TEVFİK FİKRET

 

“Yarat, ey sanatçı! Konuşma!

Bir soluk olsun şiirin yalnızca!”

                        J.W.V. Goethe

Kitap kitabı doğurur derim hep. Bir kitaba başladığımda mutlaka başka bir konu ya da kitaba yönelirim. Mithat Cemal Kuntay’ın ‘Üç İstanbul’ romanı da benim için öyle oldu. Roman, İstanbul’un üç dönemini; İstibdat, Meşrutiyet ve İşgal dönemlerini konu ediyor. Romanda geçen hikâyede üç şair öne çıkıyor; Namık Kemal, Abdülhak Hamid Tarhan ve benim yazımın konusu olan Tevfik Fikret. ‘Üç İstanbul’ ile ilgili ayrı bir yazı yazmayı planlıyorum. Bu nedenle bu yazımı fazla dağıtmamak için asıl konuya geçeceğim. Tevfik Fikret’in hayatını uzun uzun anlatmaya niyetim yok çünkü merak eden zaten internetten bulacaktır… Ben şiirlerinden ve bende bıraktığı izlenimden bahsedeceğim.

İLK YILLAR

 

İlk şiirleri aşk, sevda, bahar, tevhid gibi konulardan ibaret. Ancak kronolojik olarak ilerledikçe gitgide şairin toplumdaki yoksul, düşkün insanları konu etmeye başladığını görürüz.

Meşrutiyet sonrasında "Servet-i Fünûn" ile birlikte şairde, tam bir muhalif duruş kendini gösterir. Fikret, Fransız edebiyatı ve felsefesinden etkilenir ve "Sanat şahsi olamaz" der.

Tevfik Fikret şiirleri tema bakımından çok zengin; bir tarafta bireysel iç çekişmeler ve psikolojik çözümlemeler diğer tarafta felsefi sorgulamalar, siyasi hesaplaşmalar ve düzen eleştirisi var. Şiirlerinde çoğunlukla karamsarlık ağır bassa da umut hiçbir zaman sönmemiştir. Edebiyat üzerine tartışma başlatır, insanca yaşam üzerine sorular sorar ve ışık tutar. Yunan tragedyalarını da işler şiirlerinde:

Edebiyat Söyleşisi 9

……….

Kanatlı ezgiler salınarak periler gibi.

“Kanatlı ezgi..” Bu deyimi beğenmediniz

Değil mi?.. Felsefeye pek uymuyor; ama şair

Kanat verir neye isterse, bir sonsuz

Kanat hazinesidir hayal evi onun

……..

Bugün bizce şiirin içindedir bilim gerçeği de,

Sanı dediğiniz şeyler kapsar bilimleri de…

Şu temiz havuza bakın, sınırlı bir avuç sudur;

O bir avuç suda bütün gökyüzü bulunur.

………

KAVGA

 

Şair ile ilgili yazıları araştırdığınızda en çok onun ahlaklı bir insan olduğuna dair söylemlere rastlarsınız.

‘Aydın Üzerine Tezler’ kitabının ikinci cildinde "Ahlaklı Adam: Tevfik Fikret" başlıklı yazısında Yalçın Küçük: "Geç doğmuş bir peygamber" ifadesini kullanır Tevfik Fikret için. Yazının devamında da "Fikret, kısa ve sık sık inzivalarla kesilen yaşamında ahlaklı adam oldu. Çünkü sürekli kavga etti." der. Gerçekten de Tevfik Fikret, gençliğinde methiyeler dizdiği Abdülhamit başta olmak üzere herkesle kavga etmiştir. 1902'de Abdülhamit'in baskıcı rejiminde İstanbul'a seslendiği ‘Sis’ şiiri en bilinenidir. 1906'da Abdülhamit'e düzenlenen suikast girişiminin başarısızlığı üzerine: “Ey şânlı avcı, tuzağını boşuna kurmadın!/Attın… Fakat yazık ki, yazıklar ki vuramadın!” dizelerinin olduğu ‘Bir Anlık Gecikme’ adlı şiiri yazar.

Bu şiire rağmen Fikret herhangi bir ceza almamıştır. Bununla ilgili Memet Fuat'ın ‘Nazım Hikmet’ kitabında okuduğum Vâlâ Nureddin'in (Vâ-Nû) bir yazısında “...Abdülhamit'in bile Tevfik Fikret’e karşı, şairdir diye, müsamahakâr bir siyaset takip ettiğini keza hatırlayalım…” ifadesi vardır.

İttihat ve Terakki'yi destekler, Meşrutiyetin ilanına sevinir ve ünlü ‘Sis' şiirine karşılık ‘Rücû’ (Geri Alış) şiirini yazarak İstanbul’a hakkını verir. Ancak İttihatçıların özgürlükler adına verdiği sözleri tutmaması, çıkış argümanlarının dışında kararlar almaya başlaması sonucu hayal kırıklığı yaşar ve onlarla da kavga eder. Çıkarılmasına ön ayak olduğu ‘Tanin’ gazetesinin İttihatçıların organı haline gelmesi ile “-Tanin değil cenin!” diyerek gazeteden ayrılır. Bu döneme tepki olarak ‘Doksan Beşe Doğru’ şiiri ve “Yiyin, efendiler yiyin; bu hân-ı zî-safâ sizin;/Doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!” dizesi ile ünlü ‘Han-ı Yağma’ şiirini yazar. Bunun üzerine İttihat ve Terakki Partisi, Fikret’i “vatansızlık ve milliyetsizlik”le suçlar. Yalçın Küçük: “Büyük bir yıkıntı yaşayan bir toplumda Fikret pek yalnızdır; Fikret, belki Tanzimat'ın has çocuğudur, fakat artık istenmeyen bir çocuktur” demektedir. Mehmet Akif ile kavgası en bilenidir. Fikret öldükten yıllar sonra bile sağcı, İslamcı kesimler onunla kavga etmeye devam etmişlerdir. İttihat ve Terakkinin ideoloğu olan Ziya Gökalp, Tevfik Fikret'in “Türk milletinin büyük şairi” olduğunu söylemiş, Türkçülerin O’nu yüceltmelerini ancak arkasından girmemelerini belirtmiş. Aslında O da Namık Kemal gibi vatan sevgisi şiirleri ile bir nevi vatan şairidir:

Vatan Şarkısı

“...

Cân da sen, şân da sen, hepsi sensin, yaşa;

Ey vatan, ey mübarek vatan, bin yaşa!”

Millet Şarkısı

“…

Millet yoludur, hak yoludur tuttuğumuz yol;

Ey hak, yaşa, ey sevgili millet, yaşa… Var ol!”

MELANKOLİ

Şair; hayal kırıklıkları, kavgalar, küskünlükler yüzünden sık sık inzivaya çekilir. Bana öyle geliyor ki topluma bu kadar duyarlı olması, sürekli hayal kırıklığı yaşaması ve büyük hesaplaşmaların olduğu şiirleri yoluyla kavga ederek yalnızlaşması sonucu Fikret, Nazım Hikmet’in tanımıyla “inkılâpçı, radikal küçük burjuva aydını” olarak umutsuzluğa sürüklenir ve iç dünyasına çekilir, yalnızlaşır. Serol Teber’in ‘Melankoli’ kitabında bahsettiği, 18. yüzyılda modernizmle birlikte gelen yeni yalnızlık türlerinden biridir belki de Fikret’in yaşadığı. Toplumsal/dinsel gücün hiç olmazsa kendisini açıkça denetleyemediği bir bireysel dünyanın içine çekilme sürecidir bu… Başkaldıran melankolik insanın -birazcık olsun- ruhsal dinginliğe kavuşabilmek için seçtiği yalnızlıktır bahse konu olan (Teber). Goethe’nin de dediği gibi: “Gökkuşağı gibi duygulu şiir, ancak karanlık bir temelden çıkarılır; bu yüzdendir ki, dehasına şairin, melankolik öğeler katılır.” Tevfik Fikret şairdir ve dehasına melankolik öğeler karışmıştır:

Şiirimin Perisine

………

……..

Günler geçer, paslı bulutlarla bunaltın

Bir demir perde gibi örter göğsümüzü;

Ben ağlarım bu ağırlığın altında, bir sızı

Derin çukurlar açar tam içinde yüreğimin...

Fakat en seçkin şiiri böyle zamanlarda

İlham edersin; işte armağanı çilenin!

Mısır'ın o ecesine benzer senin huyun:

Öldürmedikçe izin vermezdi kavuşmaya.

UMUT

Küçük burjuva aydını olmasıyla birlikte salt pozitivist bir bakış açısı ile Turgenyev'in ‘Babalar ve Oğullar’ romanındaki ‘Bazarov’ karakterine de benzemektedir ama ondan farklı olarak Fikret, oğlu Halûk’un dünyaya gelmesi ile tutunacak idealine kavuşmuştur, umudu tekrar filizlenir. “Şermin” ile çocuklara,  “Halûk’un Defteri” ile gençlere yani gelecek nesle seslenir. Kurtuluşu bilim ve özgürlükte bulmuş gençlerden batının ilmini, fennini alıp ülkeye taşımalarını istemiştir. Şimdiye dair umudu kalmayan şair, geleceğe umutlanır, bütün ümidi gençliktedir.

Ferda

“...

Gençler, bütün ümid-i vatan şimdi sizdedir.

Her şey sizin vatan da sizin, her şeref sizin!

…”

İLERİCİ

İşte tam burada Mustafa Kemal gelir aklımıza. “-Ben inkılâp ruhunu ondan aldım” der Mustafa Kemal. Başka bir zaman Aşiyan ziyaretinde ise: “-En büyük Şair, vatana en çok faydası dokunan idealist insan, memleketin geleceğini en iyi düşünen ve gören, aynı zamanda bunu şiirlerinde ifade eden şair Tevfik Fikret olmuştur.” demiştir.  Mustafa Kemal’in de umudu gençliktedir ve O da fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesil istemektedir. Fransız İhtilali ve burjuva devriminden etkilenir tıpkı Fikret gibi, o da pozitivist bir devrimcidir.  Tevfik Fikret’in şiiri ‘Ferda’ O’nun en sevdiği ve ilham aldığı şiirdir:

Ferda (Yarın)

 

- Bugünün gençlerine  -

Yarınlar senin; senin bu yenilik, bu inkılâb…

Her şey senin değil mi zaten?.. Sen, ey gençlik,

Ey umudun güzel yüzü, işte karşında aynan:

Temiz ve bulutsuz, ağaran bir gök,

Titreyen kucağını açmış, bekliyor.. Koş, çabuk!

Ey hayatın gülerek doğan sabahı, işte herkesin

Gözleri sende; sen ki hayatın umudusun,

Alnında yeni bir yıldız, hayır, bir güneş.

Doğ ufuklara, önünde şu sıkıntılı geçmiş

Sönsün sonsuza değin.

Bir daha yaşanmasın o cehennem; senin bugün

Cennet kadar güzel vatanın var; şu gördüğün

Zümrüt bakışlı; inci gülüşlü kızcağız

Kimdir, bilir misin? Vatanın... Şimdi saygısız

Bir göz bu nâzlı çehreye -Allah esirgesin,-

Kötü bir gözle baksa, tahammül eder misin?

İster misin, şu aksakalın temiz, görkemli,

Onurlu alnına, bir kirli el şöyle dursun,

Hatta yabancı bir el uzansın? Şu makberi,

Râzı olur musun, taşa tutsun bir serseri?

Elbette hayır; o makber, o onurlu alın

Kutsal birer örneğidir vatanın... Vatan çok çalışkan

İnsanların omuzları üstünde yükselir.

Gençler, vatanın bütün ümidi şimdi sizdedir.

Her şey sizin, vatan da sizin, her şeref sizin;

Lâkin unutmayın ki zaman ağır ve emin

Sessiz adımlarla takip eder bizi.

Önden koşan, fakat yine dikkatle her izi

İncelemeye yol bulan bu şaşmaz izleyici

Paylayıp utandırırsa bizi, yazık! Demin

’’Yarınlar senin’’ dedim, beni alkışladın; hayır,

Bir şey senin değil, sana yarın emanettir;

Her şey emanettir sana, ey genç, unutma ki

Senden de hesap sorar, yakınır gelecek.

Maziye şimdi sen bakıyorsun ibretle,

Gelecek de senden eyleyecek böyle şüphe.

Her uzvu ihtiyaç kasırgasıyla sarsılan

Bir neslin oğlusun; bunu yâd et zamân zamân.

Asrın, unutma; şimşeklerin arttığı asırdır;

Her yıldırımda bir gece, bir gölge devrilir,

Bir yükseliş ufku açılır, yükselir hayât;

Yükselmeyen düşer: ya yükseliş ya çöküş!

Yükselmeli, dokunmalı alnın semâlara;

Doymaz beşer dedikleri kuş yükselmelere...

Uğraş, didin, düşün, ara, bul, koş, atıl, bağır;

Durmak zamânı geçti, çalışmak zamânıdır!

Yaşadığı dönemin o kadar ilerisindedir ki ülkedeki kadınların olumsuz koşullarına dayanamaz ve kötü bir evlilik yaşadıktan sonra vefat eden kız kardeşi için yazdığı bir şiirle bu duruma isyan eder:

Kız Kardeşim İçin

Elbet alçalmak olmamalı payı kadınlığın,

Elbet erkekliğin umudu olmamalı zulüm, kötülük,

Elbet düşkün olursa kadın, alçalır insanlık.

Fakat bugün hep onlara düşen yığın yığın

Tasalar, üzüntüler, çileler, iğneler!

Henüz toplum hazır bile değilken büyük bir cesaretle kız çocuklarının okuması gerektiğine dair “Kızlarını okutmayan millet, oğullarını ma'nevi öksüzlüğe mahkûm etmiş demektir; hüsrânına ağlasın!” diyerek başladığı şiirini yazmıştır. ‘Bir Kız Mektebi İçin’ adlı bu şiirinde önce Osmanlının şanlı tarihinden bahseder ardından, bilim ve uygarlığın önemini anlatır ve kadınlarını bilgisiz bırakan bir ulusun “en aciz, en felekzede millet” olacağını söyler.

Bir Kız Mektebi İçin

Kızlarını okutmayan millet, oğullarını ma'nevi öksüzlüğe

mahkûm etmiş demektir;

hüsrânına ağlasın!-

Osmanlılık, dün ufukta kızıl bir bulut gibi,

Ulvî bir ilerleyişle etrafa ürpertiler,

Tasalar saçardı; yürürken şanlı askerleri,

Her yer kararlı ayağına kapanıp titrer,

Baş eğerdi; ordusunun bir kırık salı

Ancak şahane bir donanmayla ulaşılan

Şahane bir zaferi taşırdı; en küçük dalı

……..

……..

Osmanlılar, yüzyılların gelişimine yabancı.

Kalmak, düşmeye doğru eğilmektir; yükselmek

İrfansız olmuyor. Medeniyyet ki en yüce

Bir gâyedir, o gayeye koşmak ve en evvel

Millette kabiliyeti diriltmek için asil,

Bereket getiren bir gayret ile hayatın beşiği,

Kurtuluşun beşiği olan ana kucağı

Donatılmak ister... Evet, anaların yüreği

Uygarlığın en gözde cennetinden boşanır; en geri,

En aciz, en felekzede millet kadınlığı,

Kız kardeşini cahil bırakandır!

                                           Verin, verin,

Kalbin, cömertliğin, hele ilmin yarattığı

Her şeyde kızların, bu muazzez çiçeklerin

                                           Bir hakkı var:.. Verin!

Yağlıboya resimleri de olan şair aynı zamanda evini de kendisi tasarlamıştır.

Çok yönlüdür ve özgün, bireysel, boyun eğmeyen özelliği şiirlerine de yansımıştır.

Kimseden yardım ummam, kol kanat dilenmem,

Kendi boşluğumda, kendi göklerimde kendim uçarım;

Eğilmek, tutsaklık boyunduruğundan ağırdır boynuma,

Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür bir şairim.

Kendi resminin altına yazdığı satırlar:

Yay biçiminde gerdanlık esaretten ağır gelir boynuma

Kendi havamız, kendi semâmda kendim bir kuşum.

İZDÜŞÜM

 

Yalçın Küçük, Tevfik Fikret için “Abdülhamit'ten sonra doğdu; Abdülhamit'ten önce öldü. Dünyası Abdülhamit'in dünyası oldu.” der. Bu koşullar içinde Fikret’ten yaşadığı dönemi tarihselci ve sınıfsal bir bakış ile değerlendirmesini beklemek yanlış olur. O ülkesini ileriye götürecek inkılâptan yana olmuş ve savunmuş onun için mücadele etmiştir.

Tüm bunlardan yola çıkarak Tevfik Fikret için Anadolu'da aydınlanma mücadelesinin fitilini ateşleyenlerden biri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Öyle ki Türkiye'de Sol hareketin esin kaynağı olacak bir duruş sergilemiştir. Tıpkı Rusya’da Puşkin'in, dönemin Rus devrimcilere verdiği ilham gibi.

Promete

Kalbinde her dakika şu ulvi hasretin
Ateşten gagasını duy ve daima düşün;
Onlar niçin semâda, niçin ben çukurdayım?
Gülsün neden cihân bana, ben yalnız ağlayım?..
Yükselmek gökyüzüne ve gülmek ne tatlı şey!
Bir gün şu hastalıklı vatan canlanırsa… Ey

İrfanın ışığını özleyen geleceği milletin
Milletin uygarlık özleyen yarınlarının
Meçhul elektrikçisi, aktar fikretini
Yüklen getir – ne varsa – biraz miskinliği gider
Bir parça ruhu, benliği, idraki besleyen
Topla meyvelerini; boş durmasın elin.
Gör daima önünde o eskinin masalını
Gökten dehanın ateşini çalan kahramanını…

Varsın bulunmasın bilecek nâmını ve şânını.

Anadolu toprakları boyun eğmeyen insanların hikâyeleri, türküleri ile doludur. Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Dadaloğlu ile dile yansıyan bu başkaldırı Namık Kemal ile Tevfik Fikret’e taşınmıştır.

Tevfik Fikret ile bu söylemler; akılcı bakış, eşitlik, bilime yönelme gibi temel yapı taşlarının oluşturduğu bir biçim almış ve bunun için kavga eden bir tavra dönüşmüştür.

Sonuç olarak Mustafa Kemal'in kurduğu Cumhuriyet devasa bir birikimin ürünüdür. 100 yıl sonra karşı devrimle yerle yeksan olmuş görünse de Prometheus'un ateşini taşıyan Tevfik Fikret ve adını bildiğimiz-bilmediğimiz nicelerinden aldığımız bu mirasa sahip çıkan bir damar her zaman olacaktır.

KAYNAKÇA

1.   Tevfik Fikret, Bütün Şiirleri: 1 Geçmişten Gelen, İş Bankası Kültür Yayınları, 1. Baskı, 2022

2.   Tevfik Fikret, Bütün Şiirleri: 2 Rübab- Şikeste Kırık Saz, İş Bankası Kültür Yayınları, 1. Baskı, 2023

3.   Tevfik Fikret, Toplu Hikâyeleri Senin İçin, İş Bankası Kültür Yayınları, 2. Baskı 2022

4.   Tevfik Fikret, Bütün Şiirleri, Türk Dil Kurumu Yayınları,4. Baskı, 2023

5.   Tevfik Fikret, Şermin, Bilge Kültür Sanat, 5. Basım 2022

6.   Serol Teber, Melankoli “Normal Bir Anomali”, Okuyan Us, 6. Baskı, 2022

7.   Yalçın Küçük, Aydın Üzerine Tezler 2, Tekin Yayınevi, 2. Baskı, 1984

8.   Memet Fuat, Nâzım Hikmet, Adım Yayınları, 1. Baskı, 2000

9.   Zafer Toprak, Ölümünün 100. Yıldönümünde Tevfik Fikret: Ziya Gökalp, Nazım Hikmet ve Tevfik Fikret, Toplumsal Tarih Sayı 259, 2015