Tarihi olayları dönemin koşullarına göre değerlendirmek tarih biliminin temel ilkesidir. Bu ilke, tarihsel empati kavramı ile ifade edilir. Tarihsel empati; günümüzün bakış açısını ve değer yargılarını kullanmadan geçmişi kendi koşulları çerçevesinde değerlendirme, geçmişte yaşamış insanların durumlarını onların gözüyle anlama ve açıklama becerisi anlamına gelir.
İran’da Mahsa Amani’nin ölümüyle başlayan olaylar bütün ülkeyi yangın yerine çevirirken, kadın erkek demeden İran halkı sokaklara döküldü. İran’da yaşanan bu tarihsel kırılmayı nasıl anlamlandırabiliriz? Bu sosyal patlamayı açıklayabilmek için tarihe bakmak geçmiş ve bugün arasında doğru bir analoji kurmak zorunludur.
Antik çağların en büyük filozofu Aristo “Kadını biyolojik açıdan eksik, psikolojik açıdan irrasyonel, politik açıdan yetkinliği olmayan bir insan olarak tanımlar. Kadının görev alanını ev işleriyle ve çocuklarının eğitimi ile sınırlar, evin dışını ilgilendiren her türlü işi kocaya bırakır. Yönetme yetkinliği olmadığı için kadın vatandaş olamaz, devlet yönetiminde görev alamaz.”
Büyük filozof Aristo; “Köleliğin doğadan ve doğuştan olduğunu, siyasi statü veya toplumsal eşitsizlik neticesinde sonradan ortaya çıkmadığını savunur. Köle, doğası gereği, diğer bir deyimle yaradılışı itibariyle köledir. Zira köle olan, her zaman, her yerde ve her durumda köledir, ancak kimileri hiçbir durumda ve hiçbir yerde köle olamazlar. Aristo’ya göre kimi insanların yönetmesi, buna karşılık kimi insanların da yönetilmesi doğuştan ve doğadandır. Doğa, insanları zihinsel kapasite ve fiziksel güç açısından farklı yaratmıştır. İnsanlar zihinsel kapasite ve fiziksel güç olarak farklı olduklarından, bazıları doğa tarafından efendi, bazıları ise köle olmuştur.”
Günümüzden yaklaşık 2400 yıl önce yaşamış Aristo’nun fikirleri modern dünya için asla kabul edilemez. Zira bugünün değer yargıları ile baktığımızda o büyük bir filozof değil, cinsiyetçi bir mizojenist (kadın düşmanı) ve köleciliği savunan bir “insanlık düşmanı”dır. Bahsettiğimiz fikirleri tamamen yanlış ve kadük olsa da Aristo medeniyet tarihinin en büyük zihinsel mimarlarından biridir.
Aristo’nun günümüzde hiçbir anlamı olmayan demode fikirlerinin şu anda İran’da verilen kavgayla ne ilgisi olabilir? İran’ın Aristocu bir zihniyette hareket etmesinden kaynaklanıyor olabilir mi?
İran rejiminin, protestoları Batı’nın bir oyunu olarak değerlendirmesi kendi içerisinde bir nebze tutarlıdır. "Amerika neden kadınlara örtü mecburiyeti olan Suud'la değil de, İran'la uğraşıyor? Demek ki derdi İranlı kadının özgürlüğü değil." İran rejimi, “Elon Musk'ın Starlink uydularının İran'a internet sağlamasını dış güçlerin müdahalesinin bir kanıtı” olarak sunarken buna karşılık, rejimin haberleşmeyi ve interneti kesmesindeki çelişkiyi normal karşılayıp, meşrulaştırmasındaki muhakeme çarpıklığını bir türlü görememektedir.
Büyük bir medeniyet olan İran’ın “Ben müslümanım diyen İslam’ın hükümlerine tabiidir, örtünme de bunlardan biridir.” diyerek, İslam dininin ruhuna aykırı olarak öz’den ziyade şekli kutsaması sorgulanması gereken asıl konudur. Bu ‘tarihsel donma’ ve ‘kadınların daha az eşit, insan cinsi’ sayılması rejim yasaları ile açıklanamaz. Nasıl ki İran’ın bu yaklaşımını Aristo’nun kadük düşüncesinden kaynaklıdır diyemiyorsak, İslam düşüncesinin özüyle de açıklayamayız. İran’ın büyük kültürel birikimine, şiir, mimari, felsefe ve özellikle tarihine ihanet eden bağnazlıktan sıyrılıp, kadınlarına layık olduğu haklar verilmeli ve en kısa sürede “sokakta örtünme” konusunda halk oylaması yapılmalıdır.
Tasallut, tahakküm ve istibdatla İslami bir hayat mümkün müdür? İran içerisine düşmüş olduğu bu tarihsel anakronizm’den dış müdahaleye fırsat vermeden sükûnet ile çıkması hem kendi hem de bölge istikrarı için zorunludur.