Bilimsel çalışmaların en önemli özelliklerinden biri kuşkuculuktur. Sebep-sonuç ilişkisine bağlı deterministik yaklaşımda her araştırma bulgusu ve sonucu yeniden gözden geçirilmesi işin doğası gereğidir. Araştırma insan sağlığını ve yaşamı üzerine yapılıyorsa tabii ki kuşkuculuk daha da önem kazanmaktadır. Her bilim insanı temelde bu ilkeyi kabul eder ve araştırmalarında uygular. Tabii her aklı başında kişi bu durumu fark eder ve de önemser. Her önüne gelen haber, bilgi ve enformasyona analiz etmeden güvenmez ve inanmaz.
Bilim kandırıldı mı?
İnsan sağlığı en çok önemsememiz gereken konuların başında geliyor. Çünkü öbür tarafım ölüm gibi ciddi bir korku var bedenimizde. Yıllardır çoğumuzun önemsediği sağlıklı yaşam için günde 10 bin adım atılması şartı ve önerilerinin gerçek olmadığı bilimsel araştırmalar ile belirlenmiş durumda. Herkese Bilim ve Teknoloji dergisi (Sayı 387, 7 Eylül 2023) yapılan bir meta analizi sonucu bu savın kuşkulu olduğunu gösteriyor. HBT dergisinin bu sayısındaki “ 10 bin adımlık yürüyüş önerisi pek de doğru değilmiş” yazıda; Halen birçok doktor arkadaşımızın kemerine veya koluna takılı küçük bir alet, şimdilerde ise teflonlardaki bir uygulama ile 10 bin adım sayısını belirten aparat/araçları biliyor/görüyoruz. Tabii doktorlara güveniyoruz. Anlaşılan onlarda yanıltılmış. Meğer işin içinde yine bir şirket, yine bir pazarlama tekniği ve yine o “para” denilen insanı insanlıktan çıkaran “o çıkar ilişkisi” varmış. Yazıda “10.000 adımlık kural şimdiye kadar bilimsel olarak kanıtlanmış değil, daha çok bir Japon firmasının pazarlama stratejine uzanıyor. Tokyo’daki 1964 Olimpiyat Oyunları’yla birlikte Yamasa firması ilk taşınabilir adımsayarı satışa sunmuştu. Aşağı yukarı “on bin adım sayan” anlamına gelen Manpo-kei ile üretici on bin adımın sağlıklı bir yaşam biçimini yansıttığını öne sürünce çabucak genel bir öneriye dönüşmüştü”. Ancak yıllar sonra bu tez sonunda 227.000 kişinin verilerinin meta analiz çürütülmüş sonucunda oldu.
Bilimin doğasında kuşkuculuk ve yanlışlanabilirlik ilkesi vardır
Bilim kuşkuculuk sayesinde geçmişte yapılmış birçok doğru bilgi sanılan teoremi ve hipotezi yeniden inceleyerek yanlışlardan kendini arındırmıştır. Bilim bu bağlamda eleştiriden kaçınmıyor ve kendini her zaman sınatıyor. Karl Popper "teoriler ispatlamak için değil, yanlışlamak için çalışılmalı” der. Bir teoremin doğruluğunu araştırmak yerine onu yanlışlamaya çalışmak bir şekilde birçok önermeye ve yeni araştırmaya dayanacağı için kuram birkaç yönden sınamış olur. On bin adım yürümenin yararının olup olmadığının yeniden sorgulanması doğru bilinen bir bilginin yeniden mercek altına alınmasını sağlayarak bilimin ilkesel işleyişini göstermektedir.
Sağlık ve gıda sektöründe ciddi etik sorunlar yaşanıyor
Ancak önemsediğim diğer konu ise bilim insanlarının insanlık için çabalarına karşın, diğer inşaların bu bilimin bulgularını çıkara dönüştürmeleri, hem de toplum sağlığını bozacak kadar etik değerlerden kopmalarındadır.
Bilimsel araştırmalarda en fazla etik sorunların sağlık ve gıda sektöründe yaşandığını biliyoruz. Çünkü gerçekten ciddi paralar dönüyor ve birçok açgözlünün iştahını kabartıyor. İşin arkasında karteller, holdingler var. Ancak çıkarları için insanlığı denek olarak kullanmaları çok acı verici. Hele hele sağlık bilimcilerini kullanmaları hem acı hem, ahlaki değil hem de derman arayan insanın doktora güvenini sarsıcı niteliktedir. Tabii bu işe başta sağlıkçıların sonrada biz sade vatandaşların bilerek bulaşmamak gerekir.
İnsanın bugün çıkar ilişkilerine yenik düşen ve de kendi doğasında çok olmayan bu denli aç gözü, yalancı, ihtiyacından fazlası için diğer canlıların (cansızlarında) sağlığını ve varlığını tehlikeye atan tutumunu uzun zamandır kritik ediyorum. İnsanlığın bugün yaşadığı birçok sorunlarının altıda yatan ancak insanın fabrika ayarlarında çok da olmayan bu kadar yüksek ben ve çıkar ilişkisi maalesef dünyayı yaşanamaz hale getirdi.
Biyoloji, ekoloji okuryazarlığı mutlaka öğretilmeli
İnsan sağlığını ilgilendiren, biyoloji temelli fizyoloji, psikolojisinin yeniden bilimsel bilgi yolu ile ortaöğretim ve üniversitelerde öğretilmesinin yararlı oluğunu hep vurguluyoruz. Önce kendimizi (beden ve ruh yapımızı) keşfetmeli, sonrada diğer canlıları anlamak için biyoloji, ekoloji okuryazarlığı mutlaka sağlamalıyız. İnsanlığın bu kadar çığırından çıkmış halleri temel bilgi yoksunluğundan ve yaratılan düşmanlaştırılmış kaygılarından kaynaklandığını düşünüyorum.
Yazıyı önemsedim. Sabah sizler ile paylaşmak istedim. Gününüz aydınlık olsun. Yürüyüşünüzden kopmayın, sağlığınızdan taviz vermeyin. Önce sağlık ve esenlik diyelim. Bilimsel düşünme ilkesi gereği kuşkuculuğu bilerek ve bilinçle kullanalım. Her şeyden de kuşkulanmayalım. Ancak her anlatılana da inanmayalım.