Suriye’de Esad Yönetiminin Sonu ve Yeni Dönem
Suriye’de yarım asrı aşkın süredir süregelen Esad ailesinin yönetimi, son günlerde yaşanan dramatik gelişmelerle sona erdi. Baba Hafız Esad’ın 2000 yılında ölümünden sonra iktidara gelen Beşar Esad, 2011’de başlayan barışçıl demokrasi yanlısı protestolara sert müdahalelerle karşılık verdi. Bu sertlik, ülkeyi büyük bir yıkıma sürükleyen ve yarım milyondan fazla insanın ölümüne, 12 milyon kişinin yerinden edilmesine yol açan bir iç savaşın fitilini ateşledi. Esad rejimi, yıllar boyunca Rusya, İran ve Hizbullah gibi müttefiklerinden aldığı destekle ayakta kalmayı başarsa da, son haftalarda yaşanan askeri ve siyasi gelişmeler, yönetimin sonunu getirdi.
Son olarak İslamcı militan grup Hayat Tahrir el-Şam (HTŞ) ve müttefik isyancı gruplar, 13 gün önce kuzeybatı Suriye'de geniş çaplı bir saldırı başlattı. Bu saldırılar, Esad rejimi için büyük bir çöküşe yol açtı. HTŞ, hızlı bir şekilde Halep’i ele geçirerek rejim güçlerinin direncini kırdı ve başkent Şam’a doğru ilerledi. Rusya, isyancıların Şam’a girmesinden saatler sonra Esad’ın görevden ayrıldığını ve Suriye’yi terk ettiğini duyurdu. Daha sonra Esad’ın Moskova’ya sığınma talebinde bulunduğu açıklandı. HTŞ lideri Ebu Muhammed el-Colani’nin Şam’a girip “Gelecek bizimdir” açıklaması yapması, yeni bir dönemin başlangıcını işaret etti.
Son dört yılda Esad rejimi, büyük şehirlerin çoğunu yeniden kontrol altına almış ve cephe hatları büyük ölçüde sabitlenmişti. Ancak ülkenin geniş bir bölümü, özellikle Türkiye sınırına yakın Halep ve İdlib bölgeleri, rejim kontrolü dışındaydı. Bu bölgelerde dört milyondan fazla yerinden edilmiş insan yaşıyor ve HTŞ gibi gruplar aktif olarak faaliyet gösteriyordu. 27 Kasım’da başlayan HTŞ saldırılarıyla rejim kuvvetleri hızla geri çekilmek zorunda kaldı. Bu süreçte Halep ve Hama gibi stratejik şehirler, isyancıların eline geçti. Şam’a ulaşan HTŞ güçleri, rejim karşıtı mahkûmları serbest bırakırken, Esad rejiminin son kalıntılarını da ortadan kaldırdı.
Bu gelişmelerin ardından Suriye halkı, derin bir belirsizlikle karşı karşıya kaldı. Esad yönetiminin çökmesi, sadece siyasi bir boşluk yaratmakla kalmadı, aynı zamanda uzun süredir devam eden ekonomik ve sosyal sorunları daha görünür hale getirdi. Ülkenin altyapısı büyük ölçüde tahrip olmuş durumda. Eğitim, sağlık ve tarım gibi kritik sektörler işlevsiz hale geldi. Tarımsal üretimin düşmesi ve su kaynaklarının zarar görmesi, gıda güvenliğini tehdit ediyor. Yeni yönetimin bu sorunları ele alacak kapsayıcı politikalar geliştirmesi kritik bir önem taşıyor. Ancak HTŞ’nin geçmişteki radikal ideolojisi, kadınlar, azınlıklar ve gençler gibi grupların haklarının korunması konusunda ciddi endişelere yol açıyor.
Bölgesel ve uluslararası düzeyde de bu gelişmelerin ciddi yankıları olacak. Türkiye’nin sınır güvenliği üzerindeki etkiler, mülteci krizinin derinleşme ihtimali ve İran, Rusya gibi aktörlerin yeni dönemdeki pozisyonları, Suriye’deki güç dengelerini yeniden şekillendirecek. Özellikle Türkiye destekli isyancı grupların yeni yönetimle nasıl bir ilişki geliştireceği ve ABD ile AB gibi küresel aktörlerin bu yönetimi tanıyıp tanımayacağı, bölgesel politikaların odak noktası olacak.
Suriye’deki bu yeni dönemde sosyal demokrat bir yaklaşım, halkın ihtiyaçlarına uygun bir yönetim modeli geliştirilmesi açısından kritik önem taşıyor. Öncelikli olarak kapsayıcı bir yönetim anlayışı benimsenmeli ve tüm mezhep, etnik grup ve toplumsal sınıflar yeni yönetim sürecine dâhil edilmelidir. İnsan hakları temelli bir yönetim yapısı oluşturulmalı; kadınların, azınlıkların ve gençlerin ekonomik ve sosyal hayatta aktif rol alması sağlanmalıdır. Ekonomik kalkınmayı desteklemek amacıyla uluslararası hibe programları devreye sokulmalı ve altyapının onarımı, tarımsal üretimin artırılması, yerel iş gücünün desteklenmesi gibi konular önceliklendirilmelidir.
Aynı zamanda çevresel sürdürülebilirlik göz önünde bulundurularak, tarımın yeniden canlandırılması ve su kaynaklarının korunması için özel projeler geliştirilmelidir. Bölgesel iş birliği platformları oluşturularak Türkiye, İran, Rusya ve diğer aktörlerin barışçıl bir diyalog içinde hareket etmesi sağlanmalıdır. Uluslararası toplum, Suriye’de kapsayıcı ve demokratik bir anayasanın oluşturulması için gerekli desteği sağlamalıdır.
Suriye’de Esad yönetiminin sona ermesi, büyük bir dönüm noktasını temsil ediyor. Ancak bu süreç, yalnızca rejim değişikliğiyle sınırlı kalmamalı, aynı zamanda halkın ihtiyaçlarını ve haklarını ön planda tutan bir kalkınma vizyonuyla desteklenmelidir. Sosyal demokrat politikalar, Suriye’nin uzun vadeli barışı ve kalkınması için en uygun çerçeveyi sunmaktadır. Bu yaklaşım, yalnızca Suriye halkı için değil, tüm bölge için umut verici bir gelecek yaratabilir.
--
Muratcan IŞILDAK