik oluşumuna bakarsak Sayın Mustafa İnan ile Sayın Mahmut Sayın arasında inanılmaz bir benzerlik olduğu görülmektedir. Hocam Prof. Dr. Mahmut Sayın’da değişik dilleri birlikte çalışarak diller arasında ki ortak dil kökü ve akrabalık ilişkilerini araştırıyordu. Romanda Sayın İnan’ın benzer kelime kökleri, ekleri ve kavramlarını ayrıştırarak analizler yaptığını öğreniyoruz. Benzer şekilde Mahmut hocanın da çizgili defterine birkaç dilden benzer çalışmalar yaptığını biliyoruz. Rahmetli Mahmut Sayın hocam Pi sayısı üzerinde çok duruyordu. Cumhuriyet Bilim Teknik ekinde yazdığı makale de “Pi” sayısının önemini orada öğrenmiştim. Mineraloji dersinde minerallerin altıgen, sekizgen şekil almasını anlatıyordu. Bal arısı peteklerinin oluşum şekli ile mineral oluşum şekillerinden bahsederdi. İnsanın yüzey genişliği ve insan ömrünün uzunluğu arasında ki ilişkiyi sürekli olarak araştırırdı.

Dil ile Matematik Arasında Ne Tür İlişkiler Bulunmaktadır?

Matematik doğanın dili olduğu için yaşamı anlamada ve anlatmada dile hakim değilseniz doğanın kurallarını anlayamayacağınız gibi anladığınızı da anlatamasanız. Tahir Nejat Gencer’in Liseler için hazırladığı Dil Bilgisi ders kitabındaki hecelerin oluşumu ve kelime köklerine bakınca bir akışkanlık ve ilişkiler bütünü olduğu görülmektedir. Sanıyorum ki bu bağlamda matematik, dil, şiir, felsefe ve evren arasında ki bütüncül ilişkileri somutlaştırmak zor ancak zevkli bir iş gibi geliyor bu insanlara.

Mustafa İnan’a göre “Düşünen ve yeni bir şey ortaya koymak isteyen her insan matematikçidir”. İnan’ın “Dil ve Matematik” başlıklı makalesinde dil ve matematik arasındaki ilişkiye bir de matematiksel bakış açısıyla yaklaşmayı dener. 2018 yılında Prof. Dr. Ali Nesine verilen  Leelavati Ödülü'nün ana nedeni Matematiği toplumun her düzeyindeki insana sevdirmesi ve yaşamı sayılar üzerinden açıklamasına verildiği belirtildi.  

Prof. Dr. İnan çalışmalarında, dil ve kelimelerin kökleri üzerinde yoğunlaşmış ve matemetikselleştirilmiş dil anlayışı ile matematiksel bir dil felsefesi kurma yoluna girdiği görülmektedir.

Mustafa İnan ‘Dil ve Matematik’ adlı makalesinde dilin anlam modelinin çıkarılamamasının zorluğundan bahseder. Aynı zamanda bir kültür insanı olarak da “üslup” soruncuda önemsiyor. Özellikle matematik gibi bir konuda insanlara bir şeyler öğretmek isleyenler için anlatım üslubu çok önemli bir sorun olarak görürü.  

Ülkemizde bir türlü öğrencilere sevdirilemeyen matematik dersinin anlatım sorununda kaynaklandığını düşünerek dil-matematik ilişkisine büyük önem vermiş olduğunu anlıyoruz.  

İnan, edebiyata da matematiksel düşünme yöntemi ile bakmayı benimsediğini belirtiyor. Prof. İnan sayıların soğuk yüzünü sevmeyen öğrenciler, gerçekte matematiğin ne ifade ettiğini bilmiyorlar diyerek:

“Matematiği bir takım uzun ve yorucu işlemlerden ibaret gördüğünüz için de bilim çekici gelmiyor size. Sayıların re Eski Yununca harflerin gerisinde canlı ilişkiler olduğunu sezemezseniz. Sayılarla hayatın arasındaki ilişkiyi göremezseniz, matematik ve dolayısıyla fizik çalışmanın, tek amacı sınıf geçmek olur”.

Yaratıcı Bilim İnsanlarımıza Sahip Çıkalım

Sonuç olarak bilim felsefesini kavramış bilimdeki nedensizlik ilişkisini doğru kurarak, dil, felsefe ve matematik ilişkilisini kuran insanların sorun çözme yaratıcılığı kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Eflatun’dan günümüze dil, matematik, felsefe, müzik ve yaşam arasındaki ilişkiyi kurabilen ve insanlığın ve çağların gelişimine katkı koymuş olan bu ve benzeri düşünme biçimine sahip insanlaradır. Birçok yönden hepimiz bu insanların doğanın gizemlerini çözümleyerek/deşifre ederek yaşamı kolaylaştıran teknikleri geliştirmelerine borçluyuz ve minnettarız.  

Mahmut Sayın hocadan ders alırken öğrendiklerim ve Mustafa İnan hocanın yaşam hikâyesinden okuduğum/gördüğüm benzerlikler bilimsel eğitimi hangi eksende yürütmemiz gerektiğini işaret etmektedir. Türkiye gibi gelişmek isteyen ülkelerin insanlığın tecrübelerinden yararlanarak enerjisini, temel bilimlere, analitik düşünmeye ve çağın gereklerine yönelik eğitime öncelik vermesi gerektiği kaçınılmaz görülüyor.

Bilgi çağında yaratıcı düşünce, soyut düşünme ve eleştirel okuma yanında sentez ve analiz edebilme beceresinin öğrencilere kazandırılması gerekiyor. Dil-düşünme ve matematiksel ilişki kurma becerisinin felsefi boyutunun da öğrenilmesi ve aktarılmasının topluluklar için önemi kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Sanat eğitiminin felsefe ile birlikte verilerek soyut düşünme beceresinin kazandırılması gereksinimi ortaya çıkmaktadır.

Hepsinden öte bilim insanlarının özgür ve bilimsel çalışma döngülerini olumsuz etkileyecek her tür etkiden arındırılması, uygun çalışma koşulları sağlanarak içinde bulundukları topluma ve insanlığa hizmet etme süreçlerine destek olunmalıdır.

Her iki bilim insanı Anadolu’nun kırsal kesiminden yoksul ailelerden gelmiş olup, her ikisi de doğal yetenekleri ile kendilerine bilim dünyasında yer bulmuş ve katkı sunmuşlardır. Prof. İnan çok erken dönemde hastalanarak, Mahmut Sayın hocada çok erken yaşta arabasının sık arıza yapması nedeniyle üniversite kavşağında bozulması sonucu kötü bir kazayla yaşamları sonlanmıştır. Türkiye’nin bir birine çok benzeyen iki değerinin yaşamları üzerinden bizlere verdiği mesajı çok iyi okumalı ve ülkemizin farklı üretim yeteneğine sahip nitelikli insan kaynağını arttırmamız gerekliliğini kabul edip daha çok okumalı-çalışmalıyız. Ülkemizi ve insanlığı ancak bu tür değerli insanlar ileriye taşıyacağı için bu tür insanlara sahip çıkmak ve korumak gerekir.

Yazı 24 Ocak 1990 yılında kaybettiğimiz Prof. Dr. Mahmut Sayın hocamıza atfen yazılmıştır.

***Oğuz Atay, Bir Bilim Adamının Romanı, İletişim Yayınları 1994 (5.baskı; ilk baskı:1975. 2017’de 51.baskısına ulaşmış)