Muğla-Milas’taki Akbelen Ormanı’na yapılacak kömür maden sahasının genişletilmesi çalışmalarına ve doğal orman alanlarının korunması konusunda köylülerin yanında oluğumuzu belirtmek isterim. Bodrum ve Milas’ın en önemli su havzasında bulunan Akbelen Ormanında ki ağaçların kesilmesi doğal olarak bölgenin otokton (yerli) halkı tarafından geleceklerinin şimdiden kurutulacağı kaygısı ile karşı çıkıyorlar. Basına yansıyan görüntülerde onlarca yıllık ağaçların kesilmesini engellemek isteyen yurttaşların sıcağın altındaki kararlı tutumu hepimizin talebidir. Yine basına yansıyan haberler ve görüntülerden sıcak altında bunalan güvenlik görevlisi jandarma da sıcaktan korunmak için kesilmek istenen ağaçların gölgesinde dinleniyor olmasıdır. Bu manzara bile insanın bozulan ekolojik yapı karşısında yine doğanın sunduğu olanaklara sığınmaktadır. Ekoloji çalışan, biyocoğrafya bilgisine sahip her bilimci ve duyarlı yurttaş köylülerin yanında yer almak durumundadır.
Anayasanın 169’ Maddesi Ormanların Korunması ve Gelişilmesini Savunuyor
Evet doğanın yanındayız onun için Akbelen ‘in yanındayız! Ülkemizin anayasası doğanın korunmasını insan sağlığını öncelikli savunmaktadır. 1982 Anayasasının “Ormanların korunması ve geliştirilmesi” başlıklı 169. Maddesi (Ormanların korunması ve geliştirilmesi) “Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır” der. Ayrıca ülkemizin de taraf olduğu uluslararası anlaşmalara (“Enerji İçin Kömür Kullanımını Sonlandırma- Paris Anlaşması) göre sera gazı emisyonu azaltacak ağaçlandırmaya önem vermesi bekleniyor.
Bu bağlamda devlet yetkililerinin doğanın, kurdun-kuşun, yaşama can veren ağacında hakkını korumak isteyen bölge insanın sesine kulak vermesi gerekir. Çünkü bu doğa çevresi ile iç içe yaşayan insanlar orayı daha iyi korur ve yaşamını da orayla bütünleştirir. Dün Ak Yatağan’da kömürle çalışan termik santraller karşı çıkılırken de vatandaşlar tartaklandı. Şimdi halkı ve yazın bölgeye gelen turistler kömürün tozundan ve çevre kirliliğinden mustarip oluklarını belirtiyorlar. Nefes almıyoruz! sağlığımız bozuldu diye feryat ediyor. Hatta dönem dönem hava kirliliği nedeniyle bazı üniteler dinlenmeye de alınıyor diye duyumlar alıyoruz.
Aynı yanlışa düşmemek için sorunu kökten doğa ile barışı, yenilenebilir enerji ekseninde işlemekte yarar var. Ülkemizin kendi doğasını kolay elden çıkarmamalı. Kömür gibi iklim değişimlerine yol açan enerjiler yerine yenilenebilir enerji kaynaklarının devreye sokacak, karbon ayak izi düşük yöntemleri planlamamız gerekir. Dünyamız güneşte meydana gelen güneş lekelerinin de etkisi ile artan sıcaklar her tarafı cayır cayır yakmaktadır. Yaşanan iklim krizi ile yanıp kavrulan canlı varlığının kurtuluşu daha fazla kömür çıkarmak değil, nefes alma kaynaklarımız olan ağaçların yaşamasını sağlamaktır. Bugünlerde gölgesine bile muhtaç olduğumuz yaşamın sigortamız ormanlarımızı çoğaltmak ve korumak zorundayız. Oramı ve bitkiyi korumak günümüzün en önemli yaşamsal zorunluluğudur.
Bugün doğamıza ve ekosisteme sahip çıkamasak yarın yaşanan iklim değişimleri altında yaşayacak yer de bulamayacağız.