EVLİLİK BİRLİĞİNİN KARMA ŞİDDET NEDENİYLE SARSILMASI


Evlilik

Evlilik, kadın ve erkeğin hayatlarını bir ömür birlikte geçirme isteklerinin hukuk düzeni tarafından da tanınması için yaptıkları hukuki işlemdir. Kanun, aralarında evlilik birliği kurulabilecek olanları evlenme ehliyeti ve evlenme engelleri başlıklı maddelerinde olumlu ve olumsuz şartlar olarak saymıştır.

Genel olarak değinilecek olursa;

 Erkek veya kadın on yedi yaşını doldurmadıkça evlenemez. Ancak hakim olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir sebeple on altı yaşını doldurmuş olan erkek veya kadının evlenmesine izin verebilir. Olanak bulundukça karardan önce ana ve baba veya vasi dinlenir.

Ayırt etme gücüne sahip olmayanlar evlenemez.
Küçük, yasal temsilcinin izni olmadıkça evlenemez.
Kısıtlı, yasal temsilcinin izni olmadıkça evlenemez.


Hakim, haklı sebep olmaksızın evlenmeye izin vermeyen yasal temsilciyi dinledikten sonra, bu konuda başvuran küçük veya kısıtlının evlenmesine izin verebilir.

Aşağıdaki kimseler arasında evlenme yasaktır:
Üst soy ile alt soy arasında; kardeşler arasında; amca, dayı, hala ve teyze ile yeğenleri arasında,
Kayın hısımlığı meydana getirmiş olan evlilik sona ermiş olsa bile, eşlerden biri ile diğerinin üst soyu ve alt soyu arasında,


Evlat edinen ile evlatlığın veya bunlardan biri ile diğerinin alt soyu ve eşi arasında.

Yeniden evlenmek isteyen kimse, önceki evliliğinin sona ermiş olduğunu ispat etmek zorundadır.

Gaipliğine karar verilen kişinin eşi, mahkemece evliliğin feshine karar verilmedikçe yeniden evlenemez.

Evlilik sona ermişse, kadın, evliliğin sona ermesinden başlayarak üç yüz gün geçmedikçe evlenemez.
Doğurmakla süre biter.
Kadının önceki evliliğinden gebe olmadığının anlaşılması veya evliliği sona eren eşlerin yeniden birbirleriyle evlenmek istemeleri hallerinde mahkeme bu süreyi kaldırır.

Akıl hastaları, evlenmelerinde tıbbi sakınca bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla anlaşılmadıkça evlenemezler.

Kanunda belirtilen şartları sağlayan kadın ve erkek evlenme başvurusu ve resmi evlendirme töreninin ardından Türk Medeni Kanunu'na göre karı- koca sayılacaklardır. Eşler iyi günde, kötü günde, hastalıkta ve sağlıkta bir ömrü beraber yaşamak için söz verirler ancak evlilik her zaman beklenildiği gibi yürümez ve ne yazık ki boşanmayla sonuçlanabilir.

Kanunda boşanma sebepleri "Zina, Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış, Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme, Terk, Akıl hastalığı, Evlilik birliğinin sarsılması" şeklindedir.

Uygulamada karşımıza en sık çıkan boşanma sebeplerinden biri, evlilik birliğinin sarsılmasıdır.

VI. Evlilik Birliğinin Sarsılması


Madde 166- Evlilik Birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.


Yukarıdaki fıkrada belirtilen hallerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.


Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu halde boşanma kararı verilebilmesi için, hakimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hakim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü halinde boşanmaya hükmolunur. Bu halde tarafların ikrarlarının hakimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.


Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.

Evlilik birliğinin temelinden sarsılması halk arasında şiddetli geçimsizlik sebebiyle boşanma olarak da bilinir.
Şiddetli geçimsizlik sebepleri kanunda sınırlı sayıda sayılmamıştır. Evlilik birliğini taraflar için çekilmez hale getiren, evliliğin  sürmesinin kendilerinden beklenemeyeceği haller, şiddetli geçimsizlik sebepleridir.


Taraflara çok geniş gerekçe imkanı tanıyan boşanma sebebidir. Örnek verilecek olursa;

Eşlerden birinin bağımsız konutta oturmaya yanaşmaması
Eşlerden birinin ailesinin evlilikte alınan ortak kararlara karışmasına eşin sessiz kalması
Ekonomik, psikolojik şiddet
Cinsel ilişkide bulunmama
Ortak giderlere katılmama
Aşırı kıskançlık veya iletişimsizlik
Alkol ve kumar alışkanlığı
Eşini sevmediğini, boşanma isteğini ifade etmek

EVLİLİK BİRLİĞİNİN KARMA ŞİDDET NEDENİYLE SARSILMASI

Yukarıda artırılabilecek sayıdaki şiddetli geçimsizlik sebeplerinin bir boşanmada birden fazla çeşidinin bir arada bulunması halini Yargıtay, "karma şiddet" olarak nitelendirmektedir. Karma şiddette evlilik, birden fazla çeşitteki şiddetli geçimsizlik sebebi ile sarsılmaktadır. Yani sadece tek bir şiddet türüyle, mesela yalnız ekonomik şiddet sebebiyle evlilik çekilmez hale gelmez. Ekonomik, fiziksel, psikolojik gibi birden fazla türde şiddet davranışları ile tek veya iki taraflı olarak eşlerin evliliği çekilmez hale getirmesidir. Bu konuda Yargıtay'ın vermiş olduğu kararlar mevcuttur:

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ
01/06/2020
2009/5351 E. 2010/10668 K.

"Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davacı kocanın eşine şiddet kullandığı, evden kovduğu ve birlik görevlerini yerine getirmediği; davalı kadının da kocasını soğuk odaya koyduğu, ağır hakaretlerde bulunduğu, birlik görevlerini yerine getirmediği; bu gerçekleşmeye göre, kusurun ağırlığının davacı kocada olduğu anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak şekilde ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Davalının davaya itirazı hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup, evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamıştır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya (TMK. M. 166/2) karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.

Görüldüğü üzere Yargıtay, kararında eşe hakaret etmek, soğuk odaya koymak ve birlik görevini yerine getirmemek birden fazla şiddet türü kapsamında değerlendirilmiş; karma şiddet sebebiyle evliliğin sarsıldığına ilişkin hüküm tesis edilmiştir.

Bir başka Yargıtay kararında ise;

YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ
13/04/2021
2021/1540 E. 2021/2959 K.

"Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davalı erkeğe yüklenen "Annesinin kadına lakap taktığı ve annesinin kadına hakaretlerine sessiz kaldığı" vakialarının ispatlanamadığı, ancak mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışları yanında erkeğin, " Kadını aşağıladığı, kadının ailesiyle görüşmesinde sıkıntı çıkararak psikolojik şiddet ve zaman zaman da ekonomik şiddet uyguladığı"  yine de davalı- karşı davacı erkeğin boşanmaya sebebiyet veren olaylarda tam kusurlu olduğunun anlaşılmasına göre, yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA......"

Görüldüğü üzere Yargıtay ilgili kararında da erkeğin kadını aşağılayarak ve ailesiyle görüşmesinde sıkıntı çıkararak kadına psikolojik şiddet uygulamıştır. Ayrıca ekonomik şiddet uyguladığına da doğrudan değinmiştir. Kadın birden fazla şiddet türünün mağduru olmuştur. İlgili karar, karma şiddetin açık ve net örneğini teşkil etmektedir.