Avukatın gerek müvekkilleri gerek danışanları ile arasındaki ilişkinin temeli güven duygusuna dayanmaktadır. Müvekkil veya danışanların, avukatına tam olarak güven duygusu beslemediği sürece avukatın, onları doğru ve yeterli temsil etmesi mümkün değildir.

Avukat ile müvekkil arasında vekalet ilişkisinin kurulmasıyla birlikte, müvekkile ve müvekkilin özel hayatına ilişkin bilgi ve belgelerin avukat tarafından öğrenilmesi beraberinde gelir. Dolayısıyla bu durum da avukatlara birtakım yükümlülüklerin yüklenmesine sebep olur.

Avukat, mesleki çalışmasını, kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak şekilde tam bir güven duygusuyla yürütmek zorundadır. Müvekkili ile aralarındaki güven ilişkisine binaen avukat, vekalet ilişkisi devam ettiği süre boyunca müvekkiline ilişkin öğrendiği her vakıa ve bilgiyi gizli tutmaya özen göstermelidir. Avukat hem görevini ifa ederken hem de özel hayatında güven sarsıcı davranışlarda bulunmaktan kaçınmalıdır. Çünkü avukatın en önemli yükümlülüklerinden birisi sır saklama yükümlülüğüdür.

Sır kelimesinin anlamı “varlığı veya bazı yönleri açığa vurulmak istenmeyen, gizli kalan, gizli tutulan şey”dir. Ancak Avukatlık Kanunu madde 38'den de anlayacağımız üzere, avukatın sır saklama yükümlülüğü herhangi bir sır ile ilişkin olmayıp, avukatların mesleki faaliyetleriyle ilgili sırlarla ilişkindir. Yani avukatların yalnızca mesleğinin icrası sırasında öğrenmiş olduğu bilgi ve belgelere ilişkin sır saklama yükümlülüğü bulunmaktadır.

Avukatın mesleğinin gereği olmayıp, müvekkili ile sıkı ilişkisinden dolayı veyahut başkaca bir sebepten dolayı öğrendiği sırlardan dolayı sır tutma yükümlülüğü bulunmadığından böyle bir sırrın avukat tarafından açığa çıkartılmasında avukatın mesleki sorumluluğu söz konusu olmayacaktır. Bir avukat, yakın arkadaşının ceza davasına bakıyor diyelim. Ceza davası dışında arkadaşının özel hayatıyla ilgili olan aleni bilgileri konusunda avukatın sır saklama yükümlülüğü bulunmamaktadır.

Bir avukat, mesleki faaliyeti nedeniyle öğrendiği şahsi, ailevi, ticari, kurumsal her türlü bilgi ve belgeyi gizli tutmaya özen göstermelidir. Özellikle müvekkilin kişisel ilişkileri, üçüncü kişiler hakkındaki değer yargıları, başkalarınca bilinmesi halinde müvekkilin şeref ve itibarını etkileyecek her türlü bilgi sır kapsamında sayılmalı ve bu bilgiler avukat tarafından açığa çıkarılmamalıdır. Buna karşılık, genel olarak herkes tarafından ulaşılabilir durumda olan, aleni sicil gibi bilgi ve belgeler sır kapsamında sayılmamaktadır.

Kaldı ki KVKK (Kişisel Verilerin Korunması Hakkında Kanun) gereği, avukatın sır saklama yükümlülüğü daha da artmıştır. Kişisel veriler hakkında kanun yayımlandıktan sonra kişisel veriler daha da önemli hale gelmiştir. Kişiyi, diğer kişisel ayırt eden, kişiyi o kişi yapan her türlü veri kişisel veri olarak kabul edilmektedir. Herkes tarafından bilinen aleni olan hususlar kişisel veri olarak kabul edilmemektedir.

Avukat sadece üçüncü kişilere karşı müvekkilin sırlarını saklamakla yükümlü değildir. Avukat müvekkilin yakınları da dahil hatta mahkeme ve idari makamlara karşı dahi müvekkilin sır mahiyetindeki bilgilerini saklamakla yükümlüdür. Ancak bu yükümlülük müvekkilin aleyhine kullanılmamalıdır. Avukat müvekkilin kendisine verdiği sırları, müvekkilin lehine olacak şekilde mahkemede açığa çıkartmalıdır. Dikkat edilmesi gereken husus bilgilerin kullanılması gereken yerin sadece ve sadece yargı içerisinde olmasıdır.

Hukukumuzda, sır saklama yükümlülüğünün dayanakları nelerdir?

Avukat ile müvekkil arasında bir avukatlık sözleşmesi bulunmaktadır. Bu sözleşme, belli bir hukuki yardım karşılığında avukatın, müvekkilden belli bir tutar ya da değer taahhüt etmesine ilişkindir. Türk Borçlar Kanunu'nun 396. maddesi ise; “İşçi iş gördüğü sırada öğrendiği, özellikle üretim ve iş sırları gibi bilgileri, hizmet ilişkisinin devamı süresince kendi yararına kullanamaz veya başkalarına açıklayamaz. İşverenin haklı menfaatinin korunması için gerekli olduğu ölçüde işçi, hizmet ilişkisinin sona ermesinden sonra da sır saklamakla yükümlüdür.'' şeklindedir. Dolayısıyla avukat, müvekkil ile aralarındaki bu sözleşme sona erse dahi müvekkilin sırlarını saklamakla yükümlüdür.

Anayasamızda avukatın sır saklama yükümlülüğünü açıkça düzenleyen bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak Anayasa'nın 20. maddesinde '' Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.'' hükmüne yer vermiştir. Bu madde gereğince avukatın, müvekkilinin özel hayatına ve hatta aile hayatına saygı göstermesi gerektiği ve avukatın bunlara ilişkin bilgileri saklamakla yükümlü olduğunu, başkalarına açıklayamayacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Türk Ceza Kanunu'na baktığımızda ise görmekteyiz ki, ''müşteri sırrı niteliğindeki bilgi ve belgelerin açıklanması'' suç olarak düzenlenmektedir.  Avukat ile müvekkil arasındaki ilişkinin de bir ücret karşılığında bir hizmet alınması olarak düşündüğümüzde, bu ilişkiyi müşteri sırrı olarak değerlendirilebilir ve avukatın müvekkilin sırrı niteliğindeki bilgi ve belgeleri açıklamaması gerektiği hususuna değinebiliriz.

1136 sayılı Avukatlık Kanunu'nda ise avukatın açıkça ''sır saklama'' yükümlülüğünün bulunduğu düzenlenmiştir. Söz konusu kanunun 36. maddesi ''Avukatların, kendilerine tevdi edilen veya gerek avukatlık görevi, gerekse,Türkiye Barolar Birliği ve barolar organlarındaki görevleri dolayısiyle öğrendikleri hususları açığa vurmaları yasaktır.'' şeklinde olup, mesleki görevleri dolayısıyla öğrendikleri bilgileri açıklamalarını açıkça yasaklamaktadır.

Sır saklama yükümlülüğü ne zaman sona erer?

Avukatların, Avukatlık Kanunu madde 36./1'de bahsi geçen hususları açığa çıkarmaları ancak iş sahibinin yani müvekkilin muvafakatini almış olmalarına bağlıdır. Bunun dışında bu sır saklama yükümlülükleri, vekalet ilişkisinin sona ermesi ile veya üstlenilen işin tamamlanması ile dahi sona ermeyip; avukatın bu yükümlülüğü, istisnai durumların haricinde yaşamı boyunca avukatı bağlayan bir yükümlülük olarak devam eder.

Kısaca; avukatın sır saklama yükümlülüğü, bir zaman dilimiyle sınırlı olmayıp süresizdir. Ancak müvekkilin rızasının bulunması halinde, avukat tarafından sır mahiyetindeki bilgiler açıklanabilir.

Avukat, sır saklama yükümlülüğüne aykırı davranırsa ne olur?

Bir avukatın sır saklama yükümlülüğüne aykırı eylemde bulunması durumunda avukat, avukatlık sözleşmesini ihlal etmiş olur ve meslek kurallarının ihlali nedeniyle disiplin cezasıyla cezalandırılır.

Ayrıca müvekkil ile avukat arasındaki güven ilişkisi zedeleneceğinden dolayı müvekkil, avukatı azledebilir. Avukat kusurundan dolayı azledildiğinden, Avukatlık Kanunu madde 174 gereğince; takipten vazgeçen avukat hiçbir ücret isteyemez ve aldığı ücreti de geri vermek zorunda kalır.


Avukatın sır saklama yükümlülüğü hakkında Yargıtay'ın görüşü nedir?

Yargıtay, avukat ile temsil ettiği kişi arasındaki ilişkiyi şu şekilde açıklamaktadır:
 “Avukat ile müvekkili arasındaki sözleşme ilişkisinin temeli güven ve sadakat ilkelerine dayanmaktadır. Müvekkilin; her durumda avukatına güvenmesi, sırrını saklayacağından emin olması gerekir. Bu nedenle Avukatlık Kanunu’nun 34. maddesinde, avukatların görevlerini yükümlü oldukları ifade edilmiş ve Yasa’nın 36. maddesinde de görevleri dolayısıyla öğrendikleri hususları açıklamaları yasaklanarak sır saklama yükümlülükleri öngörülmüştür. Avukatın, müvekkilinin sırrını saklama yükümlülüğü üçüncü kişiler yanında mahkemelere, savcılıklara ve idari birimlere karşı da geçerlidir. Avukatlık meslek sırrı, avukatın mesleğini icra ederken öğrendiği, herkes tarafından bilinmeyen, açıklanması halinde vekil edenin maddi ya da manevi zarara uğrayacağı, üçüncü kişilerden gizlenen özel yaşama dair bilgilerdir. Avukatın mesleği ile bağlantılı olarak öğrendiği, vekil edene ait özel ilişkileri, sağlık bilgileri, mali durumu, kişisel bilgileri gibi gerektiğinde bulunduğu yer ya da adresi de sır kapsamına dâhildir. Avukata yüklenen sır saklama yükümlülüğü, vekil edenin adli/idari merciler karşısında daha etkin, yerinde ve etraflıca iddiada bulunması veya savunma yapması ile doğrudan bağlantılıdır. Avukatın meslek sırrını koruması ise uluslararası antlaşmalar ve Anayasamızda güvence altına alınan özel yaşamın gizliliğinin sonucu olmanın yanında yerine getirilen kamu hizmetinin içeriği ve niteliği ile de ilgilidir”.