2013 yılında çevrecilerin başlattığı Gezi Parkı eylemlerinin üzerinden 12 yıl geçti fakat savunulan, mücadele edilen şeyler değişmedi. 12 senede karşı taraf koltukta ilerlese de maalesef ki yargı geri adım attı. Halk yine sokakta, halk yine insan haklarını, tüm canlıların haklarını, yaşama haklarını, ifade özgürlüklerini savunmakta.
12 yıl…
Mücadele edenlerin bedeni değişmiş ama o ruh halen daha ayni.
En üzücüsü de bu mücadelenin bugün daha da gerekli olması belki de, her şey halkın toplumun aleyhine bu kadar ilerlerken sadece ileriye giden şey tarihin değişimi. Olumlu yönde, ülkenin gençlerine, halkına toplumuna karşı bir adım atılmıyor.
Z kuşağı, elinde adalet ateşi ile mücadeleye devam ediyor. Daha önceki eylemlere nazaran gençler, üniversite öğrencileri artık sokakta, yaşanabilir bir ülke istiyorlar, beyin göçü yapmak istemiyorlar.
Gezi’yi evde televizyonda izleyenler şimdi sokakta.
Kaygıları yüksek, mezun olunca diplomaları iptal edilir mi? Ekonominin hali belli, çalışma koşulları belli, ilkokulu zar zor bitiren genel müdür CEO olurken canını dişine takmış ODTÜ’den İTÜ’den mezun olan çok zeki gençler belki de kasiyer ya da kendini kurtarmak için yurt dışında.
Çözümün nasıl ulaşılacağı açıkçası pek de belli değil, Gezi olaylarından sonra yaşananlara bakıldığında sandıkta iş bitmiyor. Sandıkta iş bitecek denilen anda İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu gözaltına alınıyor.
Birçok yurtdışı haberlerinde ‘Rakibini gözaltına aldırdı’ diyerek ne kadar yolsuzluk, bozulma, çürümeden bahsediyorlar.
Her yerden çürümüş kokusu geliyor.
Ana muhalefet, Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP), cumhurbaşkanı adayı olarak açıklamasını beklediği Ekrem İmamoğlu ile başlayan alarm çanları çaldıran bir demokratik gerileme var şu anda.
Meşru bir hukuki prosedürden bahsedilmiyor.
Hesaplı, iktidara karşı meydan okumaya cesaret eden herkese verilen bir açık bir mesaj. Muhalefete tahammül edilmiyor.
Demokrasinin olduğu iddia edilen ülkelerde, bir cumhurbaşkanı adayı olacağı bilinen bir kişiye bu şekilde yolsuzca saldırılmaz. Cumhurbaşkanlığı seçiminin bundan birkaç yıl sonra olacağını düşünürsek, yarışta bu kadar erkenden taktik kullanmak aslında çok mantıklı. Gezi zamanı da öyle olmamış mıydı? Bir sonraki seçim ile arasında birkaç yıl olması, olayların ve kişilerin soğuması, sonucunda iktidar kazandı.
İngiltere’de, Hollanda’da, İtalya’da, İspanya’da, Almanya’da, Kanada’da İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasının ardından başlayan protestolar vardı. 22 Mart’ta Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Mağusa’da, Doğu Akdeniz Üniversite’si (DAÜ) öğrencileri protesto ve eylemlerini yapmakta, daha önce görülmemiş bir şey olarak kolluk kuvvetleri protestoculara karşı durumda. Adanın ve dünyanın tanınmış üniversitelerinden olan DAÜ, adanın ekonomik kapılarından biri. Daha önce pek çok protesto yaşanmış bu sokaklarda, eylemler, grevler yapılmış haklarını sıkıntılarını en doğal hakları olan sokaklara çıkıp göstermek isteyen öğrencilere polis tarafından barikat kurulmuş ve şehre inmelerine izin verilmemekte.
Bu da demek oluyor ki, ayni Türkiye’deki gibi polis artık KKTC’de de halk ve toplumdan yana değil. Sivil darbeyi protesto etmek isteyen kişilere yerli halkta katılmış ve bu protestoları engellemek amaçlı kampüs çevresinde çevik kuvvet durmakta, KKTC’de anayasal hak engellenmekte.
DAÜ kampüs kapısı kilitlenmiş, polis kapıda öğrencileri ve halkı kampüste tutuyor. Ana yasal haklarını eline almış gençlerin özgürlüklerini üniversite topraklarında kesiyorlar.
Bu kalabalığı görüyor musunuz? Sokaktaki gençleri… Bize işkence edebilir, bizi tehdit edebilir, bizi bombalayabilir ve semtlerimizi şehirlerimizi yerle bir edebilirsiniz. Alevler yükseliyor, biz yanarsak sizde bizimle beraber yanarsınız.
https://www.instagram.com/reel/DHejp9QIaK_/?igsh=MXVoMTh1cTZ6ZXBlYg==
Unutmayın ki sustukça sıra size de gelecektir, o zaman hakkınızı savunacak arayacak birini bulamayacaksınız.
Ayni Ece Üner’in anlattığı hikaye gibi: Emil Gustav Friedrich Martin Niemöller
“Naziler önce sosyalistleri topladılar sesimi çıkartmadım çünkü ben sosyalist değildim. Sonra sendikacıları topladılar sesimi çıkarmadım çünkü sendikacı değildim. Sonra Yahudiler için geldiler sesimi çıkarmadım çünkü Yahudi değildim. Sonra beni almaya geldiler, geldiklerinde ise artık benim için sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.”