Miras taksim sözleşmesi nedir?

Miras taksim sözleşmesi, mirasın mirasçılar arasında ne şekilde paylaşılacağını içeren özel bir sözleşmedir. Bu sözleşmedeki amaç, miras pay oranlarının mirasçılardan tarafından belirlenmesidir.

Miras taksim sözleşmesi oldukça önemlidir. Çünkü hangi mirasçının mirastaki payının ne olduğunu belirlemektedir.

Mirasbırakanın ölmesi halinde birden fazla mirasçı bulunması halinde mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir. Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler.

Miras paylaşma sözleşmesi niteliği itibariyle mirasçılar arasında mirasın ne şekilde paylaşılacağını düzenleyen özel bir sözleşme türüdür. Bu sözleşme ile miras pay oranları mirasçılar tarafından bizzat belirlenmektedir. Miras paylaşma sözleşmesi yasal veya atanmış mirasçılar arasında gerçekleştirilebilir.

KENDİLERİNE MİRAS PAYI DÜŞEN MİRASÇILAR ARALARINDA ANLAŞARAK MİRASIN NE ŞEKİLDE PAYLAŞILACAĞINI BELİRLEYEBİLİRLER.

*Miras paylaşma sözleşmesi ancak tüm mirasçıların katılımıyla yapılabilir. Tüm mirasçıların miras taksim sözleşmesine katılması şarttır.

*Paylı mülkiyet halinde bu sözleşme yapılamaz. Elbirliği halinde mülkiyet söz konusu olmalıdır. Paylı mülkiyet söz konusu olduğunda her mirasçının payı belli olduğundan miras taksim sözleşmesine gerek duyulmamaktadır.

*Ancak terekeye dahil malvarlığı hakkında miras paylaşma sözleşmesi yapılabilir. Terekeye dahil olmayan malvarlığı hakkında miras taksim yani miras paylaşma sözleşmesi yapılamaz.

TMK Madde 676

Mirasçılar arasında payların oluşturulması ve fiilen alınması veya aralarında yapacakları paylaşma sözleşmesi mirasçıları bağlar.

Paylaşma sözleşmesiyle mirasçılar, tereke mallarının tamamı veya bir kısmı üzerindeki elbirliği mülkiyetinin miras payları oranında paylı mülkiyete dönüştürülmesini de kabul edebilirler.

MİRAS PAYLAŞMA SÖZLEŞMESİNİN ŞEKLİ

Paylaşma sözleşmesinin geçerliliği yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır. Yani mirasçıların kendi arasında miras paylaşma yapabilmesi ve payları istediklerince belirleyebilmesi için en azından adi yazılı bir sözleşmenin bulunması, sözleşmenin geçerlilik şartıdır.

 
TMK Madde 677

Terekenin tamamı veya bir kısmı üzerinde miras payının devri konusunda mirasçılar arasında yapılan sözleşmelerin geçerliliği yazılı şekle bağlıdır.

Bir mirasçının üçüncü kişiyle yapacağı böyle bir sözleşmenin geçerliliği, noterlikçe düzenlenmesine bağlıdır. Sözleşme bu kişiye paylaşmaya katılma yetkisi vermez; sadece paylaşma sonunda mirasçıya özgülenen payın kendisine verilmesini isteme hakkını sağlar.

 

Her ne kadar sözleşmenin geçerliliği konusunda kanunda aranan şart yazılı yapılması ise de, miras paylaşma sözleşmesinin konusu bir taşınmaza ilişkin mülkiyet veya başkaca bir ayni hakkın devrini içeriyorsa yazılı yapılması, olası bir ihtilafta ispat noktasında yeterli olmayacaktır. Burada en azından sözleşmenin noter huzurunda akdedilmesi daha güvenli olacak ve ispat kolaylığı sağlayacaktır.

 

YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ E. 2021/122 K. 2021/4895 T. 9.6.2021

“…Dava, TMK’nin 676.maddesi kapsamında miras taksim sözleşmesine dayalı muris … adına kayıtlı 867 parsel sayılı taşınmazın mevcut tapu kaydının iptali ile taşınmazın davacılar adına tescil istemine ilişkindir.

4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 676. Maddesi uyarınca miras ortaklığına ( terekeye ) dahil taşınmazlara ilişkin miras taksim sözleşmesinin geçerliliği için tüm mirasçıların katılımı ile adi yazılı şekil yeterlidir. Miras paylaşımı ( taksim ) ancak taksim sözleşmesinin yapıldığı sırada miras ortaklığına dahil, paylaşılmamış olan miras mallar için söz konusudur. Paylı mülkiyete dönüştürülmüş ya da diğer mirasçıların oluruyla bir veya birkaç mirasçı adına tescil edilen durumlarda miras taksim sözleşmesi yapılması sonuç doğurmaz.

Hemen belirtilmelidir ki, TMK’nin 676. maddesinde öngörülen yazılı şekil, bir ispat koşulu değil, geçerlilik koşuludur. TBK’nin 11/2. maddesine göre kanunun emrettiği şeklin dereceyi şumul ve tesisi hakkında başkaca bir hüküm tayin olunmamış ise, akit bu şekle riayet olunmadıkça sahih olmaz. Şekle aykırılığın müeyyidesi az önce açıklanan yasa maddesinde hüküm altına alındığı üzere kanunun öngördüğü bir şeklin kapsam ve sonuçları hakkında başka bir hüküm konulmamış ise, şekle uyulmadan yapılan sözleşme hükümsüzdür. Hükümsüzlüğe bağlanan sonuç 29.9.1988 tarihli ve 2/2 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde belirtildiği gibi; kanun, öngördüğü şekil şartı bir geçerlilik şartı olarak düzenlenmiş bulunmakta ve buna uyulmadan yapılan sözleşmelere geçersizlik müeyyidesini ( hukuki sonucunu ) bağlamaktadır. Kanunda öngörülen şekil şartı emredici nitelikte olduğundan, hakim şekil noksanlığını her safhada resen gözönüne almak zorundadır. 12.4.1944 tarihli ve 1943/14 Esas, 1944/13 Karar sayılı içtihadı birleştirme kararında da belirtildiği gibi, geçerliliği şekle bağlı sözleşmelerde, kanunun öngördüğü şekle uyulmaması sözleşmeyi hükümsüz kılar ve bu husus itiraz nedeni olduğundan hakim tarafından doğrudan doğruya göz önünde tutulur.

Ancak şekle bağlı bir sözleşmede, şekle aykırı olarak yapılan sözleşme kural olarak geçersiz olmakla birlikte, bu sözleşmeden doğan edimler taraflarca tam olarak ifa edilmiş ise, şekil eksikliği nedeniyle geçersizliği ileri sürmek, hakkın kötüye kullanılmasını oluşturur…”

 

YARGITAY 14. HUKUK DAİRESİ E. 2019/4447 K. 2020/3929 T. 23.6.2020
“…Mirasçılar arasında payların oluşturulması ve fiilen alınması veya aralarında yapacakları paylaşma sözleşmesi mirasçıları bağlar. Paylaşma sözleşmesiyle mirasçılar, tereke mallarının tamamı veya bir kısmı üzerindeki elbirliği mülkiyetinin miras payları oranında paylı mülkiyete dönüştürülmesini de kabul edebilirler. Paylaşma sözleşmesinin geçerliliği yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır. Mirasçıların aralarında yapacakları paylaşma sözleşmesi kendilerini bağlar. Paylaşma sözleşmesinin geçerli olabilmesi için paylaşma konusu şeyin mirasbırakana ait olması gerekir. Paylaşma sözleşmesinin yazılı şekilde yapılmış olması ve bütün mirasçıların katılması zorunludur. Bütün mirasçıların katılmadığı paylaşma sözleşmeleri geçersizdir.

Somut olayda; davacı 13.02.1985 tarihli satış vaadi sözleşmesiyle satmayı vaad eden …’den 303 parsel sayılı taşınmazın 13.02.1985 tarihli taksim sözleşmesine göre ekli krokide dört numara ile gösterilen 10.328 m2 miktarındaki kısmını satın almayı vaad etmiştir. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 676. maddesine göre, paylaşma sözleşmesinin geçerliliği yazılı şekilde yapılmasına bağlı olup bütün mirasçıların katılması zorunludur. Dosya içerisinde bulunan taksim krokisinde murisin tüm mirasçılarının yer almadığı, davacının paylaşım yaptıklarını iddia ettiği 18.05.1965 tarihli miras taksim sözleşmesinin de dosya arasında bulunmadığı anlaşılmıştır…”

 
MİRASÇILAR ANLAŞAMAZSA NE OLUR?

Mirasçılardan her biri, sözleşme veya kanun gereğince ortaklığı sürdürmekle yükümlü olmadıkça, her zaman mirasın paylaşılmasını isteyebilir. Her mirasçı, terekedeki belirli malların aynen, olanak yoksa satış yoluyla paylaştırılmasına karar verilmesini sulh mahkemesinden isteyebilir.

Mirasçılardan birinin istemi üzerine hâkim, terekenin tamamını ve terekedeki malların her birini göz önünde tutarak, olanak varsa taşınmazlardan her birinin tamamının bir mirasçıya verilmesi suretiyle paylaştırmayı yapar.

 

Mirasçılara verilen taşınmazların değerleri arasındaki fark para ödenmesi yoluyla giderilerek miras payları arasında denkleştirme sağlanır.

Paylaşmanın derhâl yapılması, paylaşım konusu malın veya terekenin değerini önemli ölçüde azaltacaksa; sulh hâkimi, mirasçılardan birinin istemi üzerine bu malın veya terekenin paylaşılmasının ertelenmesine karar verebilir.

Mirasçılardan biri tarafından açılmış olan paylaşma davasına rağmen yine de taraflar arasında paylaşma sözleşmesi yapılması mümkündür. Bu durumda dava, sulh yoluyla sona ermiş olur.

PAYLAŞMA SÖZLEŞMESİ NE ZAMANA KADAR YAPILABİLİR?

Mirasçılar arasındaki paylaşma sözleşmesi, mirasın açılmasından itibaren paylaşma tamamlanıncaya kadar yapılabilecektir.

Mirasbırakanın katılması veya izni olmaksızın bir mirasçının henüz açılmamış bir miras hakkında diğer mirasçılar veya üçüncü bir kişi ile yapacağı sözleşmeler ise geçerli değildir. Böyle bir sözleşme gereğince yerine getirilmiş olan edimlerin geri verilmesi istenebilir.

Miras Taksim Sözleşmesi Hangi Kanunda Düzenlenmiştir?

Miras taksim sözleşmesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 676. maddesinde “Paylaşma sözleşmesi” başlığında yer almaktadır. Miras paylaşımının sonuçlandırılması, mirasçıların birbirine karşı sorumluluğu ve mirasçıların üçüncü kişilere karşı sorumluluğu gibi mirasın paylaştırılması ve sonucuyla ilgili düzenlemeler yine aynı kanunun 676 ve 682 maddeleri arasında yer almaktadır.

Miras Taksim Sözleşmesinin Geçerlilik Şartları Nelerdir?

Miras taksim sözleşmesinin geçerli olarak hüküm doğurması, sözleşmenin geçerlilik şartlarına uygun olarak yapılmasına bağlıdır. Miras taksim sözleşmesinin geçerlilik şartları şu şekilde sıralanabilir:

Mirasbırakanın ölümünün gerçekleşmiş olması gereklidir.

Sözleşmenin yazılı şekilde yapılması gereklidir.

Sözleşmenin bir araya gelmiş yasal veya atanmış tüm mirasçılar tarafından yapılması ve özgür iradeyle imzalanması gereklidir.

Mirasçılar, terekenin nasıl paylaştırılacağı konusunda oybirliğine varmaları gereklidir.

Sözleşmenin, mirasçıların özgür iradelerinin yansıtmadığına dair şüphe varsa ve sözleşmenin üçüncü kişileri aldatmak amacıyla düzenlendiği iddia ediliyorsa, mirasçının alacaklıları tasarrufun iptali davası açarak bu sözleşmeyi geçersiz kılabilir.

Miras Taksim Sözleşmesi Üçüncü Kişilerle Yapılabilir mi?

Kanuna göre, bir mirasçının üçüncü bir kişiyle yapacağı miras taksim sözleşmesinin geçerliliği, sözleşmenin noterlikçe düzenlenmesine bağlıdır. Bu sözleşme üçüncü kişiye paylaşmaya katılma yetkisi vermemekte; sadece paylaşma sonunda mirasçıya özgülenen payın kendisine verilmesini isteme hakkı sağlamaktadır.

Miras Paylaşımı (Taksim) Davası Nedir ve Hangi Mahkeme Görevlidir?

Terekenin paylaşılması için mirasçılar arasında bir anlaşma oluşmazsa mirasçılardan her biri mirasın paylaşılmasını isteyebilir. Terekedeki belirli malların aynen, olanak yoksa satış yoluyla paylaştırılmasına karar verilmesini, mirasbırakanın yerleşim yerindeki sulh hukuk mahkemesinden istenebilir. Mirasçılardan birinin istemi üzerine hâkim, terekenin tamamını ve terekedeki malların her birini göz önünde tutarak, olanak varsa taşınmazlardan her birinin tamamının bir mirasçıya verilmesi suretiyle paylaştırmayı yapar. Mirasçılara verilen taşınmazların değerleri arasındaki fark para ödenmesi yoluyla giderilerek miras payları arasında denkleştirme sağlanır.

Miras Paylaşımı Hangi Nedenlerle Ertelenebilir?

Miras paylaşımının ertelenmesi iki nedenle olabilmektedir:

*Mirasbırakanın tarafından belirlenen bir paylaştırma kuralı varlığı
*Mirasçıların hazırladığı belli bir süre için paylaşmanın ertelenmesine ilişkin sözleşmenin varlığı
*Hakim kararı
*Mirasın açıldığı tarihte mirasçı olabilecek cenin varlığı
*Sulh hakimi, paylaşmanın derhâl yapılması, paylaşım konusu malın veya terekenin değerini önemli ölçüde azaltacaksa; mirasçılardan birinin istemi üzerine bu malın veya terekenin paylaşılmasının ertelenmesine karar verebilir.

Mirasın açıldığı tarihte, mirasçı olabilecek bir cenin varsa miras paylaşımı ceninin doğumuna kadar ertelenir. Anne muhtaç ise, doğuma kadar geçim giderleri terekeden sağlanabilir.

MİRASÇILARIN BİRBİRİNE KARŞI SORUMLULUĞU

Paylaşmanın tamamlanmasından sonra mirasçılar, paylarına düşen mallar için birbirlerine karşı satım hükümlerine göre sorumludurlar.

Mirasçılar, paylaşmada her birine özgülenmiş olan alacakların varlığını birbirlerine karşı garanti ettikleri gibi; borsaya kayıtlı olan kıymetli evrak dışında, alacağın mirasçının hakkına mahsup edilen miktarı için borçlunun ödeme gücünden adî kefil gibi sorumludurlar.

Garantiye ve kefalete dayanan dava, paylaşma tarihinin veya daha sonra yerine getirilecek alacaklarda muacceliyet tarihinin üzerinden bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.

 

MİRASÇILARIN ÜÇÜNCÜ KİŞİLERE KARŞI SORUMLULUĞU

Mirasçılar, bölünmesine veya nakline alacaklı tarafından açık veya örtülü olarak rıza gösterilmemiş olan tereke borçlarından dolayı, paylaşmadan sonra da bütün malvarlıklarıyla müteselsilen sorumludurlar.

Paylaşmanın gerçekleştiği tarihin veya daha sonra yerine getirilecek borçlarda muacceliyet tarihinin üzerinden beş yıl geçmekle teselsül sona erer.

Paylaşma sözleşmesinde ödenmesi kendisine yükletilmemiş olan bir tereke borcunu veya üzerine aldığı miktardan fazlasını ödeyen mirasçı, diğer mirasçılara rücu edebilir.

Rücu hakkı, ilk önce, ödenmiş olan borcu paylaşma sözleşmesiyle üstlenmiş bulunan mirasçıya karşı kullanılır. Diğer hâllerde, aksi kararlaştırılmış olmadıkça, mirasçılardan her biri terekedeki borçları miras payı oranında ödemekle yükümlüdür.

Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 1976 / 3781 E. 1976 / 3989 ve 10.05.1976 tarihli kararında ”Gıyap kararı tebliğ edildiği halde, (G) ve (P) duruşmada bulunmadıklarından, mühürlerini inkar etmiş sayılmışlar ve anılan tanık eksikliği yüzünden de sözleşmenin bunlarda ilgili bölümü geçersiz kabul edilmiş, davalı taraf hükmü temyiz etmemiş,böylece usulsüz düzenleme kesin hal almış, şu suretle, mirasçılardan ikisi sözleşmeye katılmamış durumuna girmişlerdir. Oysa tüm mirasçılar katılmadıkça taksim sözleşmesi geçerlik kazanmaz. O halde taksim sözleşmesinin tamamının iptal edilmesi gerekirken kısmen iptal olunması usul ve kanuna aykırıdır. ”

Yargıtay Hukuk Dairesi 10.12.2009 gün ve 2009/10114-12836 sayılı ilamında , ”Davalı İsmail vekilinin kararı temyizi üzerine Özel Dairece hüküm 33 nolu parsel yönünden onanmış; ıslah konusu taşınmazlar yönünden ise, dava konusu edilmeyen bir şeyin ıslah yoluyla davaya ithaline ve dava konusu haline getirilmesine yasal açıdan olanak bulunmadığına ve miras bırakanın eşi Hatice’nin sağ olduğu halde 21.02.1980 tarihli miras taksim sözleşmesinde yer almamasının sözleşmeyi geçersiz kıldığına işaretle ve yukarıya metni aynen alınan gerekçe ile bozulmuştur.”


Miras taksim sözleşmesinin geçerli olması için yaşayan tüm mirasçılarla beraber yapılması gerektiği yargıtay kararlarıyla da geçerlilik şartı sayılmıştır. Ancak paydaşlar içerisinde fiil ehliyeti olmayan kişiler varsa onların adına yasal temsilcilerinin iradelerini açıklamaları ile de miras paylaşma sözleşmesi yapılabilir. Sözleşmeye paydaş yerine vekili de yetkili olduğuna dair belgesi olması şartıyla katılabilir. Buna karşın vasinin katılması söz konusu ise ; Sulh hakiminden alınan izin yeterlidir. Sözleşme nedeniyle veli ve küçüğün çıkarlarının ters düşmesi durumunda ise kayyum atanır.

Paylaşma sözleşmesine tüm mirasçıların katılıp katılmadığının tespiti için mirasçılık belgesinin (veraset ilamının) bulunması gerekmektedir. Yargıtay’ca verilen “Murise ait veraset ilamı istenmeden hüküm tesis edilmesi hatalıdır. Uyuşmazlığın çözülebilmesi için öncelikle veraset ilamı alınmalı ve tüm mirasçıların kesin olarak saptanılması gerekir.” kararları da veraset ilamının mutlaka ve muhakkak bulunması gerektiği yönündedir.

Aynı zamanda sözleşme kesinlikle yazılı olmalı ve tüm yasal mirasçıların sözleşmedeki paylaşımı kabul ettiklerine dair sözleşmenin altında imzalarının olması zorunludur.

Miras taksim sözleşmesi yalnızca miras bırakanın ölümünün ardından , miras açılınca yapılabilir. Miras bırakan ölmeden önce yapılan sözleşmeler ahlaka aykırı olduğu için geçersiz sayılır.

MİRAS TAKSİM SÖZLEŞMESİ DAVALARI

Miras Taksim Sözleşmesi Gereği Tapu İptal ve Tescil Davaları

Sözleşmedeki paylaşma şeklinin aksine bir tescil yapıldıysa taraflar tapu iptali için dava açabilirler veya taraflarca sözleşme gereği tereke paylaşıldıktan sonra herkesin mülkiyetini kendi üzerine geçirmesi adına tescil davası açılabilir.

Miras Taksim Sözleşmesinden Doğan Alacak Davası

Miras taksim sözleşmesi ; mirasçılar tarafından yazılı olarak yapılan ve mirasçıların kendilerini bağladıkları bir sözleşme olmasından dolayı bir takım hak ve borçlar doğurmaktadır. Miras taksim sözleşmesi sözleşmeyi imzalayan herkese karşılıklı olarak borç yüklemektedir. Tarafların karşılıklı olarak borçları yerine getirmeleri sözleşmenin esasına uygun davranmaları zorunludur. Sözleşme imzalandıktan sonra tereke tarafların iradesine uygun olarak paylaşılır. Burada taraflara düşen borçlar terekeden kendilerine pay edilenler haricinde olan malları sözleşmenin esasına uygun olarak diğer paydaşlara teslim etmeleridir. Eğer taraflar sözleşmenin esasına uymazsa hakkı gasp olan taraf sözleşmeye bağlı alacağı için mahkemeye başvurabilir.

Misal olarak paylaşımın sonunda paydaşlar ; kendi payları haricindeki ellerinde olan maddi ya da manevi eşyaları teslim etmeyen tarafa malların kendilerine iadesi için veya bir taşınmazın satılmaması için karşı tarafa para ödemeyi kabul eden taraf bu parayı ödemezse ödeme yapması için dava açabilirler.

Miras Taksim Sözleşmesinin İptali Davası

Miras taksim sözleşmesinin; esaslı hata olması halinde iptali ya da geçersiz sayılması mahkemeden istenebilir. Burada esaslı hatadan kasıt tarafların sözleşmeyi imzalarken yaptıkları irade sakatlıklarıdır. Taraflar sözleşmeyi imzalarken sözleşmenin esasına ilişkin hataya düşmüş , yanılmış veya bilerek hataya düşürülmüş ( kandırılmış ) olabilirler. Bunun dışında sözleşme taraflara zorla, korkutularak ya da tehdit edilerek imzalatılmış olabilir. Bu durumlarda taraflar mahkemeye başvurup sözleşmenin iptalini ya da bu sebeplerden dolayı geçersiz sayılmasını isteyebilirler. Ancak bu sebepler dışında terekenin eşit paylaştırılmaması kanunda eşit paylaştırılacağına dair hüküm bulunmadığından ötürü iptal veya geçersizlik sebebi sayılmamıştır.

Yargıtay 14.Hukuk Dairesi 2008-1037 E ve 1731 K sayılı kararında ”Paylaşma sözleşmesi yapılmasını düzenleyen Türk Medeni Kanununun 676. maddesi hükmünce de, bütün mirasçıları bağlayacak olan paylaşma sözleşmelerinde paylaşmanın eşit miktarla yapılacağına değinen amir bir hüküm yoktur. Hal böyle olunca, davacının paylaşmanın miktar eşitliği ilkesine aykırı yapıldığı iddiası dinlenemez ” demektedir.

Miras Taksim Sözleşmesinin Sonuçları Nelerdir?

Mirasçıların ortak irade ile sözleşmeyi hazırlamaları gerektiğini belirttik. Peki sözleşmenin imzalanıp tamamlandıktan sonra mirasçıların birbirine karşı sorumlulukları ne olacaktır?

Her bir mirasçı yaptıkları bu sözleşme uyarınca paylarına düşen malvarlığına ilişkin birbirlerine karşı satım hükümlerince sorumludurlar.

Miras taksim sözleşmesinin yapılmasıyla ortaya çıkan ilk sonuç; bu sözleşme uyarınca paylaşma sonrası mirasçılara kendi paylarını isteme hakkı verir. Mirasçıların birbirlerine karşı sorumlulukları taşınırlar da teslim ile taşınmazlarda da tescilin yapılması ile sona erer.  Malvarlığı üzerindeki teslim ve tescil ile paylaşımın yapılmasından sonra malvarlığı üzerindeki iştirak halindeki mülkiyet bozulur.

Mirasçılar aralarında yaptıkları işbu sözleşmeden dolayı ödemekle yükümlü oldukları borçları zamanında ödemek ve kararlaştırılan edimi birbirlerine karşı ifa etmek zorundadırlar. Aksi durumda taşınır mallarda teslim edilmeyen taşınmaz mallarda da tescil edilmeyen durumlarda karşı taraf olan diğer mirasçının dava açma hakkı saklı kalır.

Fakat sadece mirasçıların teslim ve tescil işlemlerini yapmalarıyla da birbirlerine karşı sorumlulukları tamamen ortadan kalkmaz. Şöyle ki; mirasçının kendi payına düşen mal üzerinde ayıp olması yine sorumluluğun devam ettiğini gösterir veya payına düşen malın 3. kişi tarafından alıkonulması durumunda da mirasçıların birbirlerine karşı sorumlulukları devam eder.

Sözleşmenin bir diğer sonucu ise mirasçıların tereke üzerindeki borçlardan müteselsilen sorumlu olmalarıdır. Mirasçılar tereke üzerindeki borçlara karşı kendilerine başvuran alacaklıya borcu ödedikten sonra ilgili mirasçıya yapılan bu sözleşme uyarınca ödediği borç miktarı tutarında rücu etme hakkı vardır. Yani tereke alacaklısı mirasçılardan herhangi birine alacağını tahsil etmek için başvurabilir. Başvurması üzerine borcu kapatan mirasçıda aralarında yaptıkları miras taksim sözleşmesinde hüküm varsa bunun bir sonucu olarak diğer mirasçılara rücu etme hakkını kullanabilir.

Miras Taksim Sözleşmesi Zamanaşımı

Bu müteselsilen sorumlulukları mirasçıların miras taksim sözleşmesi uyarınca paylaşımın gerçekleştiği tarihten itibaren 5 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Aynı zamanda müeccel borçlarda da muacceliyet tarihinden itibaren yine 5 yıllık zamanaşımı süresi öngörülmüştür.

Eğer yasal mirasçılar miras üzerinde paylarının nasıl ve ne şekilde paylaştırılacağına karar veremezlerse paylaşımın mahkeme tarafından yapılması için hukuki yollara başvurabilirler. Bu hukuki yol olarak karşımıza miras taksim davası çıkmaktadır.