Fransa’nın Siyasi Krizi: Sebepler, Sonuçlar ve Çözüm Senaryoları

Fransa, Başbakan Michel Barnier hükümetine karşı gerçekleştirilen güvensizlik oylamasının ardından ciddi bir siyasi krizle karşı karşıya. 1962’den bu yana ilk kez bir hükümete karşı güvensizlik oylaması başarılı oldu ve bu durum, Michel Barnier’in hükümetinin istifasını beraberinde getirdi. Sosyal Güvenlik Finansman Yasası’nın reddiyle derinleşen bu kriz, Fransa’nın siyasi sistemindeki kırılganlıkları ve değişen dengeleri gözler önüne seriyor. Kriz, sadece ulusal düzeyde değil, Avrupa Birliği’nin genel işleyişi üzerinde de ciddi etkiler yaratabilir.

Krizin Arka Planı ve Sebepleri

Bu siyasi krizin temelinde, Michel Barnier hükümetinin, Sosyal Güvenlik bütçesini oylamadan geçirmek için Anayasa’nın 49.3. maddesini kullanması yatıyor. Parlamento içinde zaten kırılgan bir desteğe sahip olan hükümet, bu adımıyla hem sol blok (Sol, S&D, Yeşiller) hem de aşırı sağ Rassemblement National’ı (RN) karşısına aldı. Bu iki kutbun birleşerek 331 milletvekilinin güvensizlik oyu kullanması, hükümetin düşmesine yol açtı.

Bu oylama, Fransa’nın Beşinci Cumhuriyeti’nde neredeyse hiç görülmemiş bir olay. Michel Barnier’in bütçe yasasını geçirmek için yaptığı tavizler, özellikle RN’nin sert tepkisini çekti. Elektrik fiyatları sübvansiyonunun iptali ve devlet tıbbi yardım fonlarının kesintiye uğraması gibi son dakika kararları, hükümetin aşırı sağın desteğini kazanmak için attığı adımlar olarak değerlendirildi. Ancak RN, hükümete karşı çıkarak bu krizde belirleyici bir rol oynadı.

Yükselen Aşırı Sağ ve Stratejik Hesaplar

Marine Le Pen liderliğindeki RN, bu süreçte kilit bir pozisyon aldı. Daha önceki seçimlerde "sorumlu muhalefet" imajı çizerek hükümetin ciddi bir alternatifi olduğunu göstermeye çalışan RN, bu kez farklı bir strateji izledi. Bu değişiklik, Le Pen’in kişisel siyasi geleceğiyle ilgili de olabilir. Şu anda devam eden bir dava süreci, Le Pen’in 2027 başkanlık seçimlerinde aday olmasını engelleyebilir. Bu süreçte hükümeti istikrarsızlaştırmak, Le Pen’in siyasi gücünü koruma çabası olarak değerlendirilebilir. RN’nin giderek artan etkisi, Fransa’da siyasi denklemin nasıl değiştiğini ve Macron hükümetinin kırılganlığını bir kez daha ortaya koydu.

Kısa Vadeli İç Politik Sonuçlar

Hükümetin istifasının ardından Fransa, bütçe onaylanmaması gibi ciddi risklerle karşı karşıya. Eğer mevcut bütçe yasa dışı yollardan yenilenirse, bunun ciddi sosyal ve ekonomik sonuçları olacak. Özellikle orta sınıfı hedef alan vergi artışları, kamu sektörü alımlarının durması ve çiftçilere yönelik beklenen desteklerin askıya alınması, halkın genel yaşam standartlarını olumsuz etkileyebilir. Macron’un, 2025 yazına kadar erken seçim çağrısı yapamaması, hükümetin yalnızca geçiş sürecinde sınırlı bir işlev üstlenebileceği beklentisini artırıyor. Bu durum, hükümetin halk nezdindeki meşruiyetini zayıflatırken, sosyal huzursuzluk riskini de beraberinde getirebilir.

Avrupa Birliği’ne Etkileri

Fransa’daki bu kriz, Almanya’da yaşanan siyasi belirsizliklerle birleşerek Avrupa Birliği’nin geleneksel Fransız-Alman ittifakını zayıflatıyor. Macron’un iç meselelere odaklanması, Avrupa Konseyi’nde Fransa’nın liderlik rolünü kısıtlayabilir. Bu durum, AB içinde önemli yasaların geçişini zorlaştırabilir. Özellikle yeşil sanayileşme, enerji dönüşümü ve göç politikaları gibi konularda ilerleme sağlanması daha da zorlaşabilir. Bu süreçte Polonya’nın dönem başkanlığı, AB’nin istikrarını korumak için daha fazla sorumluluk üstlenmek zorunda kalacak. Ancak Fransa’nın aktif bir şekilde katılım göstermemesi, AB’nin genel işleyişini sekteye uğratabilir.

Çözüm Senaryoları

Cumhurbaşkanı Macron’un önünde birkaç çözüm seçeneği bulunuyor. İlk adım olarak yeni bir başbakan atanması ve geçici bir hükümetin oluşturulması bekleniyor. Ancak bu hükümetin doğası ve dayanacağı politik taban, Fransa’nın siyasi geleceğini şekillendirecek. Olası senaryolar şunlardır:

  1. EPP/Yenilikçi Hükümetin Devamı (Aşırı Sağın Desteğiyle)
    Macron, mevcut EPP/Renew ittifakını farklı bir başbakanla yeniden kurabilir. Ancak bu durum, aşırı sağın desteğini gerektirebilir ve toplumsal kutuplaşmayı artırabilir. Bu strateji, diğer Avrupa ülkelerinde de örnekleri görülen aşırı sağ ile işbirliği modellerine benzer bir yönelim olarak değerlendirilebilir.

  2. Merkezci Hükümet (Sol Blok Desteğiyle)
    Merkez sol bir başbakan atanması, sol bloktan bazı sosyalist ve yeşillerin desteğiyle hükümetin yeniden kurulmasını sağlayabilir. Eski Başbakan Bernard Cazeneuve gibi bir isim bu görev için uygun bir aday olarak öne çıkabilir. Ancak bu tür bir işbirliği, sol bloğun kendi içindeki uyumsuzlukları nedeniyle zor olabilir.

  3. Sol Blok Koalisyonu
    Sol Blok, Yeşiller ve Sosyalistlerle bir uzlaşma yaparak belirli yasalar üzerinde anlaşabilir. Ancak solun kendi içindeki (özellikle LFI) uyumsuzluklar bu seçeneği karmaşık hale getirebilir. Bu tür bir hükümetin hedefleri, yaşam maliyeti krizine çözüm bulma ve yeşil sanayileşme gibi ortak temalara odaklanabilir.

Analiz ; 

Fransa’nın içinde bulunduğu siyasi kriz, Beşinci Cumhuriyet’in geleneksel siyasi dengelerini derinden sarsıyor. Önümüzdeki haftalarda Macron’un atacağı adımlar, sadece Fransa’nın iç politikalarını değil, Avrupa’daki pozisyonunu da doğrudan etkileyecek. Yeni hükümetin oluşturulması, kırılgan ittifaklarla zorlu müzakereleri gerektirecek. Bu kriz, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde derin etkiler yaratacak bir dönüm noktası olma potansiyeline sahip. Fransa, bu krizden çıkarken daha güçlü bir siyasi ve sosyal yapı inşa edebilecek mi, yoksa mevcut kırılganlıklar daha da derinleşecek mi? Bu sorunun yanıtı, yalnızca Fransa için değil, tüm Avrupa için kritik bir önem taşıyor.

--

Muratcan IŞILDAK