"Sen biliyorum, yeniden doğacaksın kendi küllerinden, kendi kültüründen, yeniden doğacaksın bereketli toprakların rahminden,"
EY ADANA!
Adana belki de Avrupa’nın veya Dünya’nın en güzel şehri olabilirdi. Çünkü içerisinde dünyanın en güzel renkli iki nehri ve gölü vardı. Bunların alanları kilometrelerce uzunlukta. Su her anlamda yaşamın kaynağı. Sağlıklı olmanın, temiz olmanın, refahın ve bolluğun, tarımın ve sanayinin olması ve bunlar gibi yüzlerce şey yazılabilir.
Göl ve nehrin kenarında oturacak eşinizi dostunuzu ağırlayacak yedirip içirecek doğru dürüst bir yer bulamazsınız. Etrafında yürüyüş yapacağınız veya bisikletle dolaşacağınız bir alan yaratılmamış. Göl kenarındaki en azından şehre biraz güzellik veren ağaçlık alan oradaki gecekonduları ortadan kaldıracağım uğruna en fazla dubleks olmasına izin verilen alan çok katlı rant zihniyetine kurban edilmiş. Şimdi milyonlarca liraya satılma hazırlığında veya satıldı.
Bir zamanlar Türkiye ekonomisine yön veren sanayisi artık kendisinden çok daha gerideki iller tarafından geçilmiş. Her türlü sebze ve meyvenin kendi başına ürün haline geldiği, pamuğun başkenti artık bitme noktasına gelmiş.
Adana tüm alanlarda gerilerken son beş yıldır işsizliğin ve uyuşturucu kullanımının hep ilk sırasına yerleşmiş. Fakirleşme giderek artmış...
Kurumlar açısından bakıldığında, belediye hizmetleri yerlerde sürünüyor, yollar çöp dolu, yollar bozuk, kaldırımlar işgal edilmiş, park alanları yetersiz, bakımsız, sosyal alanlar yok denecek kadar az… Kenar mahalleleri, vs. vazgeçtim Turgut Özal veya Uğur Mumcu’ya bile bakmanız yeterli…
Depremden sonra yıkılmayı bekleyen birçok bina var. Yıkım esnasında hiçbir önlem alınmıyor. Üniversite bile depremin yarasını saramamış. Yıllardır sadece Adana değil, sadece Çukurova değil, tüm Güneydoğu Anadolu bölgesine hizmet veren, şifa dağıtan Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi güçlendirilecek mi, yıkılacak mı, yeniden başka bir yere mi yapılacak belli değil, veya kamuoyuna bir bilgi verilmiyor. Yöneticiler üniversite sınavı veya TUS sınavında ne kadar geriye düşeceklerini bile umursamıyorlar.
Adana-Mersin tren hattı yüksek hızlı tren uğruna şimdilik en az iki yıl durduruldu. Her şeyde olduğu gibi bu sürenin uzayacağından eminiz. Diğer kentler arası hızlı tren yapılırken hiçbir hat iptal edilmemişken Adana’ya böylesi uygun görüldü.
Şimdi Adana Şakirpaşa Havaalanı kapatıldı. Bırakalım havaalanını Şakirpaşa’nın adını bile yaşatamadılar. Oda tarihin unutulanları arasına dahil edildi. Tüm siyasetçiler el birliği ile Çukuova’nın artık Çukurova’lığını bırakmamışken yeni havaalanının adını Çukurova Uluslararası Havalimanı koydular. Siyasetçiler belediye veya diğer kurumlardan bir ses duyduk mu? Hayır…
Ancak politikacılar Adana’yı yıllar içinde yönetemeyerek bu birikimlerini bitirerek bu hale getirdiler.
EY ADANA!
Tren seferlerin yok, havaalanın yok, hastanelere, stadyuma, kent merkezine giden metron yok, sanayin yok, ekonomin yok, kentine sahip çıkacak siyasetçin yok, yöneticin yok…
EY ADANA!
Sen yeri ve ismi değişmemek üzere dünyanın en eski yerleşim yerlerinden bir kentsin,
EY ADANA!
Sen ki mitolojide Gök Tanrısı Uranus’un ödüllendirmek için oğulları Adanus ve Sarus’a armağan etiği bir kentsin,
EY ADANA!
Sen ki Heredot’un tarihi ve Strabon’un coğrafyasında geçen Kilikya ülkesisin,
EY ADANA!
Sen dünyanın hala kullanılan en eski köprüsüne sahip bir kentsin,
EY ADANA!
Sen dünyanın en eski tıp ve eczacılık kitabı olan Materia Medica’nın Anavarzalı hekim Dioskorides tarafından yazıldığı bir kentsin,
EY ADANA!
Sen dünyada Cosmo ve Damian isimli iki hekimin bir zencinin bacağını bir beyaza takmak suretiyle ilk organ naklinin yapıldığı bir kentsin,
EY ADANA!
Sen dünyanın bilinen ilk yazılı anlaşması olan Kadeş Barış Anlaşması’nda Mısır firavunu Ramses ve Hitit İmparatoru Hattuşili yanında mührü olan Hitit Kraliçesi Puduhepa’nın doğduğu bir kent olman nedeniyle aynı zamanda “Barışın doğduğu kent”sin,
EY ADANA!
Sen mavinin ve lacivertin, beyazın ve turuncunun birlikte en güzel yaşadığı bir kentsin,
EY ADANA!
Sen dudaklarımızda kebabın, rakının ve şalgamın en güzel tatlarının olduğu bir kentsin,
EY ADANA!
Sen bu kadar mı sahipsiz kalacaktın, bu kadar mı sahipsiz bırakılacaktın, siyasetçilerinle, yöneticilerinle…
EY ADANA!
Sen biliyorum, yeniden doğacaksın kendi küllerinden, kendi kültüründen, yeniden doğacaksın bereketli toprakların rahminden, yeniden çıkacaksın yeryüzüne, yeniden doğuracaksın Yaşar Kemalleri, Orhan Kemalleri, Yılmaz Güneyleri, Turhan ve İlhan Selçukları, Arif ve Abidin Dinoları ve nicelerini…