Demokrasi ve insan hakları; bir toplumun temel taşlarıdır. Herhangi bir ülkede bu değerlerin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi önemlidir.
Türkiye gibi çeşitli tarihî, kültürel ve siyasal dinamiklere sahip bir ülkede demokrasi ve insan haklarıyla ilgili süreçler, karmaşık olmakla beraber, kesintilerle büyük problemleri de beraberinde getirmiştir.
Ekonomideki istikrarsızlık, toplumdaki güvensizlik, yoksulluk, kişisel çıkarların öne çıkması gibi gelişmeler; demokrasi denen insanca yaşam biçiminin istenilen düzeyde uygulanmayışından kaynaklanmaktadır.
Cumhuriyet’in, yani halkın kendi kendini idare etmesi tek başına yeterli olmadığı görüldü. Cumhuriyet’in mutlaka demokrasiyle olgunlaşması ve güçlenmesi, yaşamın öznesi olmuştur. Ekonomiyle demokrasiyi bir bütün olarak görmek ve yol haritasını bu doğrultuda biçimlendirmek; demokrasiyle eş zamanlı kalkınmayı da sağlayacağı göz ardı edilmemelidir.
Türkiye, tarih boyunca demokrasi ve insan hakları konularında çeşitli zorluklarla karşılaşmış ve hala istenilen düzeyde bir demokratik yaşam biçimini sosyal alana yansıtamamıştır.
İnsan hakları ve demokrasi, toplumsal gelişim ve istikrar için kritik öneme sahip olmakla birlikte, ülkede bu alanlarda bazı sorunlar hala devam etmekte ve insan hayatının önemi ve değeri anlaşılmış görülmemektedir.
Kayıt dışı ekonomi; görgüsüz, haksız zenginliklerin çoğalmasını yarattığı gibi, toplumda büyük kopuşları beraberinde getirdiği de görülmektedir. Yazılı, görsel ve sosyal medyanın da buna zemin hazırladığı, toplumu erdemsiz arayışlara sürüklediği de ortadadır.
Demokrasiyle bağdaşmayan toplumsal süreç ise, her alanda kendini hissettirmektedir.
Bu demokrasi dışı uygulamalar arasında; ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, gelir adaletsizliği, aksayan adalet sistemi, azınlıkların hakları, haksız kazanç, çevresel faktörler gibi konular öne çıkmaktadır.
Türkiye'de ifade özgürlüğü konusu önemli bir tartışma konusudur. Gazeteciler, yazarlar ve aktivistlerin tutuklanması veya sansürlenmesi gibi durumlar, basın özgürlüğünün kısıtlandığına dair endişelere yol açmaktadır.
Her ideoloji, her düşünce kendi medyasını yaratmış ve evrensel değerlerden uzaklaşılmıştır. Medya kuruluşlarının belirli bir siyasi görüşe bağlı olması veya sansürle karşı karşıya kalması, demokratik bir ortamın gelişmesini zorlaştırmaktadır. Özgürleşemeyen basın, rant, şantaj, algı yaratma, saplantı, yalan içerikli yayınlarla halkın doğru haber alma özgürlüğünü kısıtlamaktadır.
Hukukun üstünlüğü ve bağımsız bir yargı sistemi, demokrasinin temel taşlarından biridir.
Ancak Türkiye'de yargı bağımsızlığı konusunda endişeler bulunmaktadır. Bazı durumlarda siyasi etkilerin yargıya müdahalesi veya adaletin tarafsızlığı konusunda tartışmalar yaşanmaktadır.
Çünkü Adalet; vicdanın temiz havayla arınmış sadeliğidir.
Adalet; asaletten gelir. Dik duruşu, hak verişi, ses duyuşu vardır. Adalet; herkesin mutlaka ihtiyaç duyduğu en büyük sığınma evidir.
Adalet; sevgiyle yücelir, saygıyla anılır, itibarla güçlenir. Adalet; ancak saplantılardan, vesayetlerden uzaklaştıkça saygınlığını koruyabilir.
Yargı; toplumun sığınacağı sıcak, güvenilir bir sıcak yuvadır. Yargı vicdan muhasebesinin en hassas tutulduğu yüce bir değer ve hak verici kutsal bir iradedir.
Azınlıkların hakları, demokratik bir toplumun olmazsa olmazıdır. Kültürel, dini veya etnik azınlıkların hakları konusunda ilerlemeler yapılmalıdır.
Ayrıca, gençler, kadınlar ve farklı sosyal kesimlerin katılımını teşvik etmek, toplumsal yapıyı güçlendirebilir ve demokrasiyi pekiştirebilir.
Demokrasinin özünde; farklılıkların bir arada birlikte yaşayabileceği ve renklenerek harmanlanacağı yaşam biçiminin, yol göstericiliği ve koruyuculuğu vardır.
Farklı siyasi görüşlere sahip kesimler arasında diyalog ve uzlaşma önemlidir. Toplumun farklı kesimleri arasında yapıcı bir iletişim ve uzlaşma kültürünün geliştirilmesi, demokratik süreçleri güçlendirebilir.
Türkiye'nin demokrasi ve insan hakları konularında ilerleme kaydetmesi için bir dizi adım atılabilir.
İfade özgürlüğünü güvence altına almak ve basın özgürlüğünü desteklemek her demokrat anlayış ve yaklaşımın açık ifadesidir. Evrensel değerleri kutsayan yasal düzenlemeler yapmak ve uygulamak demokratik yaşamın vazgeçilmezidir.
Yargı sisteminin bağımsızlığını sağlamak için reformlar gerçekleştirmek ve sürdürülebilir kılmak, Türkiye’nin en önemli konularından biridir.
Azınlıkların haklarını güçlendirmek ve toplumsal katılımı teşvik etmek için politikalar geliştirmek, uluslararası itibar ve saygınlık açısından önemli olduğu bilinmektedir.
Bu konuda asimilasyon, entegrasyon, uyum gibi insan haklarına aykırı uygulamaların yerine, toplumsal kabulü hayata geçirecek bakış açılarını ve uygulamalarını benimsemek, demokrat olmanın da kıstasıdır.
Toplumun farklı kesimleri arasında diyalog ve uzlaşmayı teşvik eden platformlar oluşturmak ve geliştirmek ilerlemenin mihenk becerileridir. Bu iletişim, uzlaşı, tolerans ve pozitif yaklaşım, hak ve adaletli uygulamaları hayatın her alanına taşır.
Dünyadaki bütün problemlerin ana kaynağı insanların birbirini anlayamamasıdır. İnsanlar; iletişim, yönetişim, tolerans gibi pozitif yaklaşımları yukarıdan aşağıya taşıdıkları zaman, birlikte hayatı kurgulamanın ve yaşamın konforunu arttırmanın mutluluğunu yaşayabilirler.
Demokrasi ve insan hakları, bir ülkenin sadece siyasi süreçleri değil, aynı zamanda toplumsal yapısını da şekillendirir.
Bu nedenle, Türkiye gibi bir ülkede demokratik değerlerin güçlendirilmesi, uzun vadeli ve kapsamlı bir çaba gerektirir.
Bu çabalar, toplumun farklı kesimlerinin katılımıyla, adil, özgür ve demokratik bir yapı oluşturulmasına yardımcı olabilir.
Hepimiz aynı gezegende, aynı yıldızların altında, aynı atmosferden nefes alan bireyleriz. İnsanca yaşamak yerine, öylesine hayatı kirletmek ve hiç var olmamış gibi yok olup gitmek niye…
Artık görülüyor ki; dünyayı ideolojiler, dinler, partiler ve kişiler değil, İyiler kurtaracak.
Evet; toplumsal düşünen, evrensel değerlerle olgunlaşmış iyi insanların çoğalmasıyla, dünya rahata kavuşabilir.
BEDRETTİN GÜNDEŞ SOSYOLOG / YAZAR