Davasız Yargılama Olmaz İlkesi

Yargılama makamının bir davaya bakabilmesi için uyuşmazlığın iddia makamınca onun önüne götürülmesi gerektiğini ifade eden ilkeye davasız yargılama olmaz ilkesi denilmektedir.

Davasız yargılama olmaz ilkesi gereğince, yargılama makamı resen harekete geçemez; uyuşmazlığı, yargıcın önüne iddia makamı götürür. İddia ve yargılama görevleri aynı kişi üzerinde birleşemez.

Davasız yargılama olmaz ilkesi, yargıcın kendiliğinden davalara bakmasına engeldir.

Davanın olmadığı yerde yargıç da yoktur.

Yargılama ancak hakkında dava açılan kişinin iddianamede gösterilen eylemi ile sınırlı olarak yapılabilir.

Ceza Muhakemesi Yasasında sözlü dava usulüne yer verilmemiştir. Mahkeme, hakkında iddianame düzenlenmeyen kişi bakımından ya da iddianamenin kapsamı içine girmeyen eylemleri nedeniyle sanık hakkında mahkumiyet hükmü kuramaz.

Sanık hakkında yalnızca tek bir eylemden dava açılmışsa yeni bir iddianame düzenletilmeden ya da duruşma sırasında sanığın yeni bir suçunun ortaya çıkması durumunda bu nedenle işlem yapılmadan, iddianamede açıklanan eylemin dışına çıkılarak hüküm kurulamaz.

Örneğin sanık A hakkında konut dokunulmazlığını ihlalden dolayı açılan davada, sanığın aynı zamanda hırsızlık yaptığı da anlaşılmışsa hırsızlık eyleminden dolayı iddianame düzenlenmeden hüküm kurulmaz.

Davasız yargılama olmaz ilkesinin iki istisnası vardır.

Otomatik istinaf: İlk derece mahkemelerinden verilen 15 yıl ve daha fazla hapis cezalarına ilişkin hükümler, bölge adliye mahkemelerince resen incelenir.

Hükmün bozulmasının diğer sanıklara etkisi: Hüküm, sanık lehine bozulmuşsa ve bu hususların temyiz isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanması olanağı varsa bu sanıklar da temyiz isteminde bulunmuş gibi hükmün bozulmasından yararlanırlar.