MİRASIN REDDİ DAVASI

Genel Olarak

Halk arasında reddi miras davası olarak bilinen mirasın reddi davası, bir kimsenin vefatı üzerine geride kalan mirasçılarının, miras bırakandan kalan alacaklar ve borçların tamamından vazgeçmesi anlamına gelmektedir. Mirası reddeden taraf mirastan doğan bütün haklarından vazgeçmiş sayılacaktır ve daha sonra söz konusu miras hakkında herhangi bir hak talep edemeyeceklerdir. 

Miras hukukundaki ilkeler gereği miras, miras bırakanın ölümü ile kendiliğinden yasal ve atanmış mirasçılarına geçmektedir. Mirasçıların herhangi bir işlem yapmasına gerek yoktur. Bu ilkeye miras hukukunda külli halefiyet ilkesi denir. Miras ilke gereği kendiliğinden mirasçılara geçmektedir. Mirasçılar, mirasın kendilerine geçmesiyle birlikte mirastaki borçlardan yalnızca tereke ile değil kendi mal varlıklarıyla da sorumludurlar. Açıklamakta yararının bulunduğunu düşündüğümüz ``tereke`` terimi, ölen ya da gaipliğine karar verilen kişilerin mal varlığı, hak ve borçlarının tümüne verilen addır. Maddi mal varlığı, parasal veya benzer değeri olan işlemlerdir. “Tereke” ile “miras” terimi eş anlamlı olarak kullanılabilir. “Tereke” kavramı ile ölenin terk ettiği haklar ve borçlar ifade edilir. 

Mirasın reddi davasının mirasçılar açısından önemi şu şekildedir. Şayet miras bırakan öldüğünde mirasındaki borçlar, alacaklarından daha fazla bir şekilde bulunuyorsa; miras borca batık halde mirasçılara geçmektedir. İşte bu durumda mirasçıların bu borçtan dolayı sorumluluklarından kurtulmak amacıyla mirası reddetme hakları bulunmaktadır.

Mirasın reddi davasını açma hakkı yasal ve atanmış mirasçılara verilmiş bir haktır. Bu haklarını ancak miras bırakan öldükten sonra mirasın kendilerine intikalinden sonra kullanabileceklerdir. Miras bırakan ölmeden önce mirasın reddi ancak miras bırakanla yapılacak mirastan feragat veya mirasın temliki şeklinde mümkün olabilecektir.

Kanun koyucu mirasın reddini iki şekilde mümkün görmüştür. Bunlar:

1- Mirasın Gerçek Reddi

2- Mirasın Hükmen Reddi şeklindedir. 

Biz makalemizde bunları daha ayrıntılı olarak açıklayacağız.

A- Mirasın Gerçek Reddi

Mirasın gerçek reddini yapmak isteyen mirasçının, ayırt etme gücüne sahip ve ergin olmaları gerekmektedir. Bu kriterlere uyan mirasçılar, miras bırakanın son yerleşim yerindeki Sulh Hukuk Mahkemesine giderek yazılı veya sözlü olarak mirası kayıtsız şartsız reddettiklerini bildirmeleri üzerine miras reddedilir. Ret beyanı herhangi bir şekle tabi olmamakla birlikte yazılı veya sözlü olarak  yapılabilmektedir. 

1- Mirasın Reddini kimler hangi usullerle talep edebilmektedir?

Yukarıda da bahsettiğimiz üzere ret beyanını bizzat yapmak isteyen mirasçının fiil ehliyetine sahip olması gerekmektedir. Keza tam ehliyetsizlerin ret beyanı yasal temsilcileri tarafından yapılmaktadır. Sınırlı ehliyetsizlerde yasal temsilcinin onayı ile bizzat kendisi veya yasal temsilcisi tarafından ret beyanında bulunulabilmektedir. Vesayet altındaki kişiler için ise vasinin beyanının yanında sulh veya asliye hukuk mahkemelerinin de izni gereklidir. Burada altını çizmemiz gereken elzem bir ayrıntıyı paylaşmak isteriz. Mal ortaklığı rejiminde bulunan eşlerden biri diğerinin rızası olmaksızın borca batık durumda olan bir malı kabul edemez.

2- Mirasın Reddinde Usuller ve Süreler

Kanun koyucu tarafından mirasın reddi davası açılabilmesi 3 aylık hak düşürücü süre öngörülmüştür. Miras bırakanın ölümünden veya mirasçının bu durumu öğrenmesinden itibaren hak düşürücü süre işlemeye başlayacaktır. Şayet mirasçılar 3 aylık süreyi geçirirlerse; mirasçı olduklarını sonradan öğrendiğinin ispatını yaptıktan sonra mirasın reddi talebinde bulunabileceklerdir. 

Mirası reddetmeden ölen mirasçının ret hakkı kendi mirasçılarına geçer.

Bu mirasçılar için ret süresi, kendilerinin mirasbırakanına mirasın geçtiğini öğrendikleri tarihten başlar. Ancak bu süre, kendilerinin mirasbırakanından geçen mirasın reddi için mirasçıya tanınan süre dolmadıkça sona ermez.

Ret sonucunda miras daha önce mirasçı olmayanlara geçerse; bunlar için ret süresi, önceki mirasçılar tarafından mirasın reddedildiğini öğrendikleri tarihten işlemeye başlar. Diğer bir süre olarak resmi defterin tutulduğu hallerde ret süresi bir ay olarak düzenlenmiştir. Defter inceleme süresi bittikten sonra mirasçı mirası reddettiğini, resmi tasfiye istediğini veya deftere göre ya da kayıtsız şartsız kabul ettiğini beyan etmelidir. Ancak gerekli hallerde hakim ek süre verebilir. Bu bir aylık süre tereke defteri tutan Sulh Mahkemesinin mirasçıları tereke hakkında kararlarını açıklamak üzere mahkemeye davet ettiği çağrının mirasçılara tebliği ile başlar. (TMK m. 626).

Mirasın Reddi Talebinde Yetkili ve Görevli Mahkeme

Mirasın reddi talebi, miras bırakanın yerleşim yerindeki Sulh Hukuk Mahkemesi'ne yapılır. Mirası ret talebinde bulunan mirasçıya talep halinde mirası reddettiğine dair bir belge verilir.

Mirasın Reddi Talebi Geri Alınabilir mi?

Mirasın reddi beyanı yalnızca Borçlar Kanunu Madde 23 çerçevesinde yanılma, aldatma, korkutma, sonucunda yapılan beyanların geri alınması için talepte bulunulabilir. Bunun dışında kural olarak miras reddedildikten sonra bu beyandan dönülemez. 

Mirasın Reddi Hakkı Düşer mi?

Mirasın Reddi hakkı şu hallerde düşer:

a- Üç aylık ret süresinin dolması (TMK M. 606)

b- Feragat Sebebiyle Ret Hakkının Düşmesi: Mirası redden feragat etmek isteyen mirasçı yazılı veya sözlü olarak miras bırakanın son yerleşim yeri Sulh Mahkemesine beyanda bulunabileceği gibi bu beyanı ilgililere de yöneltebilir

c- Mirasçılardan birinin terekenin işlerine karışması nedeniyle red hakkının düşmesi: Mirasçılardan biri terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan ve miras bırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapmak suretiyle tereke işlerine karışırsa, bu durum mirasçının mirası örtülü olarak kabul ettiğini gösterir ve mirasçının mirası ret hakkı sona erer (TMK m. 610). Yapılan bu işlemlerin olağan olup olmadı işlemin mahiyetine göre belirlenir.

d- Mirasçılardan Birinin Terekeye Ait Bir Malı Kendisine Mal Etmesi veya Gizlemesi Nedeni ile Ret Hakkının Düşmesi: Mirasçılardan birinin miras bırakanın terekesinde olan bir malı, ret süresi içerisinde saklaması veya kendine özgü kullanması durumunda mirasçının ret hakkı düşer. Burada önemli olan husus mirasçının, mirasçı olduğunu bilmesi ve kasten hareket etmesi gerekir.

B- Mirasın Hükmen Reddi Nedir? Nasıl Yapılır?

Miras bırakanın ölümü tarihinde ödemeden aczi açıkça görülebilecek durumdaysa veya resmen tespit edilmiş ise mirasçıların herhangi bir beyanda bulunmasına gerek kalmadan miras reddedilmiş sayılır. Bu halde ret için herhangi bir süre şartı öngörülmemiş olup, bunun tespiti mahkemeden her zaman talep edilebilir Ayrıca bu durumu tereke alacaklıları her zaman ileri sürebilir.

  Mirasın Reddinin Sonuçları

Yasal Mirasçılar Bakımından Sonuçları 

Mirası ret beyanı, yalnızca reddeden mirasçı açısından sonuç doğurur. Mirası reddeden yasal mirasçının payı, miras açıldığı zaman kendisi vefat etmiş gibi, diğer hak sahiplerine geçer. Miras bırakanın altsoyunun tamamı mirası reddederse miras, sağ kalan eşe geçer ve eş tek başına mirasçı olur.

Atanmış Mirasçılar Bakımından Sonuçları

Atanmış mirasçı mirası reddederse payı, miras bırakanın en yakın yasal mirasçısına geçer. Ancak miras bırakanın ölüme bağlı tasarrufu ile başka bir sonuç öngörmesi de mümkündür. Yani miras bırakan, ret durumunda mirasın kendi yasal mirasçılarına geçmeyeceğini öngörebileceği gibi reddedenin yasal mirasçılarına yahut bir başka kişiye geçebileceğini de öngörebilir.

En Yakın Yasal Mirasçıların Tamamının Mirası Reddi Halinde

Bu halde sulh hukuk mahkemesi, mirası iflas hükümlerine göre tasfiye eder. Tasfiye sonucunda artı bir değer kalması durumunda, kalan değer mirası reddetmemişler gibi mirasçılara dağıtılır.

                                      Mirasın Reddinde Alacaklı Haklarının Korunması

Miras Bırakanın Alacaklılarının Korunması:

Malvarlığı borcuna yetmeyen mirasçı, alacaklılarına zarar vermek amacıyla mirası reddederse; alacaklıları veya iflâs idaresi, kendilerine yeterli bir güvence verilmediği takdirde, ret tarihinden başlayarak altı ay içinde reddin iptali hakkında dava açabilirler.

Reddin iptaline karar verilirse, miras resmen tasfiye edilir.

Bu suretle tasfiye edilen mirastan reddeden mirasçının payına bir şey düşerse bundan, önce itiraz eden alacaklıların, daha sonra diğer alacaklıların alacakları ödenir. Arta kalan değerler ise, ret geçerli olsa idi bundan yararlanacak olan mirasçılara verilir.

Ret hâlinde sorumluluk: 

Ödemeden âciz bir miras bırakanın mirasını reddeden mirasçılar, onun alacaklılarına karşı, ölümünden önceki beş yıl içinde ondan almış oldukları ve mirasın paylaşılmasında geri vermekle yükümlü olacakları değer ölçüsünde sorumlu olurlar.

Olağan eğitim ve öğrenim giderleriyle âdet üzere verilen çeyiz, bu sorumluluğun dışındadır. İyiniyetli mirasçılar, ancak geri verme zamanındaki zenginleşmeleri ölçüsünde sorumlu olurlar.

      MİRASIN REDDİ İLE İLGİLİ YARGITAY KARARLARI

1- Tüm Mirasçılar Reddederse Miras Diğer Dereceye Geçmez

Mahkemece; davalının 21.10.2007 tarihinde ölümü nedeniyle dava yasal mirasçıları olan eş ve çocuklarına yöneltilmiş, onların da Biga Sulh Hukuk Mahkemesinin 2007/1369 E.-2008/204 K. sayılı kararla mirası reddettiklerini açıklamaları üzerine davalının babası olan Hüseyin davaya dahil edilmek suretiyle onun yönünden davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm dahili davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Türk Medeni Kanununun 612. maddesinde “En yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan mirasın, sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edileceği, tasfiye sonunda arta kalan değerlerin ise mirası reddetmemişler gibi hak sahiplerine verileceği” düzenlenmiştir.

Bu yasal düzenleme uyarınca, mirasın birinci derecedeki mirasçıların tamamı tarafından reddi halinde miras ikinci derecedeki mirasçılara geçmez. Tereke tasfiye olunur, borçlar ödendikten sonra geriye kalan kısım varsa red vaki olmamış gibi birinci derece mirasçılarına verilir. Türk Medeni Kanununun 614. maddesinde mirasçıların sonra gelen mirasçılar yararına mirası reddedebilecekleri düzenlenmiş ise de, somut olayda bu maddeye göre yapılmış bir mirasın reddi talebi de bulunmamaktadır.

O halde, mahkemece yukarıda açıklanan yasal düzenleme uyarınca davanın reddi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir (Yargıtay 3.HD-Karar : 2010/20977).

2- Mirası Sahiplenen Mirasçının Red Hakkı Yoktur

4721 Sayılı TMK’nın 605. maddesinin 1. fıkrasında “Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler.” hükmü ile mirasın kayıtsız, şartsız reddi (hakiki ret/gerçek ret), 2. fıkrasında “Ölümü halinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır.” hükmü ile mirasın hükmen reddi düzenlenmiştir. TMK’nın 610/2. maddesi uyarınca da ret süresi sona ermeden mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan ve mirasbırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine maleden mirasçı, mirası reddedemez. Madde metninden de anlaşıldığı üzere; yasa koyucu mirasçılardan birinin tereke işlerine gereğinden fazla karışmasının mirası örtülü kabul anlamına geleceğini ve tıpkı açık kabulde olduğu gibi, ret hakkının bu mirasçı bakımından sona ereceğini düzenlemiştir. Açıklanan nedenlerle bir mirasçı, kesin şekilde mirasa sahip çıkıp yukarıdaki tasarruflarda bulunduktan sonra hükmen ret talebinde bulunamaz.

Somut olayda, davalı mirasçıların mirasbırakanın ölüm tarihi olan 06.12.2011 tarihinden sonra mirası ret süresi içinde terekeye ait 60 SA 534 plaka sayılı aracı 06.01.2012 tarihli noter satışı ile devrettikleri, bu suretle tereke malları üzerinde TMK’nın 610/2. maddesi uyarınca tasarrufta bulunarak mirası sahiplendikleri ve ret hakkını yitirdikleri gözetilmeden mahkemece yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur (Yargıtay 23. Hukuk Dairesi - Karar:2019/2436).

AVUKAT GİZEM GÜL UZUN VE STAJYER AVUKAT KAYRA BOZKURT