ADANA – Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Adana Şubesi, Dr. Ekrem Tok Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi’nde uzun süredir devam eden sorunlara ilişkin yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamada, defalarca hastane yönetimiyle yapılan görüşmelere rağmen çözüm üretilemediği belirtildi. SES, hastane yönetimi ve İl Sağlık Müdürlüğü’nü göreve çağırdı.
Sendika tarafından yapılan açıklamada, plansız ve sürekli yapılan görevlendirmelerin hem hasta hem de çalışanlar açısından ciddi etik ve mesleki sorunlara neden olduğu vurgulandı. Hastaların tanı ve tedavi süreçlerinin bu değişikliklerden olumsuz etkilendiği ifade edilirken, çalışanlar arasında iş barışının bozulduğu, motivasyon kaybının arttığı kaydedildi.
“Tükenmişlik Sendromuna Doğru Gidiyoruz”
SES Adana Şubesi, hekim, hemşire ve tıbbi sekreterlerin geçici görevlendirmelerle çalışma koşullarının zorlaştığını belirterek, çalışanların “tükenmişlik sendromu” yaşadığına dikkat çekti. Uzman hekimlerin tespitleriyle bazı personele psikolojik destek verilmeye başlandığı bilgisi paylaşıldı.
“Baskı ve Mobbing Artıyor”
Açıklamada, çalışanlara yönelik baskı ve mobbing uygulamalarının da arttığı iddia edildi. Özellikle başhemşire ile aynı zamanda Sağlık-Sen Adana Şube Başkanı olan Bekir Nennioğlu’nun SES üyesi personele “İstifa edin, sizi daha rahat çalıştıralım” şeklinde baskı yaptığı öne sürüldü.
“Sağlık Müdürü 3 Aydır Randevu Vermiyor”
SES Adana Şubesi, İl Sağlık Müdürü Halil Nacar’a seslenerek üç aydır talep edilen görüşme randevusuna hala yanıt verilmediğini hatırlattı. Ruh Sağlığı Hastanesi’ndeki sorunları ve çözüm önerilerini iletmek istediklerini belirten sendika, randevu taleplerinin karşılanmasını istedi.
“Bu Sorunlar Ne Zaman Giderilecek?”
Açıklamada, hastane başhekimine de çağrı yapılarak, başhemşire ve Sağlık-Sen başkanının sendika üyelerine yönelik baskılarına karşı ne zaman adım atılacağı soruldu. SES, yaşanan tüm olumsuzlukların takipçisi olacağını vurgularken, açıklamanın sonunda şu ifadeler yer aldı:
“Baskılar bizi yıldıramaz. Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!”