Kötü muamele suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun "Aile Düzenine Karşı Suçlar" başlıklı sekizinci bölümünün 232. Maddesinde düzenlenmiş bir suç tipidir.
Kötü muamele
Madde 232- (1) Aynı konutta birlikte yaşadığı kişilerden birine karşı kötü muamelede bulunan kimse, iki aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) İdaresi altında bulunan veya büyütmek, okutmak, bakmak, muhafaza etmek veya bir meslek veya sanat öğretmekle yükümlü olduğu kişi üzerinde, sahibi bulunduğu terbiye hakkından doğan disiplin yetkisini kötüye kullanan kişiye, bir yıla kadar hapis cezası verilir.
TCK MADDE 232’NİN GEREKÇESİ
Madde, aynı konutta birlikte yaşayan kişilerden birine kötü muamelede bulunulmasını cezalandırmaktadır.
Ancak, her türlü kötü muamele, suçun oluşmasını olanaklı kılmaz. Kötü muamelenin merhamet, acıma ve şefkatle bağdaşmayacak nitelikte bulunması gereklidir. Ancak, bu muamele biçimi kişide basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçünün ötesinde bir etki meydana getirmiş ise, artık kasten yaralama suçundan dolayı cezaya hükmedilmelidir.
Yarı aç veya susuz bırakma, uyku uyutmamak, zor koşullarda çalışmaya mecbur etmek gibi hareketleri kötü muameleye örnek olarak vermek olanaklıdır.
Maddenin ikinci fıkrasında faille mağdur arasında belirli ilişkiden kaynaklanan disiplin yetkisinin kötüye kullanılması ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır.
Dikkat edilmelidir ki, söz konusu disiplin yetkisinin kötüye kullanılması suretiyle gerçekleştirilen davranışın kişide basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçünün ötesinde bir etki meydana getirmemiş olması gerekir.
Aksi takdirde, kasten yaralama suçundan dolayı cezaya hükmedilmelidir. Keza, hakaret oluşturan fiiller, bu disiplin yetkisi kapsamına girmedikleri gibi, kötü muamele suçu olarak değil, hakaret suçundan dolayı cezalandırılmayı gerektirir.
Kişilerin idareleri altında bulunan veya büyütmek, okutmak, bakmak, muhafaza etmek veya bir meslek veya san’atı öğretmekle yükümlü olduğu kimseler üzerinde terbiye etmek, eğitmek görevi dolayısıyla belirli disiplin yetkilerine sahip bulunmaları gerekir; aksi takdirde görev yerine getirilmez.
Disiplin yetkisi eğitim hakkının doğal bir sonucudur ve bu yetki olmadan söz konusu hak kullanılamaz. Disiplin yetkisinin sınırı ise maddede gösterilmiştir. Disiplin yetkisi kişinin bedensel ve ruhsal sağlığının bozulmasına neden olmayacak veya bir tehlikeye maruz kalmasını sonuçlamayacak derecede kullanılabilecektir.
KORUNAN HUKUKSAL DEĞER
Kötü muamele suçu ile korunan hukuksal değer, gerek kanun maddesinin içeriğinden, gerekse de kanun maddesinin düzenlendiği bölümün isminden de anlaşılacağı üzere, aile düzenidir. Ancak, kanun maddesinin içeriğinden de görüleceği üzere, aynı konutta yaşayan veya idaresi altında bulunan ve kötü muamele suçunun faili ile mağduru arasındaki ilişki, her zaman aile birliğinden kaynaklanmıyor olabilir. İşbu sebepten, kanun koyucunun, ilgili suçla korumak istediği hukuksal değer, geniş anlamda "aile düzeni ve aile birliği" olsa da; dar anlamda kişinin onuru, özgürlüğü ve vücut dokunulmazlığı şeklinde sayılabilecek temel haklarıdır.
Kanun koyucunun, ilgili suçu, "aile düzenine karşı suçlar" başlıklı bölümde düzenlemesinin sebebi, kötü muamele suçuna ilişkin 232. Maddenin 1. Fıkrasında, "aynı konutta yaşama" ibaresinin geçiyor olmasıdır. Türk toplum düzenine bakıldığında, aynı konutta yaşayanların genellikle aile birliğini oluşturan, ana, baba ve çocuklardan oluştuğunu görmekteyiz. İşbu sebepten, aynı konutta yaşayanların genellikle aile bireylerinden oluştukları kabulüne varılmış olup; aile birliğinin devamının ve aile birliğini korumaya ve oluşturmaya yönelik, gerek siyasal gerek anayasal dayanakların uygulama alanı bulabilmesi için, ilgili suç kanunda düzenlenerek hukuki dayanakların uygulama alanı bulması sağlanmıştır. Kanun koyucu, ilgili suç ile hem aile düzenini korumak istemiş; hem de bireyin bir ailenin parçası olmaktan da öte, hukuk devletinin bir vatandaşı olmasından kaynaklı olarak sahip olduğu, kişinin onur ve şerefi, vücut bütünlüğü, sağlıklı ve dengeli yaşama hakkı korunmak istenmiştir.
SUÇUN MADDİ UNSURLARI
Fail
Kötü muamele suçunun yer aldığı, kanunun 232. Maddesinin 1. Fıkrası uyarınca fail, mağdurla aynı konutta yaşayan birisi olmalıdır. Eş deyişle, kötü muamele suçunun varlığını kabul edebilmek için, fail ve mağdurun her ikisinin de aynı konutta yaşayan kimselerden olması gerekmektedir. Bu bakımdan fail, özgü kişilerden olduğundan, ilgili suç da özgü suçlardandır. Fail ile mağdurun arasında aile ilişkisinin varlığı aranmamaktadır. Fail ile mağdur, bir aileyi oluşturan fertlerden olmasa da, örneğin bir konutta birlikte yaşayan iki kiracı, iki üniversite öğrencisi, ev arkadaşı veya aynı konutta beraber oturan iki sevgili olabilirler. Eş deyişle aralarında, aile birliğinin getirmiş olduğu yakınlık veya akrabalık ilişkisinin varlığı şart değildir. Ancak kötü muamele suçunun objektif koşullarının varlığından bahsedebilmek için, fail ile mağdurun aynı konutta yaşama iradesine sahip olmalı gerekmektedir. Fail ile mağdurun birlikte aynı konutta ne kadar süredir yaşadıkları veya yaşayacakları bu açıdan önem arz etmez. Fail ile mağdur, sadece eğitim süresi için, örneğin güz döneminden bahar dönemine kadar birlikte aynı konutu paylaşmayı veya sadece yaz tatillerinde aynı konutta yaşamayı kararlaştırmış olabilirler. Burada ayrımın iyi yapılması gerekmektedir. Failin veya mağdurun sadece arkadaş ziyareti için söz konusu kötü muamele gördüğü veya uyguladığı konuta uğramış olması, failin veya mağdurun söz konusu konutta birlikte yaşadıklarının kabulüne varılması mümkün değildir. Fail veya mağdurun asıl yaşadığı konut başka iken, söz konusu kötü muamele suçunun gerçekleştiği konutta bulunmuş olmaları ve bulunmuş oldukları süre zarfında ilgili suça yönelik fiillerin gerçekleşmiş olması sebebiyle ilgili suçun sübuta erdiğinin kabulü mümkün değildir.
Kötü muamele suçunun yer aldığı, kanunun 232. Maddesinin 2. Fıkrasında ise fail, idaresi altında bulunan ve mağdurun üzerinde terbiye hakkı bulunan kimsedir. Fail ile mağdur arasında bu bakımdan bir nevi otoriter ilişki olduğu söylenebilir. Mağdur, failin idaresi altındadır. Fail ise okutmak, meslek veya sanat öğretmek, bakmak, büyütmek, muhafaza etmek gibi görevlerle yükümlüdür. Fail, mağdura karşı yüklenmiş olduğu görevleri sebebiyle de mağdur üzerinde terbiye hakkına sahiptir. Ancak fail, mağdur üzerindeki idare etme ve terbiye hakkını, kanunun korumayacağı şekilde ve mağdurun özgürlüğünü, onur ve şerefini, vücut bütünlüğünü ve sağlığını zedeler nitelikli kullandığı zaman işbu kötü muamele suçu sübuta erer. Kötü muamele suçunun yer aldığı kanun maddesinin 1. Fıkrasında fail, uygulamada karşımıza ev arkadaşı, aile bireyi, sevgili, gibi bireylerden olarak çıkmakta iken; 2. Fıkra uyarınca fail karşımıza, yurt müdürü, yatılı okul müdür veya öğretmeni, kreş, anasınıfı gibi yerlerde öğretmen, hizmetli, oyun ablası, bir atölyede usta olarak çalışan kimse, olarak karşımıza çıkabilmektedir. Örneğin 2. Fıkrada yer alan "muhafaza etmek" ibaresinden şu da anlaşılabilir. Örneğin bir anne, bir yere gitmek üzere, emaneten çocuğunu, bakması ve koruması için komşusuna bıraktığında artık komşunun, çocuk üzerinde "muhafaza etmek" şeklinde bir görevi mevcuttur. Komşunun, çocuğa kötü muamele etmesinde kanunun 2. Fıkrası uygulama alanı bulmaktadır.
Mağdur
Kötü muamele suçunun yer aldığı kanun maddesinin 1. Fıkrası uyarınca mağdur, fail ile birlikte aynı konutta yaşayan kimsedir. Mağdur, özgü kişilerdendir. Bu sebeple kötü muamele suçu da özgü suçlardandır. Mağdurun, failin aile bireylerinden birisi olması şartı aranmamaktadır. Mağdurun faille birlikte, aynı konutta yaşama iradesine sahip olması gerek ve yeter koşuldur.
Kötü muamele suçunun yer aldığı kanun maddesinin 2. Fıkrasında ise, mağdurun, failin idaresi altında bulunan, fail tarafından muhafazası, korunması, bakımı, büyütülmesi, meslek veya sanatın öğretilmesi, okutulması sağlanan kişi olması gerekmektedir. Eş deyişle, 2. Fıkra kapsamında mağdur, failin idaresi altında bulunur. Mağdurun failin idaresi altında bulunmasının sebebi fail tarafından okutulması, büyütülmesi, muhafaza edilmesi, meslek veya sanatın fail tarafından mağdur öğretilmesi sebebi iledir. Dikkat edilecek olursa, fail ile mağdur arasındaki ilişkiden kaynaklanan yükümlülükler, Türk Medeni Kanununda yer alan velayet hükümlerinin getirmiş olduğu yükümlülüklere benzemektedir. Gerçekten velayet kapsamında, velayeti elinde bulunduran kimse veya kimselerin, velayet altında bulunan üzerinde eğitim, bakım, muhafaza etme, büyütme, okutma gibi görevleri bulunmaktadır. İşbu sebepten, kötü muamele suçunun 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun tanımlamış olduğu velayet hükümlerinin de korunmasını ve uygulanmasını sağlamaya yönelik olduğu söylenebilir. Ancak kötü muamele suçunun yer aldığı kanun maddesinin 2. Fıkrasında yer alan idare etme ve terbiye hakkı, yalnızca "veli"lere tanınmamıştır. Eş deyişle, fail, mağdurun velisi veya vasisi olmasa da eğer mağdur üzerinde, eğitim, bakım, büyütme, muhafaza etme, meslek veya sanat öğretme gibi yükümlülüklere sahip herhangi bir kimse ise de ilgili suçu işleyebilecektir. En kısa şekilde ifade etmek gerekirse, failin kanun maddesinin 2. Fıkrasına sübut verebilmesi için mağdurun velisi ya da vasisi olması şart değildir.
Fiil
Kötü muamele suçunun yer aldığı 232. Maddenin 1. Fıkrası uyarınca fail, aynı konutta kendisi ile birlikte yaşayan mağdura kötü muamelede bulunmaktadır şeklinde bir tanım yapılmıştır. Kötü muamelenin ne olduğu ise kanun maddesinin gerekçesinden anlaşılabilmektedir.
Ancak, her türlü kötü muamele, suçun oluşmasını olanaklı kılmaz. Kötü muamelenin merhamet, acıma ve şefkatle bağdaşmayacak nitelikte bulunması gereklidir. Ancak, bu muamele biçimi kişide basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçünün ötesinde bir etki meydana getirmiş ise, artık kasten yaralama suçundan dolayı cezaya hükmedilmelidir.
Yarı aç veya susuz bırakma, uyku uyutmamak, zor koşullarda çalışmaya mecbur etmek gibi hareketleri kötü muameleye örnek olarak vermek olanaklıdır.
Madde metninin gerekçesinde, madde metninin 1. Fıkrasında tanımlanmış olan kötü muameleye ilişkin tanım ve örnekleme yapılmıştır. Öncelikle ifade etmek gerekir ki kötü muamele, basit bit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçünün ötesinde olmamalıdır. Basit tıbbı müdahale ile giderilebilecek ölçünün ötesinde bir müdahale gerektiren sonuca varmış kötü muameleler artık kötü muamele olarak sayılmayacak; işbu sebepten suçun vasfı değişerek ilgili suç, kasten yaralama olarak isimlendirilecektir. Fail tarafından mağdura yönelik olarak yapılan kötü muamelenin merhamet, acıma veya şefkat duygusu ile bağdaşmaması gerekmektedir. Kanun maddesinin gerekçe metninde de sayıldığı üzere, aynı konutta yaşayan mağdurun, fail tarafından aç bırakılması, uyku uyutulmaması, zor koşullarda çalışmaya mecbur bırakılması gibi fiiller, örnek vermek yoluyla kanun koyucu tarafından sayılmıştır. Ancak ilgili fiillerin tahdidi olmadığı, somut olayın özellikleri kapsamında çoğaltılabileceği kabul edilmelidir.
Madde metninin 2. Fıkrasında ise fail, mağdura yönelik idare ve terbiye hakkını, suç oluşturacak nitelikte kullanmaktadır. Örneğin failin, bir meslek veya sanatı mağdura öğretmek gibi bir görev icrası halinde olması ihtimalinde, eğer ki fail, mağduru haddinden fazla şekilde çalıştırarak yoruyorsa, failin mağdur üzerinde idare ve terbiye hakkı, mağdurun korunması ve muhafaza edilmesi amacı taşıyorsa, fakat fail, mağduru korumak isterken insan haklarına aykırı şekilde mağduru sürekli olarak kilitli tutuyorsa, kötü muamele su.unun 2. Fıkrasını sübuta erdirdiği kabul edilebilir.
SUÇUN MANEVİ UNSURU
Kötü muamele suçunun manevi unsuru kasttır. Söz konusu suç, taksirle işlenemez.
SUÇUN ÖZEL GÖRÜNÜŞ BİÇİMLERİ
Teşebbüs
Teşebbüs, failin suçu işlemeye elverişli şekildeki icrai hareketlere başlayıp da, elinde olmayan sebeplerle ilgili suçu tamamlayamaması neticesinde gündeme gelen ceza hukuku kurumudur. Somut olayın niteliğine göre, kötü muamele suçunu işlemeye yarar hareketlerin bölünebilir nitelikte olduğu kabul edilebilirse ve fail, elinde olmayan sebeplerle neticeyi gerçekleştirmeye yönelik icra hareketlerini tamamlayamazsa, suça teşebbüsten sorumlu tutulabilir.
İçtima
İçtima hükümleri, TCK'nunda failin gerçekleştirmiş olduğu fiili ile, birden fazla suça vücut vermesi halinde gündeme gelir. Kötü muamele suçunda içtima hükümlerine başvurulabilmesi için aranan iki kıstas bulunmaktadır: ilki, kötü muamelenin basit tıbbi müdahale ile giderilip giderilemeyecek ölçüde olup olmaması iken; ikincisi, kötü muamelenin süreklilik arz edip etmediğidir. Failin fiili neticesinde mağdurda oluşan yaralanma, basit tıbbi müdahale ile giderilebiliyorsa kötü muamele suçundan, basit tıbbi müdahalenin ötesinde bir müdahale ile ancak giderilebiliyorsa kasten yaralama suçundan bahsedilebilecektir. Mağdurda oluşan yaralanmanın ne şekilde giderilebilir nitelikte olduğuna göre kötü muamele suçu ile kasten yaralama suçu arasında içtima hükümleri gündeme gelebilecektir.
Kötü muamele suçunda içtima hükümlerine ilişkin diğer bir ayrım ise, kötü muamelenin süreklilik arz edip etmediği noktasındadır. Eğer ki fail tarafından uygulanan kötü muamele tek seferlik değil de; sistematik bir hal almışsa, bu durum TCK m.96'da yer alan "eziyet suçu"na ilişkin hükümlere gitmek gerekmektedir.
İştirak
Suç, iştirak açısından herhangi bir özellik göstermez. İştirakin her türlüsü mümkündür.
GÖREVLİ MAHKEME
Kötü muamele suçunun kovuşturmasını yapmakla görevli mahkeme, asliye ceza mahkemeleridir.
SORUŞTURMA VE KOVUŞTURMA USULÜ
Kötü muamele suçunun soruşturulması ve kovuşturulması re'sen yapılmaktadır. Kötü muamele suçu kapsamında yapılan şikayetler bu bakımdan ihbar kabul edilmektedir. İşbu sebepten şikayetten vazgeçme gibi kurumlar, söz konusu suçla ilgili uygulama alanı bulamayacaktır.
UZLAŞMA
Kötü muamele suçu, uzlaşma hükümlerine tabi olan suçlardan arasında sayılmamıştır.
ADLİ PARA CEZASINA ÇEVRİLME
Kötü muamele suçu sebebiyle faile verilecek özgürlüğü bağlayıcı cezanın, yani hapis cezasının, adli para cezasına çevrilmesi mümkündür.
HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI KARARI
Kötü muamele suçuna yönelik HAGB kararı verilebilir. Bu sebepten fail, 5 yıl denetim altında bulundurulur. Fail hakkındaki dava düşer.
HAPİS CEZASININ ERTELENMESİ
Kötü muamele suçundan dolayı ceza alan sanığın cezasının ertelenmesi veya ceza infaz kurumu yerine farklı şekilde çektirilmesine karar verilmesi mümkündür.
YARGITAY KARARLARI
YARGITAY 14. Ceza Dairesi
2012/15634 E.
2013/4620 K.
“…Kötü muamele suçundan sanık ...'ın yapılan yargılaması sonunda; kötü muamele suçlarından mahkûmiyetine dair Sakarya 1. Sulh Ceza Mahkemesinden verilen 13.05.2010 gün ve 2009/1095 Esas, 2010/343 Karar sayılı hükümlerin süresi içerisinde Yargıtayca incelenmesi sanık tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü: 5237 sayılı TCK.nın 232. maddesinde düzenlenen aile bireylerine kötü muamele suçu; yaralama, hakaret ve tehdit gibi Kanunun başka maddelerinde açıkça düzenlenmiş suçlar dışında aile bireylerine karşı işlenen eylemleri (çıplak gezdirme, aç bırakma, sürekli alay etme, korkutma gibi) kapsamaktadır. İddianamede sanığın kötü muamele suçunu oluşturacak eylemlerinden söz edilmediği gibi, buna ilişkin kanıtın da bulunmaması karşısında, mağdurenin aşamalarda istikrarlı anlatımı, müştekinin bu beyanları destekleyen anlatımları ve tüm dosya içeriğinden sanığın öz kızı olan mağdureyi döverek basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralamaktan ibaret eyleminin 5237 sayılı TCK.nın 86/2, 3-a maddelerine uyan alt soya karşı kasten yaralama suçunu oluşturduğu gözetilmeden suç vasfında hataya düşülerek kötü muamele suçundan aynı Kanunun 232/1. maddesi uyarınca mahkûmiyet hükmü kurulması, Sanık hakkında 23.07.2009 tarihli iddianamede mağdure ...,'ye yönelik kötü muamele suçu ile ilgili bir anlatım ve açılmış bir dava bulunmadığı halde CMK.nın 225. maddesine aykırı olarak bu suçtan da yazılı şekilde hüküm tesisi, Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 17.04.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi…”
YARGITAY 18. Ceza Dairesi
2015/23641 E.
2017/1535 K.
“…Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü: Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi. Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede; başkaca nedenler yerinde görülmemiştir, Ancak; TCK'nın 232. maddesi yaralama, tehdit, sövme gibi Yasa'nın başka maddelerinde açıkça suç olarak düzenlenmiş eylemler dışında kalan ve failin aynı konutta birlikte yaşadığı kişilere karşı gerçekleştirdiği mağdura bedenen veya ruhen zarar veren eylemleri kötü muamele suçu olarak düzenleyip yaptırıma bağlamaktadır. Hangi eylemlerin "kötü muamele" niteliğinde sayılacağı maddede açıklanmamış, yasa koyucu bu kavramı madde gerekçesinde "her türlü kötü muamele suçun oluşmasını olanaklı kılmaz kötü muamelenin merhamet, acıma ve şefkatle bağdaşmayacak nitelikte bulunması gereklidir." şeklinde tanımlamıştır..... ve .... duyguları ile bağdaşmayan, mağdura bedenen veya ruhen zarar veren eylemlerin kötü muamele olarak kabulü gerekir. Somut olayda; sanığın eşi olan müşteki ile birlikte yaşadığı eve kuma getirmesinden sonra müştekiye kötü davrandığı, bu nedenle, müştekinin psikolojisinin bozulduğu, intihara teşebbüs ettiği, sanığın eve kuma getirmesi, kötü davranış ve tutum sergilemesi eyleminin bir bütün halinde sevgi ve merhamet duyguları ile bağdaşmayan, müştekiye ruhen zarar veren, mağdurda duygusal bozukluğa yol açacak boyuta ulaşan kötü muamele niteliğinde olduğu ve dolayısıyla sanığın üzerine atılı kötü muamele suçunun oluştuğu gözetilmeksizin, kanuni ve yerinde olmayan gerekçeyle beraat kararı verilmesi, Kanuna aykırı ve O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnameye uygun olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas mahkemesine gönderilmesine, 13/02/2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi…”
YARGITAY 18. Ceza Dairesi
2015/29909 E.
2017/3762 K.
“…Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü: Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi. Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir. Ancak; Hamile olduğunu bildiği katılan karısı ...’a sanık ...’in “Çocuğu aldır, aldıramıyorsan çık damdan atla, düşür, yoksa bu senin ölüm sebebin olur” dediğinin katılan ve tanık beyanları karşısında bir bütün halinde TCK'nın 106/1, 1. cümlesinde düzenlenen tehdit suçunu oluşturmasına rağmen soruşturma aşamasında tehdit suçundan takipsizlik kararı verildiğinin anlaşıldığı, eylemin yargılamaya konu edilen kalan kısmıyla ne şekilde kötü muamele suçunu oluşturduğunun gerekçede yeterince tartışılmadan sanığın TCK'nın 232/1. maddesinde düzenlenen kötü muamele suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi, Kanuna aykırı ve sanığın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak, HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 04.04.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi…”
YARGITAY 18. Ceza Dairesi
2019/9191 E.
2020/4979 K.
“…TCK’nın 232. maddesi, yaralama, tehdit ve sövme gibi Kanunun başka maddelerinde açıkça suç olarak düzenlenmiş eylemler dışında kalan ve failin aynı konutta birlikte yaşadığı kişilere karşı gerçekleştirdiği, çıplak gezdirme, aç bırakma, sürekli alay etme, korkutma vb. eylemleri kötü muamele suçu olarak düzenleyip yaptırıma bağlamaktadır. Somut olaya ilişkin olarak iddianamede sanığın, mağdur çocuğunu odaya kilitleyerek yemek vermediği biçiminde anlatılan eyleminin, TCK'nın 232/1. maddesinde düzenlenen kötü muamele suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşerek aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğü ihlal suçundan hüküm kurulması, Kanuna aykırı, O Yer Cumhuriyet Savcısı’nın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnameye uygun olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 25/02/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi…”