Yerel seçimlerin üzerinden üç ay geçti. Önümüzdeki genel seçimlerde iktidarı belirleyecek kritik unsurlardan biri, muhafazakâr eğilimli illerin oy tercihleri olacak. Bu bağlamda, Türkiye’deki muhafazakâr tipolojinin birleştirici ana temaları olduğu ve şehirler arası farkların birbirini etkileyecek kadar büyük değişkenlik göstermediği değerlendirildiğinde, bu yazıda Afyonkarahisar, Kütahya ve Uşak illeri özelinde mevcut CHP yönetimlerinin çalışmaları ve kamuoyu tepkileri analiz edilecektir.

Ülkemizdeki muhafazakâr karakterizasyonu şekillendiren ve hayatın her alanını belirleyebilen temaların başında din olgusu gelmektedir. Belirtilen illerin sakinleri de inançları ve kültürel normlarıyla uyum gösteren politikalar beklemektedirler. Marksist soldan ayrılan sosyal demokrasi ise, esnek yapısı dolayısıyla inanç ve gelenekçi öğeleri demokratik zeminde buluşturabilmekte ve mevcut sistemi iyileştirmeyle birlikte yenilikler sunmaya yönelik realist bir düşünce yapısına sahiptir.

CHP il yönetimleri, ekonomik kısıtlamalara rağmen bu şehirlere özgü demokratik sol formüller geliştirip başarıya ulaşabilirlerse, Türkiye’deki sosyal demokrasi anlayışına ciddi artı değer sağlayacak ve dünyada sağ popülizmin yükselişte olduğu bir dönemde dikkat çekeceklerdir.

Afyonkarahisar Belediye Başkanı Burcu Köksal, muhafazakâr yaklaşımlı söylem ve eylemleriyle dikkat çekmektedir. Örneğin, Mevlevi geleneği kapsamında düzenlediği "40 Hafız, 40 Hatim, 40 Kazanlı Şifalı Aşure" etkinliği, halk arasında büyük bir ilgiyle karşılanmıştır. Bu etkinlik kapsamında, vatandaşlarla birlikte dua eden Köksal, manevi değerlerin yaşatılmasının önemine vurgu yapmıştır. Bu tür etkinlikler, halkın gözünde Köksal’ı "bizden biri" olarak görmelerine yardımcı olmaktadır.

Ekonomik anlamda ise, Afyonkarahisar’da açılan kent lokantaları, halka uygun fiyatlı ve kaliteli yemek hizmeti sunarak ekonomik sıkıntılarla başa çıkmalarına yardımcı olmaktadır. Bu lokantalar, aynı zamanda farklı görüşlerden insanları bir araya getirerek sosyal dayanışmayı pekiştirmektedir.

Kütahya Belediye Başkanı Eyüp Kahveci de muhafazakâr değerlere hitap eden bir yönetim sergilemektedir. Kahveci, Kütahya’nın manevi sembollerinden Ulu Cami’de birleştirici bayram mesajları vererek, halk arasında güven ve birlik duygusunu pekiştirmektedir. Ayrıca, Kütahya’da açılan Kent Lokantası, ekonomik olarak zor durumda olan vatandaşlara hizmet vermekte ve halk arasında büyük bir ilgi görmektedir.

Kütahya Belediyesi ayrıca ailelere ücretsiz manevi danışmanlık ve rehberlik hizmeti vermektedir. Bu hizmet, zor zamanlardan geçen ailelere psikolojik destek sağlamakta ve sosyal demokratik politikaların halk tarafından benimsenmesine katkı sağlamaktadır.


Uşak Belediye Başkanı Özkan Yalım, insanların ibadetlerini hijyenik bir ortamda gerçekleştirebilmeleri için periyodik temizlik çalışmaları başlatmıştır. Bu tür adımlar, halkın dini inançlarına saygı gösterildiğini hissetmelerini sağlamakta ve belediye yönetimine olan güvenlerini artırmaktadır.

Uşak’ta da kent lokantaları, ekonomik anlamda zor durumda olan vatandaşlara destek sağlamaktadır. Bu lokantalar, sadece uygun fiyatlı yemek sunmakla kalmayıp, aynı zamanda vatandaşların bir araya gelerek sorunlarını paylaşabildikleri sosyal alanlar oluşturmaktadır.

Sosyal demokrasinin bu tür toplumsal yapılarda kabul görmesi açısından, geleneksel değerlerin önemli bir kriter olarak politik formülasyonun içerisinde yer almaları gerekmektedir. Böylece, sosyal demokrasinin dine mesafeli duruşu şeklinde oluşturulan hatalı bilinç düzeltilebilir ve uygulanacak diğer yapıcı ve yenilikçi politikaların muhafazakâr insanlar tarafından benimsenmesine katkı sağlanabilir.

Ekonomi sorunu, şu an çözülmesi gereken en önemli problemlerden biridir. Yaşam maliyetlerinin arttığı dönemde belediyelerin sunacağı uygulanabilir çözüm metotları, vatandaşları biraz olsun rahatlatacaktır. Bu konuda kent lokantaları ciddi bir hizmet vermektedir. Lokantaların sosyolojik kompozisyonu incelendiğinde, her görüşten insanın aynı masalarda buluşabildikleri ve dertlerine ortak buldukları gözlemlenmektedir. O yüzden lokanta hizmeti, sadece uygun fiyatlı veya ulaşılabilir yemek hizmeti olarak algılanmamalıdır. Bu masalar, vatandaşların kendilerini ifade edebildikleri ve benzer sorunları yaşayan insanların buluşma noktaları olarak değerlendirilebilir. Bu da sosyal demokrasinin dayanışma ilkesini yansıtmaktadır.

Finansal bağlamda zor zamanlardan geçen vatandaşların seslerini duyurabilmeleri açısından belediye başkanlarının halkla buluşma toplantıları ile mahalleleri veya esnafları ziyaret etme programları gerçekleştirdikleri görülmüştür. Farklı kaynaklardan ulaşılan görüntülerde anlaşılacağı üzere, samimi ortamlarda geçen sohbetlerde yurttaşların sorunları ve talepleri dinlenerek "yanınızdayız" mesajı hissettirilmektedir. Kütahya Belediyesi’nin ailelere ücretsiz manevi danışmanlık ve rehberlik hizmeti sunması da, zor zamanlardan geçen ailelere psikolojik destek açısından değerli bir gelişmedir.

Afyonkarahisar Belediye Başkanı Burcu Köksal, kriz dönemlerinden daha fazla etkilenen kadın emeğine özel değer göstererek, bunu “Kadınlarımızın emeğini tüm Türkiye’ye duyuracağız.” şeklinde ifade edip bölgedeki kadınların özgüvenine katkı sağlamıştır. Bu da sosyal demokrasinin eşitlikçi ilkesinin pratik alana yansımasını göstermektedir.

Üç aylık durumu özetlemek gerekirse, örneklemde bulunan belediye başkanlarının kentin muhafazakâr dokusunu göz önünde bulundurarak sosyal demokratik politikalar biçimlendirmeye çalıştıkları ve ekonomik açıdan yaşanan zor zamanlarda dayanışma hissiyatı oluşturdukları gözlemlenmektedir. Demokratik sol politikaların bölgede doğru anlaşılması açısından verimli çalışmalar gerçekleşmiştir. Diğer muhafazakâr kodlu il yönetimlerinin de benzer formülasyonla hareket ettikleri veya edecekleri düşünülebilir. Bu tür politikaların başarısı, sosyal demokrasinin muhafazakâr yapılar içinde de kabul görebileceğini ve hatta bu yapıları dönüştürebileceğini göstermektedir.

Sosyal demokratlar, yerel yönetimlerde toplumsal eşitlik ve adaleti sağlamak amacıyla halkın ekonomik refahını artıracak politikalar geliştirmelidir. Bu bağlamda, yerel ekonomiyi güçlendirmek için küçük ve orta ölçekli işletmelere düşük faizli kredi imkanları sağlanmalı ve bu işletmelerin gelişimine yönelik eğitim programları düzenlenmelidir. Yerel üretim ve tüketimi teşvik etmek için yerel tarım ve üretim kooperatifleri desteklenmeli, halkın yerel ürünleri tercih etmesi sağlanmalıdır. Ayrıca, düşük gelirli ailelere yönelik sosyal yardım programları genişletilmeli ve herkesin temel ihtiyaçlarına ulaşabilmesi için gıda bankaları ve uygun fiyatlı halk marketleri kurulmalıdır. Ek olarak, işsizlikle mücadele etmek için istihdam yaratacak projeler ve mesleki eğitim programları hayata geçirilmelidir. Bu tür ekonomik programlar, sosyal demokrat yerel yönetimlerin, toplumsal dayanışma ve adalet prensipleri doğrultusunda hareket etmelerini sağlayacaktır.

--

Muratcan IŞILDAK