“Cumartesi Anneleri’nin, 1990’lı yılların karanlığında on binlerce insanın gözaltında kaybettirilmesi ile birlikte başlayan mücadeleleri, 1000. haftasına girdi.
"Hakikati bilme hakkı, sadece ihlale uğrayanların yakınlarına tanınan bireysel bir hak olmayıp tüm toplumu ilgilendiren kolektif bir hak olduğu gibi zamanaşımına da uğramıyor."
“Ayaz kesilir yüreğimiz
hasret- sevda- keder
özleme varır
Hüzünlü sancıyan yanımız
Fırtınalara direnir
Yazılmış öykülere randevulanırız
Kentler yetim
Hatıralar
Yazgılar
Acılar
İşlenir yüreklere
Umuttur bunca bekleyiş
Umuttur bekleyiş
Biz eksiğiz
Benim adım cumartesi”
21 Mart 1995 tarihinde gözaltına alınan ve zorla kaybedilen Hasan Ocak’ın işkence edilmiş bedeni 58 gün sonra Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı’nda bulunmuştu. Bu olaydan sonra bir araya gelen. “Kayıp yakını aileler ve İnsan Hakları Derneği (İHD) üyeleri hakikat taleplerini dile getirmek için 27 Mayıs 1995 Cumartesi günü, Arjantin’de her perşembe Plaza de Mayo meydanında ellerinde pankartlarla sessizce duran ve zorla kaybedilen çocuklarını arayan Plaza de Mayo annelerden ilhamla, Galatasaray Meydanı’ndaki ilk oturma eylemlerini düzenledi. Zorla kaybetmeler ve hukuk dışı infazlar, 1990’lı yıllara damgasını vuran pratiklerdi.”
“Cumartesi Anneleri’nin, 1990’lı yılların karanlığında on binlerce insanın gözaltında kaybettirilmesi / katledilmesi ile birlikte başlayan mücadeleleri, 1000. haftasına girdi. 27 Mayıs 1995’te kayıpların bulunması talebiyle Galatasaray Meydanı’nda buluşan Cumartesi Anneleri’nin amansız mücadelesi her türlü engelleme, zorluk ve baskıya rağmen devam ediyor. (…) 20 Kasım 1980’de gözaltında kaybettirilen Hayrettin Eren’in kardeşi İkbal Eren’de 95’ten bu yana, bir kayıp yakını olarak Galatasaray Meydanı’nda adalet arayanlardan. İkbal Eren, Cumartesi Anneleri / İnsanları olarak kayıpların akıbeti için bin haftayı geride bıraktıklarını ve bu süreçte birçok kazanım elde ettiklerini dile getiren Eren, en önemli kazanımın kaybetmelerin önünü kesmek olduğunu söyledi. Zaman içinde bazı kayıpların katledildiklerini öğrendiklerini ve kemiklerine ulaştıklarını belirten Eren, taleplerinden birinin kesin olan faillerin yargılanması olduğunu söyledi.” İkbal Eren’in dediği gibi belki henüz kayıpların yerleri, akıbeti bilinmese, failler yargılanmasa da verilen mücadele sonucu “yeni kayıplar”ın önü önemli ölçüde kesildi. Karda kışta, yazın sıcağında1000 haftadır ısrarla toplanan, dönem dönem saldırıya uğrayan Anneler bir destan yazdılar. Onlar için filmler, belgeseller yapıldı, şiirler yazıldı, türküler bestelendi.
Ben de “Cumartesi Anneleri” adlı bir tiyatro oyunu yazdım. Erken kaybettiğimiz yönetmen Erhan Sönmez yönetmeliğinde sokak tiyatrosu olarak oynandı. (Oyunu aşağıdaki bağlantıdan izleyebilirsiniz.)
Bu arada bir sanatçının, şairin, yazarın toplumsal travmalar, katliamlar, gözaltlarında kaybetmeler karşısında sessiz kalmasını veya duyulmayacak bir sesle fısıltı gibi “Cumartesi Anneleri’nin yanındayız” demesini de yetersiz bulduğumu söylemek isterim. Ne kadar sessiz kalırsanız kalın; isterseniz sadece gül, bülbül ve aşk üzerine yazın. Dış dünyanın seslerine ne kadar kulaklarını kapatırsanız kapatın, bir gün o feryatlar sızar, yatak odanıza kadar gelir, uykularınıza girer. Dolayısıyla duyarlı bir sanatçı kayıplara sessiz kalamaz. Zira “Zorla kaybetme, bir ağır insan hakkı ihlalidir. Birçok uluslararası belgede tanındığı şekliyle zorla kaybedilenlerin yakınları, ihlallerin meydana gelmesine yol açan faillerin kim olduğu, zorla kaybedilen kişinin nerede olduğu ve akıbeti de dahil olmak üzere meydana gelen ağır insan hakkı ihlaline ilişkin hakikati bilme hakkına sahip. Hakikati bilme hakkı, sadece ihlale uğrayanların yakınlarına tanınan bireysel bir hak olmayıp tüm toplumu ilgilendiren kolektif bir hak olduğu gibi zamanaşımına da uğramıyor.
Hakikat ve adalet arayışında olan Cumartesi Anneleri / İnsanları’nın “kayıplarımız nerede?” talebi 1000. hafta da başta İHD ve THİV olmak üzere birçok kurumun düzenlediği etkinliklerle duyurulmaya çalışılıyor. Bildiğiniz gibi 17-31 Mayıs Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftasıdır. Bu hafta dünyanın her yerinde kayıplar için eylemler yapılıyor. 25 Mayıs Cumartesi günü yine Galatasaray Meydanında toplanılacak ve Cumartesi Anneleri Adalet ile Hakikat talep edecek.
Sonuç itibariyle Cumartesi Annelerini saygı, hayranlık ve minnetle selamlıyorum.
Onlar için yazdığım bir şiirimle bitiriyorum diyeceklerimi:
DİLEK AĞACI
dilek tuttum
bağladım ağaca
öptüm
okşadım
su verdim
bekledim yıllarca
kurudu dilek ağacı
gözyaşlarımla sulanmaktan
ne ağaç çiçek açtı
ne yavruma kavuştum ben
bekleyiş sonsuz bir yokluktu
hayatı baştan sona yakan…
(suların aşkına dön gel gayrı
suların aşkına dön gel gayrı).
24 mayıs 2024