Toplum ve Akademik Çevreler Üniversite ve YÖK’ten Umunu Kestiği İçin mi YÖK’ü Tartışmıyor?
Bugün 6 Kasım, YÖK'ün kuruluşunun üzerinden tam 42 yıl geçti. Geçmişte YÖK’ün ürettiği ve üreteceği sorunlar konularında birçok analiz yapılırdı. Geçmişte her yıldönümünde birçok değerlendirme ve açıklama yapılır, sorunlar gündeme taşınırdı. Artık YÖK tartışmaları ve kritiği ve oluşan sorunlar bile gündeme gelmiyor. Bırakın YÖK eleştirisini, özerk üniversite talebini eğitime ve geleceğe yönelik nitelikli bilim ve araştırma konuları dahi hiçbir ciddi konu bile gündeme gelmiyor. En azından benim gibi YÖK ile üniversite hayatına başlayanlar gelişmeleri yakından izleyerek her yıl dönümünde konuyu gündeme getirerek bir tutum takınırlardı. Buralara kadar konuyu toplum gündeminde tutmaya çalıştılar. Bizden önceki kuşak her YÖK öncesi ve sonrası dönemleri karşılaştıracak durumdaydılar. Ancak çoğu sonradan çabaların sonuçsuz kaldığı görünce emeklilik ve benzeri durumlardan yorgun düşerek mücadele etmekten vaz geçtiler. Çok sınırlı sayıda hocamız ve üniversiteliler evrensel üniversite talepleri gündeme taşıdılar/taşıyorlar.
Üniversite Bilinci Üniversitelerin Çağın Gerisinde Değil İlerisinde Ufuk ve Öngörüye Sahip Olmalı
Ne yapalım yine YÖK’ün ülkemiz üniversite hayatını okullaştırdığını ve ülkenin de dinamik bilgi üretim kaynaklarını kuruttuğunu bunun sonucu ülkenin ciddi sorunlarla boğuştuğu ilişkisini kurabiliriz. Üniversiteler sürekli dünyada geri sıralara düşüyor, ülkede bilim ve teknoloji daha çok bilinenlerin tekrarından öteye geçemiyor. Nitelikli araştırma ve bilgi üretimi yapmadığımız için ileri teknoloji üretmiyoruz ve buna bağlı olarak ülkenin katma değerine değer katamıyoruz. Hal böyle olunca da ülkemiz sürekli ileri teknoloji satın almak için daha çok borçlanıyor.
Üniversite bilinenin değil, bilinmeyenin araştırıldığı, sorunları deşifre eden ve çözüm üreterek çağın tekerleğini ileri taşıyan yapıda olmak zorundadır. Bu bağlamda statik değil dinamik olmak zorundadır. Bugün ülkemiz ve bölgemiz birçok ekonomik, sosyal ve siyasal sorunla boğuşuyor. Sorunlar, çözüm ve değişik öngörülerinin tartışılması dahi üniversite çevrelerinden duyulmuyor.
Ülkenin Okumuşları ve Hocaları Olarak Üniversite Olgusunu Savunamadık
Bakıyorum bizim kuşak, artık geleceğe yönelik herhangi bir beklenti ve değişim ışığı görmediği için mi üniversite sorunlarına duyarsız, yoksa emeklilik beklentisi ve yorgunluk mu? İzleyebildiğim kadarı ile üniversite akademik çevreleri ve paydaşları çoğunlukla üniversite olgusu konusunda çok fazla beklentisi olmadığı için kendi sorumluk alanında ağırlıkla derslerini vererek araştırma ve geleceğe yönelik yenilik ve değişim talebi yaratma konusunda çok hevesli değiller. Toptan üniversitelerimiz resesyona girmiş bir şekilde bekleme sürecinde. Yani ülkemiz statükoya teslim olmuş ve hiç bir konuda talep ve değişim-dönüşüm istemiyor gibi. Üzerine ölü toprak örtülmüş durum gelecek için endişelendiriyor da. Üniversitelerin birçok konudaki yorgun ve isteksiz olması hızla birçok üniversitede üniversite kalitesini ve dünyadaki sıralamasında gerilere düşmeye yol açmaktadır.
Üniversitelerin bu hali ile ölü toprak serili durumu toplum tarafından da son yıllarda dile getirilmektedir.
Üniversite Olan Yerde Tartışma ve Sorguluma Olur
Araştırma, tartışma ve sorgulama olmayan yerde bilgi de üretilemez, sorunda çözülemez. Bilgi olmadan, serbest tartışma olmadan, görüşler ve araştırma özerk ortamda özgürce yapılmadan alternatif yaratılabilir mi? Ülkemiz üniversite ortamı bu anlamda tabiri caiz ise çoğunlukla bir “teslimiyet içinde kendi geçmişinin mirasını tüketerek” düşük moda yoluna devam etmektedir.
Siyaset Kurumu Vazgeçilmez, Ancak Siyaset Üniversiteden Yararlanamadı
12 Eylülden bu yana ülkenin her konusu siyaset tarafından çoğunlukla tek taraflı analiz ediliyor ve kendince çözüm üretmeye çalışılıyor. Sıkıyönetim döneminde oluşan durum daha sonra siyaset tarafından devem etti. Başta üniversite olmak üzere sivil toplum ve diğer görüş sahiplerini görüş ve eleştiri geliştirilmesi çok istenmedi. Ülkemizin siyaseti tarafında 42 yıldır YÖK’ün işleyişi ve evrensel özerk üniversite anlayışı ile çok da uyuşmayan merkezi üniversite yönetimi işleyişi olumsuzluğu konusunda hiçbir adım atamadılar. YÖK değişsin diyenler, iktidara gelince YÖK’ü ve yükseköğretimi kendine bağlayarak mutlak hâkimiyet kurmaya çalıştılar. YÖK hakkında yapılan hiçbir öneri ve iyileştirme çalışması dahi istenmedi/istetilmedi. Siyaset üniversitelerin bağımsız olarak ürettiği bilgi ve araştırma sonuçlarından yararlanarak sorun çözümünde etkili sonuç alabilirdi. Anladığım kadarı ile siyaset kurumu üniversiteyi yalnızca ders verme ve diplomalı insan yetiştirme kurumu olarak gördü. Araştırma, bilim ve bilgi üretimi gibi zorlu ve pahalı işlevler için üst bilinç ve maddi kaynak sağlamak gerekir. Maalesef ülkemiz halen nicel üniversite büyümesinden nitel büyümeye geçemedi.
Sonuç olarak ülkenin geldiği yer ve yaşanan sorunlar ortada. Ancak bütün insanlık tarihi bilinci ve birikimi ve de tecrübesi bilgi –bilim üreten organı olmayan hiçbir toplum ve ülke gelişmemiştir. Günümüzde gelişmiş ülkelerin başarısının altında nitelikli bilim insanlarının ağırlıkta olduğu üniversitelerinin ürettiği bilgi, bilim ve teknolojinin başat rolü bulunmaktadır. Türkiye’nin sorunlarının çözümü yine de üniversitelerde üretilecek bilgi ve bilimsel temel dayalı çözümler ile sağlanacaktır. Mevcut üniversitelerin kendi sorunları ve ülkenin bilim üretme durumda ortada.
Bu durumda bir kez daha insanlık, bilim ve ülkemizin sağlıklı geleceği adına özerk, özgür bilim ve üniversite ortamı talebini gündeme getirelim.