KESİNLEŞEN HÜKÜMLERE(İLAMLARA) KARŞI OLAĞANÜSTÜ KANUN YOLLARI
Genel Olarak
Ceza hukukunda bilindiği üzere yerel mahkemelerin ilamlarına karşı ilamın tebliğinden itibaren 7 gün içerisinde istinaf mahkemelerine; istinaf mahkemesi tarafından istinaf incelemesi sonucunda verilen nihai karara karşı, belli yasal koşullar varsa, temyiz incelemesi için istinafta verilen kararın açıklanmasından itibaren 15 gün içerisinde Yargıtay'a temyiz başvurusu yapılabilir. Birçok kişi Yargıtay'ın vermiş olduğu kararın kesin karar olduğunu ve temyiz üzerine gidilebilecek herhangi bir hukuki yolun olmadığını düşünmektedir fakat temyiz kararına veya Yargıtay'dan geçmeksizin kesinleşen kararlara karşı başvurulabilecek birçok hukuki yol mevcuttur. Bunlar Olağanüstü İtiraz (CMK Madde 308), Kanun Yararına Bozma (CMK Madde 309-310), Yargılamanın Yenilenmesi (CMK Madde 311 vd.) şeklindedir. Bu makalemizde olağanüstü kanun yollarını teker teker inceleyeceğiz.
1- OLAĞANÜSTÜ İTİRAZ (CMK Madde 308)
Olağanüstü itiraz yolu yalnızca Yargıtay ceza dairelerinin vermiş olduğu kararlara karşı başvurulabilecek bir olağanüstü kanun yoludur. Yargıtay ceza dairelerinin vermiş olduğu kararları Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından resen veya taraflardan birinin istemi üzerine olağanüstü itiraz yoluna başvurulabilecektir. İtiraz yolunun kullanılabilmesi için kararın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısına verilmesinden itibaren 30 günlük bir zamanaşımı süresi belirlenmiştir fakat SANIĞIN LEHİNE YAPILACAK İTİRAZLARDA HERHANGİ BİR SÜRE ARANMAMIŞTIR.
Sanığın lehine yapılacak itirazlarda herhangi bir süre aranmamış olmasına karşın sanık lehine yapılacak itirazlarda Yargıtay Ceza Dairelerinin vermiş olduğu kararı sanık lehine etkileyecek esaslı bir hatanın bulunması zorunludur. Bu itiraz sanık veya müdafiine daire tarafından tebliğ olunur. Yapılacak itirazda dairenin vermiş olduğu kararın maddi veya usul hukukuna aykırı olduğuna yönelik hususlara ilişkin olmalıdır. İtiraz edilecek hususun açık bir şekilde açıklanması ve açıklanan hususların gerekçeleri de belirtilerek yazılı olarak bildirilmesi gerekir. İşbu sebeple olağanüstü itiraz yoluna başvurulurken ceza hukuku hakkında uzman bir avukattan destek alınmalıdır.
Usulüne uygun bir şekilde yapılan itiraz kararı vermiş olan daire tarafından incelenir. Daire, itirazı uygun görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı itirazı incelemek üzere ceza daireleri başkanlar kuruluna gönderir. Kurula gönderilen itiraz hakkında, kararına itiraz edilen dairenin başkanı veya görevlendireceği üye tarafından kurula sunulmak üzere bir rapor hazırlanır. Kurulun itirazın kabulüne ilişkin kararları, gereği için dairesine gönderilir. Kurulun verdiği kararlar kesindir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, itirazın süresinde yapılıp yapılmadığını, ileri sürülen nedenin itiraz konusu olup olmayacağını inceledikten sonra, itiraz süresi geçmiş veya konu itiraz edilebilir değilse usulden ret kararı verir.
Süresinde ve itiraz edilebilir olduğu saptanırsa karar esastan incelenir. İtiraz yerinde bulunmazsa esastan ret kararı verilir; yerinde görürlerse karar yerine geçecek ve itiraz doğrultusunda, kurulun gördüğü nedenle karar verilir.
Ayrıca belirtmek gerekir ki; Bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kesin nitelikteki kararlarına karşı bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığı, re’sen veya istem üzerine, kararın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde kararı veren daireye itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz. Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir, aksi halde itirazı reddeder. İtirazın reddine ilişkin kararlar kesindir.
2- KANUN YARARINA BOZMA (CMK m.309-310)
Kanun yararına bozma, istinaf mahkemesi ya da Yargıtay incelemesinden geçmeksizin kesinleşen kararlarda hukuka aykırılık bulunması hâlinde kural olarak Adalet Bakanının talebi ve bazı hâllerde de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının talebi ile hükmün ilgili ceza dairesi tarafından incelenmesidir. 1412 sayılı eski Ceza Muhakamesi Kanunu’nda kanun yararına bozma yolu, “yazılı emir” adı altına düzenlenmiştir.
Bütün olağanüstü kanun yollarında da olduğu gibi kanun yararına bozmada da aleyhine kanun yoluna başvurulan hükmün kesinleşmiş bir hüküm olması gerekir. Ancak olağanüstü itirazdan farklı olarak kanun yararına bozma yoluna başvurulacak hükmün hiçbir üst merciden geçmeden kesinleşmiş olmalıdır. Keza istinaf ya da temyiz incelemesinden geçerek kesinleşmiş hükümler olağanüstü temyize konu olmaz. Bu anlamda temyiz ya da istinaf için öngörülen süre dolmadan kanun yararına bozmaya gidilemez.
Kanun Yararına Bozma İsteminde Bulunabilecek Merci Neresidir?
Olağanüstü temyiz yoluna kural olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Adalet Bakanı’nın talebi üzerine başvurabilir. Bazı hâllerde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı da re’sen kanun yararına bozma yoluna başvurabilir.
Yargılama sırasında yetkili mercin vermiş olduğu karar veya hükme karşı cumhuriyet savcısı, sanık, hakim, mahkeme, şikayetçi veya müdahil olarak katılan kişiler de kanun yararına bozma yoluna başvurulması adına Adalet Bakanlığı'na talepte bulunabilir. Talepte bulunanların başvuru dilekçesinde taleplerini hukuki dayanakları ile açık bir şekilde belirterek yerel mahkemenin vermiş olduğu dava konusundaki hukuka aykırılıkların üzerine dikkat çekilmesi elzemdir. Zira yapılacak itirazın konusu karar veya yetkili mercin vermiş olduğu hükmün maddi veya usul hukukuna aykırı olduğuna dair olmalıdır. Ayrıca kanun yararına bozmaya başvurabilmek için herhangi bir süre şartı öngörülmemiştir.
Hangi Durumlarda Kanun Yararına Bozma İsteminde Bulunulabilir?
İstinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşen her türlü ceza ve icra ceza mahkemesi kararları,
Kesinleşen Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması kararı,
Yetkisizlik kararının kaldırılması için yapılan itiraz üzerine mahkemenin itirazın reddi kararı,
Ağır Ceza Mahkemesi’nin infaz hukuku ile ilgili İnfaz Hakimliği tarafından verilen kararlara itiraz edilmesi üzerine verdiği kesin nitelikteki kararlar,
Savcılığın kovuşturmaya yer olmadığına dair kararına yapılan itiraz üzerine Sulh Ceza Hakimliği tarafından verilen itirazın reddi kararı,
Cumhuriyet savcısının iddianamenin iadesine itiraz etmesi üzerine itirazı incelemeye yetkili merciin itirazın reddi kararı,
Yargılamanın yenilenmesi başvurusunun reddine itiraz edilmesi üzerine yerel mahkemenin verdiği kesin kararlara karşı kanun yararına bozma başvurusu yapılabilecektir.
Hangi Kararlar Aleyhine Kanun Yararına Bozma Başvurusu Yapılamaz?
Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar veya idari yaptırım kararları aleyhine kanun yararına bozma başvurusu yapılamaz.
Hakim veya mahkemenin verdiği karar istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşse bile, aşağıdaki hallerde kanun yararına bozma başvurusu yapılamaz. (Yargıtay CGK – 2016/4 karar)
Hakimlerin takdir hakkı kapsamına giren ve suç işleyenler için bir hak teşkil etmeyen hususlar kanun yararına bozma başvurusunun konusu olamaz.
Mahkemenin takdirine bağlı istekler ve uygulamadaki takdir yanılgıları kanun yararına bozma başvurusu konusu yapılmaz.
Hakimin takdirini yerinde kullanıp kullanmadığının denetlenmesine ilişkin başvurular, temyiz yasa yolundan farklı olarak yasa yararına bozma konusu yapılamayacağından, bu yolla denetlenemez.
Kanun Yararına Bozma Kararı İnfazı Durdurur mu?
Hayır, kanun yararına bozma kararı, kesinleşmiş hükmün infazını kendiliğinden infazı durdurmaz. İnfazın durdurulması isteniyorsa ilgili mahkemeden ayrıca infazın durdurulmasına yönelik talepte bulunulması gerekir.
Kanun Yararına Bozma Yoluna İlişkin Yargıtay Kararları
1- Tanığın telefonu açısından iletişimin tespiti uygulamasının mahkemenin genel soruşturması ve delil toplama yetkisi çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği nedeniyle;
Yargıtay 1. Ceza Dairesi'nin 2015/4404 sayılı kararıyla Kanun Yararına Bozma
"Kasten öldürme ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’a muhalefet suçlarından şüpheli …….hakkında Denizli 3 Ağır Ceza Mahkemesinin 2014/ esas sayılı dosyası üzerinden yürütülen yargılama kapsamında, …… numaralı hat ile maktulün kullandığı ……..numaralı hattın 04/12/2013 ile 04/02/2014 tarihleri arasındaki ayrıntılı görüşme kayıtlarının ve baz istasyonlarını gösterir HTS kayıtlarının gönderilmesi için Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına yazılan 03/02/2015 tarihli yazıya ilgili Başkanlık tarafından 24/02/2015 tarihli yazı ile itiraz edilmesi üzerine, itiraz konusunda karar verilmek üzere dosyanın gönderildiği mercii Denizli 4. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığın itirazını kabul etmiştir. Denizli 4. Ağır Ceza Mahkemesinin bu kararına karşı kanun yararına bozma başvurusu yapılmıştır.
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 135. ve Telekomünikasyon Yoluyla Yapılan İletişimin Tespiti, Dinlenmesi, Sinyal Bilgilerinin Değerlendirilmesi ve Kayda Alınmasına Dair Usul ve Esaslar ile Telekomünikasyon İletişim Başkanlığının Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Yönetmeliğin 12. maddelerine göre; Hakim kararı gerektiren iletişimin tespiti tedbirinin şüpheli veya sanık tarafından kullanılan telefonlar hakkında uygulanabileceği, anılan düzenlemelerde tanıkların telefonlarına yönelik bir tedbirden bahsedilmediği, bu durumda adı geçen tanığın telefonu açısından iletişimin tespiti uygulamasının mahkemenin genel soruşturması ve delil toplama yetkisi çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği, mahkemenin ilgili kurumdan tanığın telefonu ile yapılan görüşmelerin kimle, ne zaman, hangi suretle yapıldığına ilişkin kayıtları içeren iletişimin tespitini isteyebileceği gözetilmeden Telekomünikasyon Başkanlığı itirazının reddi yerine kabulüne karar verilmesinde isabet görülmemiş, kanun yararına bozma talebi yerinde görülmüştür."
2- HAGB Kararına Karşı Kanun Yararına Bozma
Yargıtay 18. Ceza Dairesi, 2016/216 Esas , 2016/7893 Sayılı Karar
"Açıklanan yasal düzenlemeler ve Genel Kurul kararları çerçevesinde yeniden değerlendirildiğinde, Yerel Mahkemece sanıklar hakkında, şikayetten vazgeçilmiş olmasına rağmen hakaret suçundan TCK’nın 73/4 ve 131 ile CMK’nın 223/8 maddelerine açık aykırılık oluşturacak şekilde mahkumiyet kararı verip bir kısım sanıklar hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilerek, sanıklar 5 yıl süreyle denetim süresine tabi tutulmuştur.
Somut olayda yargılama hukukuna yönelik ağır bir hukuka aykırılık meydana gelmiş, kanun yararına bozma konusu yapılan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı da, bu hukuka aykırılık üzerine oturtulmuştur. Bu çerçevede, karardaki ağır hukuka aykırılık halini tespit eden Yargıtay’ın, bu hukuka aykırılığı gidermek yerine, mahkumiyet hükmünün henüz hukuken varlık kazanmadığı bu nedenle kanun yararına bozma konusu yapılamayacağı gerekçesiyle ret kararı vermesi durumunda, sanık denetim süresi boyunca dava baskısı altında tutulacak, bu durum da İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 6. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlali sonucunu doğuracaktır. Bu itibarla, kanun yararına bozma konusu yapılan ağır hukuka aykırılık halinin, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını doğrudan etkilediği belirlenerek, bu hususun kanun yararına bozma konusu yapılabileceği kabul edilmek suretiyle talebin kabulüne karar verilmiştir."
3- YARGILAMANIN YENİLENMESİ (CMK m.311 vd.)
Kesinleşmiş hükümler aleyhine başvurulabilecek diğer bir olağanüstü kanun yoludur. Hukuki güvenlik açısından kesin hüküm bir zorunluluk olsa da adli hataların düzeltilmesinden de tamamen vazgeçilemez. Yargılamanın yenilenmesi kurumu da bu gerekliliğin bir sonucu olarak düzenlenmiştir.
Yargılamanın yenilenmesi olağanüstü bir kanun yolu olduğu için yargılamanın yenilenmesine ancak kesinleşmiş hükümler hakkında başvurulabilinecektir. Ortada herhangi bir sebeple kesinleşmiş iki hüküm var ise ikincisi her hâlde iptal edilmeli ve koşulları oluşmuş ise ilk yargılama yenilenmelidir.
Yargılamanın yenilenmesi, kanunda belirtilen sebeplerin varlığı hâlinde kararı veren mahkemenin yargılamayı baştan itibaren tekrarlayarak yeniden karar vermesidir.
Yargılamanın yenilenmesi başvurusu kural olarak devam eden infazı ertelemeyecektir. Ancak bu kural kesin değildir. Mahkeme gerekli görürse henüz başlanmamış infazın ertelenmesine ya da başlamış infazın durdurulmasına karar verebilir. Bu konuda Ceza Muhakemesi kanunu madde 312'de mahkemenin takdir yetkisi mevcut olduğu belirtilmiştir.
Yargılamanın Yenilenmesi İçin Yeni Delil veya Olayların Ortaya Konulması
Yargılamanın yenilenmesi, daha önceki yargılama sırasında ele alınmayan “yeni delil” veya “yeni olay” mevcut olduğunun anlaşılması halinde başvurulan bir kanun yoludur. Yargıtay, “yeni delil” veya “yeni olay” kavramlarını şu şekilde açıklamaktadır
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2014/121 Sayılı Karar
Delil ve olayların, yargılamanın yenilenmesi nedeni olarak kabul edilebilmesi için “yeni” olması gerekmektedir. Hükmü veren mahkemeye bildirilmemesi sebebiyle, hükümde dikkate alınmamış olan her olay ve delil hükümlü tarafından bilinip bilinmemesi önemli olmaksızın “yeni” olarak nitelendirilmektedir. Olay ya da delilin yeniliği, olayın kesin hükümden sonra meydana gelmiş olmasıyla değil, kesinleşmiş olan hükmün verilmesi sırasında değerlendirilip değerlendirilmediği ile bağlantılıdır. Kesin hükümden önce meydana gelen ancak mahkemenin bilgisine sunulmayan ya da mahkeme tarafından değerlendirilmeyen deliller ve olaylar da “yeni” sayılmalıdır. Bu doğrultuda hükmü veren mahkemeye bildirilmediğinden yargılama yapılırken değerlendirilemeyen her türlü olgu ve delil de “yeni” sayılmaktadır.
Daha önceden mahkemeye bildirilen ancak mahkeme tarafından değerlendirilerek inandırıcı bulunmadığı için dikkate alınmayan delil ve olgular “yeni” değildir. Buradaki yenilikten anlaşılması gereken taraf bakımından değil, mahkeme bakımından olay ya da delilin yeni olmasıdır. Mahkemece bilinmeyen, incelenmeyen, yargılama konusu yapılmayan ve bu nedenle değerlendirilmeyen deliller “yeni delil veya olay” kapsamındadır. Yenilik açısından önemli olan delil vasfına sahip olacak biçimde içerikteki yeniliktir. Bu nedenle hükümlünün bildiği veya bilmesi gereken bir olay veya delil, mahkemece bilinmiyorsa veya öğrenilmekle birlikte değerlendirilmemişse yargılamanın yenilenmesi nedeni olabilecektir.
Yeni olay ya da delilin yargılamanın yenilenmesi sebebi olması için aynı zamanda “önemli” de olması gerekmektedir. Diğer bir ifade ile yeni deliller ve olaylar ortaya konulduklarında tek başlarına ya da önceden sunulan delillerle birlikte değerlendirildiğinde sanığın beraatini veya daha hafif bir ceza uygulanmasını gerektirecek nitelikte olmalıdır.
Yargılanmanın yenilenmesi talebinin kabule şayan olup olmadığı konusunda şekil şartının yerine getirilmesi yeterli olmayıp, ikame olunan olay ve delillerin önceden ileri sürülmeyen ve tamamen yeni nitelik taşıyan yapıda olması ve tek başına veya diğer deliller birlikte incelendiğinde hükümlü lehine değerlendirmeye ve önceki hükmü değiştirmeye mahkemeyi yönlendirecek ciddiyette bulunması gerekmektedir. Bu özelliği taşımayan iddialarla, sırf şekli unsurların yeterliliğinden bahisle yargılamanın yenilenmesinde delil toplamaya ya da bu safha aşılarak duruşmalı incelemeye yönelmek kanun koyucunun amacıyla ve olağanüstü kanun yolu olan yargılamanın yenilenmesinin yapısıyla uyuşmamaktadır. Diğer bir ifade ile yargılamanın yenilenmesi talebinin kabul edilebilmesi için kesin hükümden dönülmesini gerektirecek, duruşma açılmasını haklı ve gerekli kılıcak ciddiyette yeni delil ve olayların ortaya konulması zorunludur.
Hükümlü Lehine Yargılamanın Yenilenmesi Sebepleri Nelerdir?
Yargılamada Sahte Belge Kullanılması (CMK md.311/1-a)
Gerçeğe Aykırı Tanıklık veya Bilirkişilik Yapılması (CMK md.311/1-b)
Hakimin Görevini Yerine Getirirken Suç işlemesi (CMK md.311/1-c)
Mahkumiyet Hükmünün Dayanağı Olan Başka Bir Hükmün Ortadan Kalkması (CMK md.311/1-d)
AİHM Kararı ile Hak İhlalinin Tespit Edilmesi (CMK md.311/1-f)
Yargılamalanın Yenilenmesine İlişkin Yargıtay Kararları
1- Yeniden Yargılama için Yeni Delil ve Olay Şartı
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 11.03.2014 gün ve 2012/3-909, 2014/121 sayılı kararında da belirtildiği üzere, delil ve olayların, yargılamanın yenilenmesi nedeni olarak kabul edilebilmesi için “yeni” olması gerekmektedir. Hükmü veren mahkemeye bildirilmemesi sebebiyle, hükümde dikkate alınmamış olan her olay ve delil hükümlü tarafından bilinip bilinmemesi önemli olmaksızın “yeni” olarak nitelendirilmektedir. Olay ya da delilin yeniliği, olayın kesin hükümden sonra meydana gelmiş olmasıyla değil, kesinleşmiş olan hükmün verilmesi sırasında değerlendirilip değerlendirilmediği ile bağlantılıdır. Kesin hükümden önce meydana gelen ancak mahkemenin bilgisine sunulmayan ya da mahkeme tarafından değerlendirilmeyen deliller ve olaylar da “yeni” sayılmalıdır.
Kimliğini kaybettiğini, daha önce de yargılandığını ve suçu V.Ö. isimli kişinin işlediğinin ortaya çıkması ile Şereflikoçhisar Asliye Ceza Mahkemesi’nce beraatine karar verildiğini belirterek yargılamanın yenilenmesi isteminde bulunan hükümlü Şereflikoçhisar Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılandığını ilk kez ileri sürdüğü ve suç tarihinde Ankara’da olduğunu bilen tanıklar bulunduğuna ilişkin beyanı da mahkemece değerlendirilmemiş olduğu halde yargılamanın yenilenmesi isteminin reddine karar verilmesi nedeniyle hükmün kanun yararına bozma yoluyla bozulmasını gerektirmiştir (Yargıtay 2. Ceza Dairesi - Karar: 2015/22775).
2- Yaş Büyütme Davasının Yargılamanın Yenilenmesine Etkisi
Hükümlünün başka bir suçtan hakkında soruşturma yapılırken yaşına dair itirazlar üzerine Yunak Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen davaname ile Yunak Asliye Hukuk Mahkemesine açılan yaş tespitine yönelik dava neticesinde 26.01.2015 gün, 2014/371 Esas, 2015/27 Karar sayılı karar ile hükümlünün yaşının düzeltilmesine karar verildiği, bu karar üzerine hükümlünün yaş nedeniyle indirimden yararlanma talebinde bulunduğu, talebin yargılamanın yenilenmesi talebi olarak kabul edilerek yargılamanın yenilenmesine ve hükümlü hakkında 5237 sayılı TCK’nin 31/2. maddesindeki yaş küçüklüğüne ilişkin indirim maddesinin uygulanmasına karar verilmiş olduğu anlaşılmakla,
5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 19.10.2017 tarihli 7039 sayılı Kanun ile değişik 36/1-b maddesindeki, haklı sebeplerin bulunması hâlinde aynı konuya ilişkin düzeltme yapılması hâkimden istenebileceği şeklindeki düzenleme de gözetilerek;
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18.04.2000 tarih, 2000/5-74 Esas ve 2000/79 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere; ceza yargılamasında önceliğin maddi gerçeğin tespiti olduğu, hükümlünün suç tarihindeki gerçek yaşının belirlenmesi gerektiği gözetilerek CMK’nin 218. maddesi kapsamında kanunun öngördüğü usule uygulanarak kamu davasının nüfus müdürlüğüne ihbarı ve nüfus temsilcisinin huzuru ile gerekli araştırma ve tespitin yapılması, yaş düzeltme kararını veren Asliye Hukuk Mahkemesi dosyasının temin edilip burada aldırılan yaşa ilişkin raporun yerindeliğinin incelenmesi, gerekli görülürse hükümlünün suç tarihindeki yaşının yeniden araştırılıp Adli Tıp Kurumundan da rapor aldırılması suretiyle hükümlünün gerçek yaşına dair tespitin yapılmasından sonra hükümlünün hukuki durumunun tayin ve takdirinde zorunluluk bulunduğu gözetilmeden ve dava da nüfus müdürlüğüne ihbar edilmeden eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması, bozma nedenidir (Yargıtay 1. Ceza Dairesi-Karar: 2021/6508).
Avukat Gizem Gül Uzun ve Stajyer Avukat Kayra Bozkurt