Olağanüstü hal devam ederken , ülkemizin yüz elli yıllık anayasal hareketine, demokratik parlamenter rejimine köklü bir darbe vuran, dünyada örneği olmayan, kuvvetler arasında fren ,denge, denetleme yönlerini yani kuvvetler ayrılığını ortadan kaldıran, ülke yönetimini tek kişinin iki dudağı arasına indirgeyen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adlı rejimin kabulü, 16 Nisan 2017 günü yapılan halk oylamasıyla gerçekleşmiştir.
Olağanüstü hal devam ederken, toplumsal uzlaşma aranmaksızın, Yüksek Seçim Kurulunun seçim devam ederken aldığı ( 2017/ 560 karar ; mühürlenmeyen oy pusulaları ve oy zarflarıyla kullanılan oyların da geçerli olacağına dair ) kararın da katkılarıyla değişiklik kabul edilmiştir.
Bugün , değişikliklerin kabulünün üzerinden yedi yıl geçmiştir ve 2018 seçimlerinden bu yana da rejim , uygulamadadır.
Gelinen nokta ortadadır. Devlet organlarının çalışmalarında eşgüdüm ve uyum ortadan kalkmıştır. Devlet yönetiminde liyakat, yetkinlik, yetenek ortadan kalkmış, AKP’li olmak yeterli hale gelmiştir.
Devlet yönetimi, kargaşa, kaos, karışıklık içindedir. Kuvvetler ayrılığının ortadan kalkmasıyla kuvvetler arasındaki denge, denetleme ve fren mekanizmaları da kalkmış, yürütmenin yasama ve yargı üzerinde tam bir tahakkümü sağlanmıştır. Ülke kaynakları har vurulup, harman savrulmuştur. Yolsuzluk, usulsüzlük ve israf bu yönetimin en önemli özelliği olmuştur. İşsizlik, yoksulluk,açlık, adaletsizlik altında milyonlar inim inim inlemektedirler.
Ülkemiz hukuk devleti, temel hak ve özgürlükler, demokrasi, ifade ve basın özgürlüğü konularında dünya ülkeleri içinde son sıralara gerilemiştir. 31 Mart sonrası hedefimiz yeniden sorunları giderilmiş parlamenter demokrasi , kuvvetler ayrılığı, hukukun üstünlüğü, daha çok temel hak ve özgürlükler olmalıdır.