MATRİX (Post Truth Çağ Ve Kötülük Problemi) Bu haftaki yazımızda post truth çağ’ın kötülük kavramına bakışı ve Matrix 1 film...
MATRİX (Post Truth Çağ Ve Kötülük Problemi)
Bu haftaki yazımızda post truth çağ’ın kötülük kavramına bakışı ve Matrix 1 filminde arkadaşlarına ihanet eden Cypher karakteri üzerinden kötülüğün doğası üzerine kısa bir değerlendirme yapacağız.
Post truth (hakikat ötesi) ilk defa Sırp asıllı ABD’li oyun yazarı Steve Tesich 1992’de kullanılan ve 2016’da Oxford tarafından yılın sözcüğü seçilen bu kavram, en yalın hali ile “insanların hakikati aramak yerine önüne gelen ham bilgi yığınlarını sorgulamadan kabul etmesi” anlamına gelmektedir.
Modern kapitalizm ile yaşanan anlam buharlaşması süreciyle bilgi, yasa, din, ahlak, estetik bütün değerlerin içinin oyulduğu “neye göre, kime göre” sloganı ile rölativizm/görecilik bir dogma’ya dönüşecektir.
Kötülük ve ona atfedilen değerlere tarih penceresinden baktığımız zaman, çağın normlarına göre sürekli bir metamorfoz içerisinde olduğu görülür. Ne derinliği ne de şeytani bir boyutu vardır, şartlar uygun olduğunda her yerde ortaya çıkabilir. Modern dünyada kötülüğü şeytan tarafından ayartılmış zavallı ruhlar tarafından gerçekleştirilen olumsuz eylem biçimi olarak tarif edilemez.
Neo’dan çok daha önce gerçekleri öğrenip bu uğurda savaşmaktan yorgun düşen Cypher, Neo’nun tersine bir yolculuk peşindedir. Gerçek dünyanın sefil hayatından bıkmış olan Cypher Matrix'te zengin ve ünlü bir aktör olarak yeni bir hayat karşılığında Ajan Smith'i Morpheus'a götürmeyi kabul eder. Cypher hakikat çölündeki bir zavallı olmaktan bıkmıştır. Matrix'te zengin ve ünlü bir aktör olarak, yeni bir hayat karşılığında Smith'i Morpheus'a götürmeyi kabul eder. Cypher, Matrix'in gerçek olmadığını bilir. Fakat bunu kulak arkası edip yanılsamalı fantezinin keyifli dünyasına geri dönerek hayatını daha iyi hale getireceğine inanır.
Cypher’in hakikate sırtını dönmesi Matrix’e dönmeyi seçmesi evrensel ahlak ilkelerine göre tamamen yanlıştır. Ama hakikatin aşınmaya yüz tuttuğu günümüz dünyasında bu ihanetin bir mantığı olabilir mi? Eğer insanlar kendi kaderlerini belirlemekte özgür değilse, onları Matrix'ten kurtarmanın ne gibi bir yararı vardır? Eğer bir insan köle olmak zorundaysa, neden mutlu bir köle olmayı seçmesin? Belki de Cypher'in Matrix'e bağlanma isteği, göründüğü kadar haince değildir.
Modern bireyin fırlatılmışlık hissi ya da yeryüzüne düşüş kavramı dünya içindeki her günkü yaşantımıza egemen olan korku, sıkıntı, heyecan ve kaygı katı gerçekliğin farkında bir insan olmak, bizim için gerçekten cazip bir şey midir? Morpheus bütün seçenekleri Cypher’e ayrıntılı bir biçimde anlatsaydı acaba o, yine de ‘Kırmızı hap’ı seçecek miydi. Gerçeğin çölü ya da hakikat bilincine sahip olmanın sorumluluğu insanın taşıyamayacağı kadar ağır bir yük olabilir mi? Nebukadnezar Gemisi sakinlerinden (Morpheus ve arkadaşlarının uzay gemisi) biri olmak doğru tarafta yer almak mıdır?
Morpheus ne demişti: Gerçek nedir?
Gerçeği nasıl tanımlıyorsun?
Eğer hissedebildiğin, koklayabildiğin, tadına bakabildiğin ve görebildiğin şeylerden bahsediyorsan, gerçek, o zaman sadece beyninin yorumladığı elektrik sinyalleridir. Morpheus bir dava adamı karakterinin sağlamlığıyla bu tür beyin sinyallerine sebep olan kaba, gerçek dünyaya bağlı kalır. Fakat Cypher başka bir makul yol seçer: Eğer gerçek yalnızca duyu deneyimleri ise, nereden geldiklerinin ne önemi var?
Cypher, Ajan Smith'le bir restoranda buluşup mükemmel bir biçimde pişirilmiş bifteğini yediği sahnede ortaya çıkar. Biftek yerken, içkisini içip purosunu tüttürürken, tekrar Matrix'e bağlanmak istediğini ve geçmişi hatırlamak istemediğini söyler. Bu bifteğin var olmadığını biliyorum. Ağzıma götürdüğüm zaman Matrix'in beynime onun sulu ve lezzetli olduğunu söylediğini biliyorum. Dokuz yıl sonra neyi fark ettim biliyor musun? ‘Cehalet mutluluktur.’
Hayat özü itibarıyla bir dertler ve kötülükler yumağıdır. Bu gerçeği çok iyi bilen Cypher’in acı, ıstırap, kaygı ve bıkkınlıktan kurtulmak istemesi onu sinema tarihinin en nefret edilen hainlerinden birine dönüştürecektir.
Yazar: Hüseyin Bakay