BİZ OKUYUCULAR / İZLEYİCİLER DE AŞKIN’I İZLERKEN, OKURKEN “AŞK OLSUN” DEMEKTEN KENDİMİZİ ALAMIYORUZ.
"Aşk da sanat da sömürüyle kirletilmiş dünyanın karşısında, ‘gelecek güzel günler’ düşleri kurabilmenin ve bu düşleri gerçekleştirme mücadelesinin de adıdır...” Aşkın Ayrancıoğlu
AŞKIN’IN AŞK’I SORGULAMASINA DAİR ÜÇ BEŞ KELAM
Uzun yıllardır resim ve karikatür alanında önemli başarılara imza atan, toplumsal sorunlar karşısında kalemiyle / fırçasıyla taraf olan, yüzlerce çocuğun yetişmesine katkı sunan Aşkın Ayrancıoğlu bu kez “Aşkla” adlı kitabıyla kapitalizm koşullarında yara alan “aşk”ı sorgulamış, bu sorgulamayı da estetiğin olmazsa olmazlarından uzaklaşmadan, kuru slogana düşmeden yapmış. Çizgileri gibi çok katmanlı metinleriyle de izleyiciye / okuyucuya yeni kapılar açmış. Metinleriyle çizgileri “yenidünya düzeni”nde arabeske ve tüketim nesnesine dönüşen “aşk”ın hallerini betimlemiş. Sadece betimlemekle kalmamış, “başka bir dünyanın mümkün olduğu”nu da gösterip, ütopyalarımızı bilemiş.
Çağımızda birçok sanat disiplini gibi resim sanatı da müzikle, fotoğrafla, edebiyatla etkileşim halinde. Resim ve karikatür edebiyatın enstrümanlarından yararlanmakta. Bazen de tersi söz konusu olabilmektedir. İki, kimi zaman da üç sanat disiplini buluşup yeni bir imge yaratabilmektedir. İşte estetik, sanat, felsefe, vb. konularda yazdığı makaleleriyle de tanınan Aşkın Ayrancıoğlu tam da bu zor yolu denemiş. 2000 yılında yayımlanmış “Yüzünden Düşen Bin Umut” adlı bir eleştiri kitabı ve 2005 yılında yayımlanmış “Sanat Yolu / Yatılı Okuldan Geçen Yol” adlı bir romanı da bulunan Aşkın Ayrancıoğlu,”Aşkla” adlı bu kitabında Aşk’ı sorgularken edebiyattan, grafikten, fotoğraftan, resim ve karikatürden yararlanmış. Plastik sanatlardan yazın sanatına kadar üretim alanını genişletip, sınırları ortadan kaldırmış. Eserlerini bir üst boyuta taşımış.
2012 yılında Türkiye’de “Yılın Öğretmeni”, 2017 yılında da Çin’de “Uluslararası En İyi Mizah Sanatçısı” seçilen, çoğu uluslar arası olmak üzere 120’nin üzerinde ödülü olan Ayrancıoğlu’nun karikatürleri yurtiçi ve yurtdışında kişisel ve karma sergilerde, albümlerde, gazete ve dergilerde yer almış. Ama o, “ödüllerin önemi yok, önemli olan halka ulaşmak ve fincancı katırlarını ürkütmektir” diyerek “fildişi kulelerde” oturmayı reddetmiş ve “içimizden biri” olmaktan vazgeçmemiş.
Karikatürleriyle darbeleri eleştirdiği için bir dönem yargılanan, bu uğurda bedel ödemeyi de göz alan Ayrancıoğlu tarihe de şöyle not düşmüş: “Aydın; her koşulda ve durumda bedel ödemeyi, yalnız kalmayı göze alandır… Tepeden tırnağa inattır; insan için, emek için, özgürlük için, aşk için… “
Biz okuyucular / izleyiciler de Aşkın’ı izlerken, okurken “aşk olsun” demekten kendimizi alamıyoruz.
Yolu açık olsun…
Sonsöz de yine Aşkın’dan olsun.
“Dürüstsen, içtensen… sahtelik, iki yüzlülük nedir bilmiyorsan, sanat öyle bir yoldaştır ki sana; mesela sevdiğinin resmini yaparsın… onun için atan kalbinin seni her titretişini resmin her milimetresine işlersin… aklında hep o vardır… buna izin verir, kıskanmaz seni sanat… Zaman geçer, sevdiğinin senin kalp atışlarına da, harcadığın onca emeğe de değmediğini anlarsın… parçalar yok edersin bin bir emekle ve kalp atışıyla yaptığın resmini… kırılmaz, kızmaz sana sanat… Yıkılmışsındır, yalnızsındır, boşluktasındır… gözyaşlarına boyalarını katık edip umutlarını çizerken yine seninledir sanat… Aşk da sanat gibi böyle yoldaş olmalı koşulsuz…”
Adil Okay