Anayasa'nın 2. Maddesinde Cumhuriyetin niteliklerine değinilmiş olup; ilgili Anayasal hükme göre;
Cumhuriyetin nitelikleri
Madde 2 – Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir. Demokratik devletleri diğer yönetim rejimlerini benimseyen devletlerden ayıran en temel özellikleri, o devletin ülkesinde yaşayan insanların devletin kaderini etkileyecek kararlara aktif bir şekilde katılımının sağlanmasına fırsat tanınmasıdır.
Bu durum, Anayasamızda "demokrasi" kelimesi ile karşılığını bulmuştur. Nitekim, demokrasi kelimesinin Türk Dil Kurumu sözlüğündeki karşılığı;
"Siyasal denetimin doğrudan doğruya halkın ya da düzenli aralıklarla halkın özgürce seçtiği temsilcilerin elinde bulunduğu, toplumsal ve ekonomik durumu ne olursa olsun tüm yurttaşların eşit sayıldığı yönetim biçimi."
Şeklindeki tanımla kendisine yer bulmuştur. Demokratik rejimin tam ya da yarı demokrasi gibi değişen niteliklerine bağlı olarak halk, ulusal ve uluslararası arenada devletin dolayısıyla da toplumun kaderini etkileyecek ve geleceğine yön verecek kararlara imza atacak olan siyasal denetimi elinde bulunduran temsilcileri doğrudan doğruya ya da düzenli aralıklarla seçme imkanı tanıyan en medeni ve insan haklarına en uygun yönetim rejimi demokrasidir.
Demokrasinin kendi içinde birçok çeşidi bulunsa da; ülkemizde kabul edilen demokratik anlayışa göre toplumsal durum ve statüsü, eğitim seviyesi, ekonomik durumu, cinsiyeti, din ve dili, ırkı fark etmeksizin, devletimize vatandaşlık bağıyla bağlı olan herkesin siyasal kararlar alabilecek temsilcileri seçebileceği, bu yolla da siyasi hayata dolaylı olarak katılabilecekleri kabul edilmektedir.
Bu yolla da vatandaşlar hem siyasal temsilcileri seçmek suretiyle bir nevi siyasi yönetime dolaylı yoldan katıldıkları gibi; bir daha ki seçimlerde aynı temsilciyi seçmek veya seçmemek yoluyla da siyasi düzene karşı olan eleştirilerini en etkin bir şekilde kullanmış olmaktadırlar.
Vatandaşların siyasi faaliyette söz sahibi olabilmelerini sağlayan en temel hukuksal yol seçimdir. Vatandaşlar, fikir, düşünce ve talepleri doğrultusunda hangi temsilcinin yani adayın, kendi taleplerini daha iyi yerine getirebileceğini düşünüyorlarsa, "oy" denilen haklarını ilgili temsilci lehine kullanarak seçimi gerçekleştirirler. İşte bu seçme faaliyeti, vatandaşlık haklarımızın bir gereğidir. Bu kapsamda;
Vatandaşlık hakları Anayasamızın dördüncü bölümünde yer alan "Siyasi Haklar ve Ödevler" kısmında düzenlenmiştir.
Seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakları
Madde 67 – Vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara uygun olarak seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasi parti içinde siyasi faaliyette bulunma ve halkoylamasına katılma hakkına sahiptir.
(Değişik fıkra: 23/7/1995-4121/5 md.) Seçimler ve halkoylaması serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre, yargı yönetim ve denetimi altında yapılır. Ancak, yurt dışında bulunan Türk vatandaşlarının oy hakkını kullanabilmeleri amacıyla kanun, uygulanabilir tedbirleri belirler.
(Değişik fıkra: 23/7/1995-4121/5 md.) Onsekiz yaşını dolduran her Türk vatandaşı seçme ve halkoylamasına katılma haklarına sahiptir.
Bu hakların kullanılması kanunla düzenlenir.
(Değişik fıkra: 23/7/1995-4121/5 md.) Silah altında bulunan er ve erbaşlar ile askeri öğrenciler, taksirli suçlardan hüküm giyenler hariç ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlüler oy kullanamazlar. Ceza infaz kurumları ve tutuk evlerinde oy kullanılması ve oyların sayım ve dökümünde seçim emniyeti açısından alınması gerekli tedbirler Yüksek Seçim Kurulu tarafından tespit edilir ve görevli hakimin yerinde yönetim ve denetimi altında yapılır.
(Ek fıkra: 23/7/1995-4121/5 md.) Seçim kanunları, temsilde adalet ve yönetimde istikrar ilkelerini bağdaştıracak biçimde düzenlenir.
(Ek fıkra: 3/10/2001-4709/24 md.) Seçim kanunlarında yapılan değişiklikler, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmaz.
Anayasal hükme göre on sekiz yaşını dolduran her Türk vatandaşı seçme ve halk oylamasına katılma hakkına sahiptir. Ancak bu hükmün istisnası, silah altında bulunan er ve erbaşlar ile askeri öğrenciler ile taksirli suçlardan hüküm giyenler hariç ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülerdir.
Seçme ve seçilme hakkının varlığı için aranılan durum ve koşulları üzerinde taşıyan kimseler serbest, eşit, gizli, tek dereceli, genel oy, açık sayım ve döküm esaslarına göre, yargı yönetim ve denetimi altında ilgili haklarını kullanabilirler.
OY NEDİR?
Oy, diğer bir adıyla "rey", TDK sözlüğü kapsamında;
"1.bir kurulun toplantısında görüşülen sorunlarla ilgili olarak, toplantıya katılanların birkaç seçenekten hangisini yeğlediğini belirtmesi.
2.bu yeğlemeyi belirten im, söz ya da yazı."
Şeklinde ifade edilmiştir. İlgili tanım siyasi seçimlere indirgenecek olursa; devletin iç ve dış siyasette alacağı kararlar yönünden farklı fikir ve düşüncelere sahip olan temsilcilerden hangisinin siyasi faaliyette bulunmasının, seçime katılacak olan vatandaşlar yani bir diğer adıyla seçmenler tarafından, hem bireysel olarak tek tek kendi yaşamlarını hem de bütün bireylerin toplamının yer aldığı devletin kaderini daha iyi yönde geliştireceği yönündeki fikirlerine göre bir temsilciyi diğerine yeğlemeyi; eş deyişle onun seçimini ondan yana yaptığını kanıtlayan oy kullanma faaliyetini ifade eder.
OY KULLANMAMA DURUMUNDA NEDEN YAPTIRIM UYGULANIR?
Yukarıda belirttiğimiz tüm hususlara dayanarak kesin bir şekilde söyleyebiliriz ki; seçme ve seçilme hakkı, Anayasa ile tanınmış olan vatandaşlık hak ve ödevlerimizdendir. Seçme ve seçilmenin hem hak hem de ödev olarak tanınmış olmasının sebebi;
Irk, dil, din, cinsiyet, yaş (18 yaşını doldurmuş olmak şartıyla), meslek (Silah altında bulunan er ve erbaş olmamak şartıyla), eğitim (askeri öğrenci olmamak kaydıyla), cinsiyet, ekonomik ve sosyal sınıf fark etmeksizin herkese devletin ve ülkenin kaderini belirleyecek kararlara imza atacak siyasi kişileri seçmek yoluyla demokratik düzende aktif rol alabilme fırsatı tanınmasıdır. Bu yolla da toplumdaki her vatandaşa dinlenilme, söz hakkı verme, fikir beyanında bulunma fırsatı tanınmış olur.
Seçme ve seçilme hakkı kapsamında oy kullanmanın bir ödev olarak kabul edilmesi ve geçerli bir sebep olmaksızın oy kullanmamanın yaptırıma tabi tutulmasının sebebi ise; ülkede yaşayan her Türk vatandaşının, siyasette aktif rol alan kimselerden olmasa da; devletin kaderine yön verecek kararların alınmasında fikir beyan etmesinin zorunlu görülmesi; bu yolla da girilen siyasi yol ayrımlarında vatandaşların ilgisizliğini, çekimserliğini önleyerek doğru bir karar alınabilmesi sebebi iledir. Zira oy kullanmak yalnızca tanınmış bir hak olarak görülseydi ve ödev olmadığı için zorunlu sayılmasaydı; hayatlarında tek tek veya aile olarak yaşayan ve kendi içlerinde birçok sıkıntı ve sorunla uğraşan insanların; siyasi faaliyetin akıbetinin ne olacağı konusunda ilgisiz kalması, çekimser davranması hususları demokrasinin zayıflamasına bu yolla da temsilcilerin doğru bir şekilde seçilemeden tek tek vatandaşların ve devletin zararın bir sonuç doğabilirdi.
İşbu sebeple de, geçerli bir mazeret olmaksızın oy kullanmamak belli bir yaptırıma bağlanmıştır.
OY KULLANMAMAK SUÇ MU?
Hukukumuzda suçlar 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamında düzenlenmiştir. Kanunda düzenlenen suçlar arasında oy kullanmamak şeklinde bir suç bulunmadığından ötürü; seçimlerde oy kullanılmadığında kullanmayan vatandaşlar aleyhine savcılık tarafından soruşturma başlatılamayacağı gibi; asliye ceza, ağır ceza gibi mahkemelerde de oy kullanmayan vatandaşlar aleyhine kovuşturma yürütülmeyecektir.
2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu m. 63 uyarınca;
Seçimde oy kullanmayanlar:
Madde 63 – (Değişik: 28/3/1986-3270/35 md.)
Seçmen kütüğünde kaydı ve sandık listesinde oy kullanma yeterliği bulunduğu halde, Milletvekilliği genel ve ara seçimlerinde meşru mazeretleri olmaksızın katılmayanlar, ilçe seçim kurulu başkanı tarafından onbin lira para cezasıyla cezalandırılırlar. Bu karar kesindir.
Seçmen kütüğünde kaydı ve sandık listesinde oy kullanma yeterliliği bulunduğu halde, yukarıda belirtilen milletvekilliğine ilişkin seçimlere geçerli mazeret olmaksızın katılmayanlar, ilçe seçim kurulu başkanı tarafından on bin lira para cezasına çarptırılırlar denilerek, kararın kesin olduğu; yani işbu para cezasının verilmesi halinde cezaya karşı itiraz, istinaf veya temyiz gibi yollara başvurulamayacağı belirtilmiştir.
2972 sayılı Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi
Hakkında Kanunu ek madde -1;
“Seçmen kütüğüne kaydı ve sandık listesinde oy kullanma yeterliliği bulunduğu halde, mahalli idareler genel ve ara seçimlerine meşru mazaretleri olmaksızın katılmayanlar ilçe seçim kurulu başkanı tarafından
200.000(ikiyüzbin) türk lirası para cezası ile cezalandırılırlar."
hükmü yer almaktadır. 2010 yılında yapılan açıklama ile oy kullanmamanın cezasının 22 TL olduğu duyurulmuştu. Öte yandan 28 Mayıs 2023 Genel Seçimleri'nde bu ceza 300 lira olarak belirlenmişti. Oy kullanmayan seçmen için süreç ceza tebligatının gönderilmesiyle ilerliyor. Oy kullanmama cezasını ödeme işlemleri ise Maliye Bakanlığı ya da PTT gibi kurumlardan yapıldığı biliniyor.
Yüksek seçim kurulu; en son 2010 yılı anayasa değişikliği referandumunda mazeretsiz olarak oy kullanmayan vatandaşların 22 TL idari para cezası ile cezalandırılacağına ilişkin karar vermiştir.
Ancak 31 Mart 2024 yılında yapılacak yerel seçimlere ilişkin henüz idari para cezasının ne kadar olarak uygulanacağına ilişkin henüz bir karar vermemiştir.
Oy kullanmama cezası almamak için, yasal bir mazerete sahip olmak gerekir. Bu mazerete örnek olarak şunlar verilebilir:
Hastalık: Seçim günü hasta olmak veya engelli olmak
Görev: Seçim günü resmi görevde olmak
Uzaklık: Seçim günü ikamet ettiği yerden uzakta olmak
Hava koşulları: Seçim günü hava koşullarının oy kullanmayı engelleyecek kadar kötü olması
Yasal bir mazereti olan seçmenler, mazereti belgelemek için seçim günü oy verme işleminin yapıldığı yere başvurmalıdır.