Hepimizin olmasını istediği en temel dilek. Hukuk devletinin olmazsa olmazı. Hukuka ilişkin evrensel algının ilk referansı adalet. Türk mahkemelerinin bulunduğu binalara Adale...

Hepimizin olmasını istediği en temel dilek. Hukuk devletinin olmazsa olmazı. Hukuka ilişkin evrensel algının ilk referansı adalet. Türk mahkemelerinin bulunduğu binalara Adalet Sarayı diyoruz. Hak aramak için Adalete başvurulur. Bakanlığımızın adı Adalet Bakanlığı' dır.
Tabiatıyla, hukukçu bilim insanları da hukukun adaletle zorunlu ilişkisini teslim ederler. Bu bağlamda meselâ “hukukun asıl amacının adalet olduğu” veya hukukun normlarında “adalet değerini yansıtması” gerektiği (Aral 1988: 45) söylenmiştir.

Adalete kavram olarak baktığımızda adil olanın sağlanması anlamına gelir. Adalet kavramı kişiden kişiye toplumdan topluma göre değişebilir. Bugün dünya geneline baktığımızda geçmişe göre ideal adalet kavramının oturduğunu görüyoruz.

John Rawls, "Gerçek düşünce sistemlerinde olduğu gibi, adalet de sosyal kurumların ilk erdemidir" iddiasında bulunur. John Rawls, A Theory of Justice başlıklı ünlü eserinde kamusal kuralların düzenli ve tarafsız yönetiminin, hukuk sistemine uygulanınca hukuk devletine dönüştüğünü ve adil düzenin sağlandığını belirtmektedir. Adaletin nihai sağlayıcısı ve koruyucusu devlettir.

Toplumun bir arada güvenli ve huzurlu bir ortamda yaşaması, toplumsal düzenin korunması adaletli bir ortamın olması ile doğrudan ilişkilidir. Hukuk devletinde yaşayan bireylerin birbirine karşı adilane tavır ve davranışlar sergilemesinin yanında, ülkenin tüm yöneticilerinin ve tüm kurumlarının aynı şekilde adaletten ayrılmadan görevlerini yerine getirmesi zorunludur.

Kişiler doğmakla kazandığı temel haklar çerçevesinde yaşarken de insan onuruna layık uygun bir muameleyi hak etmektedir. Dil, din, ırk ayrımı yapılmaksızın bu hakları kullanmakta herkes eşittir. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 1. maddesinde “Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar.” Maddesinde de belirtilmiş ve tüm bireylerin haklara sahip olduğu, aynı düzeyde saygıyı hak ettiği kabul edilmiştir.
Temeli “insan onuru”, “insan haklarına saygı” kavramına dayanan eşitlik ilkesi, Anayasamızın 10. maddesinde düzenlenmiş yasama, yürütme ve yargı organları olmak üzere devletin tümüne hâkim olan ilkelerin başında gelmektedir. Anayasamızın 10. maddesine göre “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.(…)“ Bu hak aynı zamanda kanunların, politikaların ve uygulamaların ayrımcı olmaması gerektiğini ve kamu yetkililerinin kanunları koyarken ve politikalarını uygularken ayrımcı ve keyfi davranmama yükümlülüğü altında olduklarını belirtir.
Adalet, eşitlik ve hukuk kavramları birbiriyle oldukça sıkı ilişki içerisindedir. Adaleti sağlamanın en önemli yollarından biri eşitliktir. Hukuk kuralları da genel ve herkese eşit biçimde uygulanacak hükümler getirmektedir.

Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadır.

6701 sayılı Kanun'un 3. maddesinin birinci fıkrasında herkesin hukuken tanınmış hak ve hürriyetlerden yararlanmada eşit olduğu ifade edildikten sonra ikinci fıkrada ayrımcılık temelleri şu şekilde sayılmıştır:
“Bu Kanun kapsamında cinsiyet, ırk, renk, dil, din, inanç, mezhep, felsefi ve siyasi görüş, etnik köken, servet, doğum, medeni hâl, sağlık durumu, engellilik ve yaş temellerine dayalı ayrımcılık yasaktır.”

Toplumsal adaletin sağlanmasının araçlarından biri de pozitif ayrımcılıktır. Hukukumuzda görünüşte farklı muamele olsa da, ayrımcılık yasağı oluşturmayan durumlar kabul edilmiştir. Eşitsizlikleri ortadan kaldırmaya yönelik, gerekli, amaca uygun ve orantılı farklı muamele ayrımcılık oluşturmayacak haller arasındadır.

Anayasamızın 10. Maddesinde 2010 yılında yapılan bir değişiklikle pozitif ayrımcılık hukuk sistemimize kazandırılmıştır:

“Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür. Bu maksatla alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz. Çocuklar, yaşlılar, engelliler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.”

Pozitif ayrımcılık eşit olmayan durumda olan kişilere eşit fırsat ve imkânlar sunulması ve bu sayede onların önlerinde engel teşkil eden koşulların azaltılmasıdır. Kamu kurum ve kuruluşları, hizmetlerin planlanması, sunulması ve denetlenmesinden sorumlu olan kişi ve kurumlar, farklı engelli grupların ihtiyaçlarını dikkate almakla ve makul düzenlemelerin yapılmasını sağlamakla yükümlüdür.

Adalet, bazen herkese eşit davranmak, bazen de yaşamın içinde var olan eşitsizliği gidermek amacıyla kişilerin durumlarına göre davranmaktır. Devlet hukuk yoluyla kanun önünde herkese eşit davranılmasını güvence altına almıştır. Devletin özel gereksinimi olanlara yönelik pozitif ayrımcı/sosyal adaleti gözeten makul düzenlemeleri de yaparak fırsat eşitliğini sağlaması gerekmektedir.

Hukukun adaletle ilişkisi kanunlardan ibaret değildir. Hukukta adalet yalnızca kuralların âdil olmasıyla sağlanamaz; ayrıca hukukun uygulanmasında da adalet ve hakkaniyetin gözetilmesi gerekir. Hukuk kurallarının olaylara uygulanmasında neden sonuç ilişkisi yerine olması gereken uygulanır. Fizik, kimya gibi doğa bilimlerinde nedensellik genel geçerdir. Örneğin asit ve baz tepkimelerinin sonunda her zaman tuz ve su oluşur. Ama hukuk sosyal olayların sonucudur, nedeni sosyal olaylar olsa da her zaman aynı sonuç ortaya çıkmaz. Örneğin bebeği için bakkaldan mama çalan bir kadına vicdanen bir ceza verilmemiştir.

(HaberTurk.com:18.08.2012) Halbuki hırsızlık kanunumuzda suçtur ve cezai bir yaptırımı mevcuttur. Somut olaylar kanuna birebir uymaz ve çeşitli kriterler göz önünde bulundurularak değerlendirilir. Ceza Hukukunda basit mantıkla değil geniş ve objektif bilimsel inceleme sonucunda vicdani kanaatle karar verilir. Vicdan insanın iyiyi kötüden ayırmasını, Haklıyı haksızdan ayırmayı sağlar.

Vicdan: “HAK YEMEME” hassasiyetidir.

Bütün insanlara karşı merhamet ve ADALET hissiyatıdır. Bu yüzdendir ki Türk Hukuk sisteminde Vicdan' ın ayrı bir yeri vardır. Anayasa Madde 138' de: “Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar; Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak Vicdanî kanaatlerine göre hüküm verirler.” Adaleti yasalar sağlar, vicdanlar sağlar.

Kanun uygulayıcıların yanı sıra kanun koyucularının da düşünceleri ve vicdanları büyük önem taşımaktadır. Dünya genelinde standart bir adalet sistemi oluşturabilmek adına uluslararası merciiler, örgütler kurulmuştur. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Uluslararası insan hakları normlarını güvence altına almıştır. İnsan Hakları ve Hukuk Devleti İlkesi, insanlığın ortak evrensel değerlerindendir. Türk Milleti de bu değerlere gönülden bağlıdır.

Toplumun önderleri ve düşünürleri, geçmişten beri adalet kavramıyla çok yakından ilgilenmişler ve adalet hakkında düşüncelerini ortaya koymuşlardır. Eflatun “Adaletsizliği işleyen, çekenden daha sefildir” der. Platon adaletin en yüce erdemlerden biri olduğunu devletin temel davranış kuralı olduğunu belirtir. Aristoteles şiirsel adaleti “ hak edilmemişse iyi ya da kötü talih karşısında hissedilen acı ya da hak edilmişse onlara duyulan neşe ” olarak tanımlamıştır.

NEDEN ADALET?

Adalet uygar bir toplumun temelini oluşturur. Adil yasaları olmayan, adaletli olmayan toplumlarda çatışma görülür.

Adaletten hepimiz farklı anlamlar çıkarabiliriz. Ama önemli olan adalet duygusunun geliştirilmesidir. Adalet duygusu geliştiğinde neler olduğunu son yüz yıllara bakarak daha net anlarız. Örneğin, kadınların kazandığı yasal haklar ve sosyal hayattaki konumları, Güney Afrika'da apartheid'in çöküşü veya ABD'deki sivil haklar hareketinin sonucu kazanılan haklar. Yine 90lı yıllardan itibaren Uluslararası ağlar kurarak güçlerini arttıran Engelli Hakları örgütlerinin mücadelesi ile 2006 yılında Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi' nin kabulü ile Engellilerin hak ve özgürlüklerden tam ve eşit yararlanmasının sağlanması. Örneklerdeki gruplar ilgili haklarından mahrum bırakılmış, adalet duygusu ağır basmış örgütlenerek haklarına kavuşmuşlardır. Adalet, hakların eşitliği, hakkaniyet, nezaket, haysiyet, ahlak ve etik üzerine kurulu geniş bir kavramdır.

Bir ulusun siyasi başarısının en iyi göstergesi adaleti nasıl yönettiğidir. Devletlerin en önemli işlevlerinden biri vatandaşlarına adaleti sağlamaktır. Eski devletlerde bile hükümdarların asli görevlerinden biri tebaalarına adaleti sağlamaktı. Toplumlar için devletler için adaletin önemi ortadadır. Adalet, herhangi bir kişi veya bireyler grubuna taraf olmadan, toplum sözleşmesi ilkelerini koruyan kurallar sistemidir. Sistemde ne kadar adalet varsa, sistemin barışı ve uzun vadeli istikrarı o kadar fazla olacaktır.