Phoebe Waller-Bridge ismini daha önce duydunuz mu? İngiltere’de 1985 yılında doğan Phoebe, yakın zamanda izleme fırsatı bulduğum Crashing ve Fleabag dizilerinin başrolü ve senaristi. Birbirinden farklı işlere imza atarken, bu iki dizide farklı ve içten bir bakış açısı sunuyor bize. Kara mizahını, yeteneğini, yaratıcılığını, zekice, hatta dahice ve tam olması gerektiği miktarda bu iki diziye de serpiştiren Phoebe, bizi içten ve kendinizden parçalar bulabileceğiniz karakterlerle tanıştırıyor. Killing Eve dizisini ise henüz izleme fırsatı bulamadım. Phoebei’nin kalemi, sizi yıllardır görüşemediğiniz bir arkadaşınızla sohbet ediyormuşcasına, kendi dünyasına çekiyor.
Birçok kez arkadaşlarımızın bir diziyi, bir filmi “Keşke ilk kez izleyebilsem!” dediğini duymuşuzdur. Sizin için bu hangi dizi?
Fleabag.
Yola tek kişilik bir gösteri olarak başlayan Fleabag, otuz üç yaşında, Londra’da yanından öylece yürüyüp geçtiğimiz bir kafe sahibi kadının trajikomik hayatını anlatıyor. Daha sonrasında ise toplam on iki bölüm, iki sezonluk bir dizi olan Fleabag, 2016-2019 yılları arasında yayınlanıp, birçok ödül kazanmayı başarıyor. Fleabag dizisi, kısa sürede, yıllarca devam eden popülerliğine kavuşurken, izleyenleri dizi ile aynı ismi taşıyan ana karakterimizle tanıştırıyor.
Filtresiz ve samimi karakterimizin, annesi ve yakın arkadaşını kaybettikten sonraki süreçte, bastırdığı ve yüzleşmekten çekindiği kederi, hata yapmaktan yorulmuş, farklı yollar arayıp, aynı sonuçlara varışını görüyoruz. İyileşme ve yas sürecinin tam ortasında tanıyoruz onu. Phoebe, bu diziyi yazarken kendisinin yirmili yaşlarındaki kinizminden ve sorgulayıcılığından esintiler olduğunu vurguluyor. Alaycılıkla yaşadıklarının üstesinden gelmeye çalışan Fleabag’in, dizi boyunca birbirinden bağımsız bazı tabuları yıktığını görüyoruz. Ayakları üzerinde durmaya çalışırken, içinden geldiği gibi davranmaktan çekinmeyen, kız kardeşine her koşulda destek vermeye çalışan ve cinsel hayatı ile barışık olan bir kadının hayatından bir kısmına da konuk oluyoruz aslında. Babası, Fleabag’in annesinin arkadaşı olan vaftiz annesi ile ilişki yaşarken değişen aile dinamikleri, kız kardeşinin mutsuz evliliği, Fleabag’in başarısız sonuçlanan ilişkileri…
Hepimizin bildiği gibi, kendini sevmeyi alışmak zaman alabiliyor. Buna Fleabag de dahil. Aslında tam olarak keder sürecinin farklı yansımalarını görebileceğiniz, İngiliz espri anlayışını doya doya deneyimleyebileceğiniz bir dizi.
Uzun bir uyku sonrası gerinmek gibi.
Dizi biterken Fleabag bizi bir otobüs durağında bırakıyor ve kendi hayatına kaldığı yerden devam etmek için yoluna devam ediyor. İzleyiciler olarak ise, biz hala, yıllar sonra bile, o otobüs durağındayız.
İlk kez Fleabag izleyecek olan herkese bir sorum var!
Kalemlerin sonunda neden silgi vardır?