Sokak hayvanlarının katledilmesine izin verecek olan yasa ile birlikte “ötanazi” terimini duymaya başladık. Nedir ötanazi? Yunanca “iyi, güzel” kelimeleri ile “ölüm” kelimesinin birleşiminden oluşan “güzel ölüm” anlamına gelen bir sözcük.
Tıp içerisinde ve Adli tıp alanında uzun zamandır tartışılan bir konudur. Dünyanın birçok yerinde olduğu gibi ülkemizde de hastalara ötanazi uygulamak yasaktır, yasalar önünde “insan öldürme” olarak değerlendirilir ve bu şekilde cezalandırılır. Bu uygulamaya izin veren ülkeler oldukça az sayıdadır (Belçika, Hollanda, Lüksemburg, Kanada, Kolombiya, Avustralya, …….). Uygulamanın kabul edildiği ülkelerde, hastalığı iyileşemeyecek durumda olan acı çeken hastalar kendi “özgür iradeleri” ile kurullara başvuruda bulunarak bu haklarından yararlanmak isteyebilirler. Ötanazi konusunda ciddi etik tartışmalar da bulunmaktadır. Ötanazi talebini kışkırtanların, umutsuz hastalara bakım parası ödemek istemeyen sigorta şirketleri olduğu yönünde tartışmalarda vardır. Tabi bu uygulamayı yapacak hekim bulmakta ayrı sorundur. Aktif ve pasif olarak uygulanabilen ötanazi tipleri vardır. İnternetten bulunabilen Al Pacino’nun başrolünü oynadığı, Dr Jack Kevorkian’ın hayatını konu alan “Dr Ölüm” filmi ötanazi uygulamasını savunan bir hekimi anlatır.
Ötanazi hakkında bu kısa bilgi sonrası gelelim hayvanlar için olan kısmına. Bu yasa tartışılmaya başlandığından beri ısrarla “ötanazi” yasası deniyor. Aslında gelen tepkiler üzerine yasadan bu kelime çıkarıldı ama medyada da ısrarla kullanılmaya devam ediyor. Hayvanların öldürüleceğini söylemek travmatize edici olduğu için olayı “güzel ölüm” diyerek yumuşatıp “insancıl” hale getiriyorlar. Sanki sokakta yaşayan hayvanlar bu ölümü talep ediyorlarmış, ölümü istiyormuş gibi.
Dincilerin çoğunluğu sorduğunuz zaman “yaratılanı, yaratandan ötürü severler” ama gündelik hayatımızda gördüğümüz ise güzel ve iyi olan her şeye düşmanlık yaptıklarıdır. Doğa ya, hayvanlara, kendileri gibi olmayan insanlara bitmeyen bir kin ve öfke ile saldırıyorlar. İnsan haklarını savunanlara, hayvan haklarını savunanlara, LGBTİ leri savunanlara, azınlıkları savunanlara düşmanlıkları bitmiyor.
Bu yasada ki asıl amacın kendilerinden olmayan belediyeleri sıkıştırmak, çalışamaz hale getirmek olduğunu herkes görüyor. Olması gereken hayvan severlerin belirttiği gibi sokak hayvanlarını kısırlaştırıp aşılayarak yaşatmak. Üstelik veteriner hekimler ötanazi uygulamasının kısırlaştırmadan çok daha masraflı olduğunu belirtiyorlar. Tabi zehirle toplu olarak katletmeyi planlamıyorlarsa.
Yazıyı Nazım Hikmet’in “Düşman” şiiri ile bitireyim bence bu zihniyeti çok iyi tanımlıyor.
Onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim,
akar suyun
meyve çağında ağacın,
serip gelişen hayatın düşmanı.
Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına:
- çürüyen diş, dökülen et-,
bir daha geri dönmemek üzere yıkılıp gidecekler,
Ve elbette ki, sevgilim, elbet,
dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya,
dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle : işçi tulumuyla
bu güzelim memlekette hürriyet.
Bursa da havlucu Recebe,
Karabük fabrikasında tesviyeci Hasana düşman,
fakir köylü Hatçe kadına,
ırgat Süleymana düşman,
sana düşman, bana düşman,
düşünen insana düşman,
vatan ki bu insanların evidir,
sevgilim, onlar vatana düşman...