YAŞAM HAKKI VE KADIN CİNAYETLERİ
İnsan haklan kavramı, insanın sırf insan olması dolayısıyla, doğuştan itibaren sahip olduğu ve devlet ve bireyler tarafından dokunulamayan haklar bütününü ifade eder. İnsan hakları; insanın maddi ve manevi gelişimini ve insan onurunu korumayı amaçlayan, insanın insan olmasından kaynaklanan haklardır. İdeal dünya düzeni insanların ırkına, cinsiyetine, dinine, siyasi düşüncelerine, rengine bakılmaksızın insan haklarından herkesin eşit faydalanması düşüncesini içerir. İnsan ırkının yarısını oluşturan kadınların da tüm insan haklarından eşit bir şekilde faydalanması gerekmektedir.
Yaşam hakkı, insan haklarının merkezinde yer alan, diğer hak ve özgürlüklere nazaran üstün bir haktır.
AİHS 2. madde’ de, ”Yaşama hakkı, 1. Herkesin yaşam hakkı yasayla korunur. Yasanın ölüm cezasıile cezalandırıldığı bir suçtan dolayı hakkında mahkemece hükmedilen bu cezanın infaz edilmesi dışında, hiç kimsenin yaşamına kasten son verilmez.
2. Ölüm, aşağıdaki durumlardan birine mutlak zorunlu olanı aşmayacak bir güç kullanımı sonucunda meydana gelmişse, bu maddenin ihlaline neden olmuş sayılmaz: a) Bir kimsenin yasa dışı şiddete korunmasının sağlanması; b) Bir kimsenin usulüne uygun olarak yakalanmasını gerçekleştirmeye veya usulüne uygun olarak tutulu bulunan bir kişinin kaçmasını önleme; c) Bir ayaklanma veya isyanın yasaya uygun olarak bastırılması” şeklinde düzenlenmiştir.
1982 Anayasası’nın 17. maddesinde de, ”Herkes, yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir. Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz. Kimseye işkence ve eziyet yapılamaz; kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz. (…)
“Devlet, insan yaşamını etkin olarak korumak için gerekli adımları atmak, bu kapsamda bireyleri diğer kişilerin yaşamsal tehlike yaratan eylemlerinden korumak için uygun önlemleri almak, yaşama kasteden eylemleri caydırıcı ve etkin şekilde cezalandırmak için kanunlarında gerekli yaptırımlara yer vermek, bu hükümlerin ihlal edilmesini önlemeye ve cezalandırmaya yönelik ceza kovuşturmasını etkili şekilde organize etmek ve bu cezaların infazını sıkı şekilde takip etmek ve uygulamakla yükümlüdür. Bu bağlamda devletin pozitif yükümlülüğü kapsamında a) Kanun koymak ve uygulamak b)Önleyici tedbir almak görevleri sayılabilir. Devlet, önleyici tedbir almak görevini ba) Kontrolü altında olan kişilerin yaşama hakkını korumak bb) Yakın ve açık risk altında olan kişileri korumak bc) Kuvvet kullanımı sırasında masum kişileri korumak şeklinde yerine getirir.” (Çakmak, Seyfullah: Yaşama Hakkı ve Ölüm Cezası Ankara 2002 syf 151-152)
Cinayet bir yaşam hakkı ihlalidir. Verilere göre kadınlar bu ihlal ile daha çok karşılaşmaktadır. Kadına yönelik ayrımcılığın, şiddetin son durağı kadının yaşam hakkının elinden alınmasıdır. İnsan hakları ihlaline yol açan her türlü tutum ve davranış ŞİDDET olarak tanımlanır. Kadına yönelik şiddet, şiddet türlerinin en sık görülen şeklidir. Sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada kadın olmak oldukça zor! Kadına yönelik şiddet dünya genelinde katlanarak artıyor… Günümüzde gelişmiş olduğu söylenen ülkelerde bile kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddetteki artış dikkat çekici boyutlara ulaştı ne yazık ki… toplumun temel problemlerinden biri şiddet, şiddettin son durağı yaşam hakkının kişinin elinden alınması…
Türkiye’ de medyaya yansıyan verilerle çıkarılan kadın cinayetleri haritasında en az 2534 kadının yaşam hakkının elinden alındığını görüyoruz. (kadıncinayetleri.org)
Çalışmada öne çıkan bulgulara göre:
-Kadın cinayetleri 10 yılda en az yüzde 25 arttı.
-Kadın cinayetleri il bazında en çok İstanbul'da, ilçe bazında Seyhan'da (Adana) yaşandı.
-Kadın cinayetlerinin bir numaralı faili kocaydı.
-Her 5 kadın cinayetinden 1'i boşanma/ ayrılık aşamasında gerçekleşti.
-Öldürülen her 5 kadından 1'i şiddet/ taciz mağduruydu.
-Şiddet gören her 10 kadından 6'sı güvenlik amaçlı korunma başvurusunda bulunmuştu. (Türkiye'de 10 yılda öldürülen 2534 kadının 1113'ünün faili kocasıydı. Bu, her 10 kadın cinayetinden en az 4'ünde failin, kadının kocası olduğu anlamına geliyor. 10 yılda 285 kadın cinayetinde fail erkek arkadaş, 176 kadın cinayetinde eski koca, 82 kadın cinayetinde ise eski erkek arkadaş oldu. Yakın ilişki cinayeti olarak da anılan bu cinayetler, 10 yılda işlenen kadın cinayetlerinin yüzde 65'ini oluşturuyor.)
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 3. Maddesinde: “Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır”. Düzenlemesine yer verilmiş ve Kişisel ve Siyasal Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin (ICCPR) 6. Maddesinde de yaşama hakkına değinilmiştir. 6. Madde’nin 1. Fıkrası : “Her insan doğuştan yaşama hakkına sahiptir. Bu hak hukuk tarafından korunur. Hiç kimse yaşama hakkından keyfi olarak yoksun bırakılamaz.” Tüm hakların da temeli olan Yaşam hakkının korunması zorunludur.
Bu kadar kadın neden öldürüldü? Verilere göre kadın cinayetlerinin çoğu boşanmak isteyen eş, ayrılmak isteyen sevgili, reddetme, töre, kıskançlık, cinsel saldırı gibi nedenlerle öldürülmüştür. Son zamanlarda medyaya yansıyan bir kadın cinayeti ifadesinde katil zanlısı kendisini savunamayacağını bildiğim için, savunmasız olduğu için hiç tanımadığı bir kadın öldürdüğünü belirtmiştir. Savunmasız görülen, namusu sadece kadının koruması geren bir kavram olarak gören zihniyetin değiştirilmesi gerekmektedir. Özellikle Namus gerekçesi ile işlenen cinayet planlı bir eylemdir, meşru kabul edilemez. Kimse yaşam hakkından keyfi olarak yoksun bırakılamaz.
Medyaya yansıyan verilere baktığımızda kadın cinayetlerinin benzer olduğu ve öngörülebilir olduğu tespiti yapılabiliyor. Ölen kadınlarının yarısının eşi tarafından öldürülmesi, daha önce koruma kararı almış oldukları göz önünde bulundurulursa kadının korunmasını sağlayıcı, önleyici yasal düzenlemeleri geliştirmemiz gerektiği ve yasaların güçlü şekilde yürütülmesi gerektiğini görüyoruz. Failler etkisiz şekilde caydırılmamalı cezalarda caydırıcı düzenlemeler getirilmelidir. Kadın cinayetleri meşrulaştırılmamalı ve cinsiyete dayalı ihmal söz konusu olmamalıdır. Kadının insan hakkı olan yaşam hakkı korunmalıdır.