“Baba koruk yer, çocuğun dişi kamaşır.”
Tarih, giydiklerimizin, bize giydirilenlerin, üstümüzdekileri yenileyip, değişmemiş sandığımız eskilerimizi sandıklardan çıkarıp tekrar giyinmemizin öyküsüdür. İnsan, adına tarih denilen kuşatıcı bütünün bir parçasıdır. Kendisini diğerlerinden tamamen ayrı bir varlık gibi nitelemesi, kökünden ayrılabileceğini düşünmesi insanın en kolay ve sürekli yaptığı şey; yani kendi kendini kandırmasıdır.
Genlerimiz, geçmiş deneyimlerden bazılarını anı olarak muhafaza eder. Ayrıca yaşanan acıların gelecek nesiller üzerinde tahribat yaratabileceği bilinmektedir. Ataları soykırıma maruz kalmış kişilerin diğer insanlara göre depresyon ve intihara daha fazla meyilli olduğu psikolojik bir olgudur. Derinlik psikolojisinin kurucularından Carl Gustav Jung, Anılar, Düşler, Düşünceler kitabında; “Ebeveynlerim, büyükanne ve büyükbabalarım ve daha uzak atalarım tarafından tamamlanmamış, cevaplanmamış halde bırakılan şeylerin ve soruların etkisi altında olduğuma kuvvetle inanıyorum. Sıklıkla bir ailede ebeveynlerden çocuklara geçen kişisel olmayan bir ‘karma’ var gibi görünür.” ifadesi insanın bedenden ibaret olmadığı gerçeğine kuvvetli bir destektir.
Alman psikoterapist Bert Hellinger 50 yıldan fazla bir süre boyunca ailelerle çalışmış biri olarak birçok kitabında aile travmalarını kalıtsal olarak devraldığımızı ve yeniden yaşadığımızı ifade etmiştir. Hellinger yapmış olduğu “Aile Dizimi” terapilerinde bir ebeveynin, kardeşin, çocuğun ya da yakın bir akrabanın zamansız ölümü, bir terk ediliş, aileden dışlanma, suç veya intihar gibi travmatik olayların insanlar üzerinde çok kuvvetli tesirler bıraktığını ve bunun nesiller boyu devam edebileceği iddiasındadır. Suç işleyen ve bir ceza görmeyen bir kişinin bir sonraki nesilde doğan akrabasının hiç suçu olmadan ve farkına varmadan o suçun bedelini ödeyebilmektedir.
Aile dizimi terapisinin ana ilkesi bireylerin kuşaklar öncesinden başlayarak ailelerindeki bireyler ile görünmez bir bağ ile bağlı olduğudur. Aile dizimi terapisi’ ne göre, aile içerisinde yaşanan olumsuzluklar aile fertlerinin DNA’larına kazınmakta ve bu şekilde nesilden nesile aktarılmaktadır. Bu anlayışa göre bireyleri, doğdukları aileler şekillendirmekte ve bugün oldukları kişi haline getirmektedir.
Aile dizimi terapisi, aile içerisinde yaşanan olaylar neticesinde oluşan bozulmalar ve kopmaların psikolojik problemlerin temelini oluşturduğu düşüncesini savunmaktadır. Bu durumun iyileştirilmesi için ise aile dizimi terapisi uygulanarak bireylerin, ailelerine içsel olarak geri götürülmesi ve aileleri ile kendi iç dünyalarında barışmaları sağlanmaya çalışılmaktadır.
Aile dizimi ile ilgili Bert Hellinger’in kitapları ve Mark Wolynn’in “Seninle Başlamadı” kitabı değerli çalışmalardır. Başrollerinde Tuba Büyüküstün, Seda Bakan ve Boncuk Yılmaz’ın yer aldığı Netflix dizisi Zeytin Ağacı’da bu konuyla ilgilidir.
Aile dizimi birçok yönü ile tarihe benzer. Bireylerin geçmişten gelen travmaları benliğinin alt katmanlarında saklaması gibi toplumlarda tarihlerinden kaynaklı birikimleri, kolektif bilinçdışında muhafaza eder. Son dönemde popüler olan “Vahdettin bir hain midir?” tartışması kolektif bilinçdışının bir dışa vurumu, Türk milletinin belleğinde taptaze durmaya devam eden büyük zihinsel yarılmanın tezahürüdür.
Batı, Türk toplumunun sinir uçları ile oynamayı çok iyi başarmıştır. Onların yüzyıllık planlarını bozan antiemperyalist ve tam bağımsızlıkçı büyük Atatürk ve devletine gönülden bağlı laik insanları, mütedeyyin kesim için ‘batı hayranı’ gibi gösterirken, mütedeyyin ve devletine yürekten bağlı insanları da laik kesim gözünden ‘devlet düşmanı’ gibi gösterebilmeyi başarmıştır. Bu durum Türk toplumunun bir ve ortak hareket edebilmesinin önündeki en büyük engeldir.
Tarihsel devamlılık bilinci hayati öneme sahip, sosyal bir olgudur. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, SSCB’nin dağılmasını “Tüm Ruslar gibi benim için de bir trajedi, 20. yüzyılın en büyük jeopolitik felaketidir. Tamamen farklı bir ülkeye dönüştük. Binlerce yıl içinde bir araya getirilmiş olan her şey önemli ölçüde kaybedildi.” demesine rağmen SSCB'nin 91 yaşında ölen son lideri Mihail Gorbaçov’un naaşını ziyaret edip, bir buket kırmızı gülü Gorbaçov'un tabutuna bırakmıştır. Tabutun başında birkaç dakika sessizce duran Putin, başını eğdi, tabuta dokundu ve haç çıkardıktan sonra odadan uzaklaşmıştır. Putin’in cenaze törenine katılmayacağı, eski lider Gorbaçov için bir devlet töreni de yapılmayacağı açıklanmıştır.
Aklıma bir soru takıldı; “Millet olarak Aile dizimi terapisi yapmamız mümkün müdür?”