SUÇ NEDİR? KABAHAT NEDİR?

Suç nedir?

Bir toplumda; hak ve adalet duygusuna, temel hak ve özgürlüklere, insan haysiyet ve şerefine veya bağlı bulunduğu kurumdaki disiplin kurallarına değer veren kişiler olduğu gibi bunlara hiç değer vermeyen ve hukuka aykırı davranışlarda bulunmaktan çekinmeyen kişiler de bulunmaktadır. Bundan dolayı toplumda ve idare ile kişiler arasında sonsuz bir barış ve huzur hüküm sürememekte ve bu özlenen barış ve huzurun sağlanabilmesi de yaptırımlara bağlı gözükmektedir.

Toplumsal düzenin devamı açısından korunması gereken hukuki değerler bulunmaktadır. Ancak her toplumda da bu toplumsal düzenin devamı için korunan hukuki değerleri ihlal eden ve ortak yaşama ters düşen insan davranışları söz konusu olmaktadır. İşte suç, toplumsal düzene aykırı bu insan davranışlarıyla ortaya çıkıyor.

Suç, her ülkenin kendi yasasına göre belirlenmektedir. Mesela zina, Türkiye'de suç değilken Afganistan, Pakistan, Suudi Arabistan, İran gibi şeriat hükümlerinin uygulandığı ülkelerde suç sayılıyor. Zina AB, ABD ve Kanadada boşanma nedeni kabul edilirken, şeriatla yönetilen ülkelerde kırbaç ve taşlamayla cezalandırılıyor. Zina, Türkiye'de yalnızca boşanma nedeni olarak kabul edilmekte iken şeriatla yönetilen bazı ülkelerde suç olarak kabul edilmektedir.

Genel olarak suçu, insanların toplum içindeki birlikte yaşamalarının temini ve toplumsal düzenin devamı için korunması gereken değerleri ihlal eden davranışların gerçekleşmesi halinde, ceza ve güvenlik tedbiri yaptırımıyla karşılanan fiiller olarak tanımlayabiliriz. Kısaca, korunması gereken hukuki değerleri ihlal eden fiillere ''suç'' diyoruz. İnsanların toplum halinde yaşamının sağlanabilmesi için kanunda suç ve cezalar düzenlenmiştir. Aksi takdirde kişiler, kendi hakkını kendi aramaya kalkacak ya da kişiler birbirlerine istediği haksızlığı yapabilecek; böylelikle de toplum düzeni bozulacaktır.

Suç, her şeyden önce bir insan davranışıdır. Zira her aykırı insan davranışı suç olarak değerlendirilemez. Bir insan davranışını suç olarak değerlendirebilmemiz için; bu davranışın toplumda hakim olan hukuksal değerleri ihlal etmesi yani bir başkasının hukuken korunan özgürlük alanına müdahalede bulunması gerekir. Dolayısıyla bir hukuksal değerle ilişkisi olmayan insan davranışı söz konusu olduğunda suçtan bahsedebilmek mümkün olmayacaktır. Suçun oluşabilmesi için insan davranışı ile hukuksal değer arasında illiyet bağı bulunmakla birlikte; bir hukuksal değer ihlalinin söz konusu olması gerekir.

Suç kavramı, ceza hukukunun temel kavramlarından birisidir. Ceza hukuku, toplumsal yaşamın temel değerlerinin korunması amacını güder. Ceza hukuku bazen bazı davranışları yasaklarken, bazense bazı davranışları gerçekleştirmeyi emreder. Bunların ihlali edilmesi ise toplumun hukuki değerlerinin ihlaline sebep olacağından kanunda birtakım ceza yaptırımları veya güvenlik tedbiri öngörülmüştür.

Suçun hangi şartlar altında oluşacağı, hangi davranış şekillerinin cezalandırılacağı ve suç teşkil eden fiillerin ortaya çıkması durumunda hangi yaptırımların uygulanacağı gibi hususlar Türk Ceza Kanununda düzenlenmiştir. Buna karşılık suç kavramının tanımı Türk Ceza Kanununda düzenlenmemiştir. Ancak suçun tanımı her ne kadar Türk Ceza Kanununda düzenlenmemiş olsa da bu bir eksiklik değildir. Çünkü ceza hukukunun ilkelerinden birisi olan ''kanunsuz suç ve ceza olmak'' ilkesi gereğince; suç teşkil eden fiiller kanunda açık bir şekilde düzenlenmiş ve bu fiillerin gerçekleştirilmesi karşısında uygulanacak yaptırımlar kanunda açıkça düzenlenmiştir.

Suç teşkil eden fiiller, kanunda esasen haksızlık olarak düzenlenmiştir. Yani kanunda,  cezalandırmayı gerektiren ve hukuksal değerlere ilişkin olan haksızlıklar, suç olarak tanımlanmaktadır. Bu durumda her suçun, bir haksızlık teşkil edeceği kanısına varabiliriz.

Suçun unsurları nelerdir?

Suçun iki ana unsuru bulunmaktadır; bunlar haksızlık ve kusurdur. Haksızlığın unsurları ise, “tipiklik” ve “hukuka aykırılık”tır. Suç teşkil eden bir haksızlıktan bahsedebilmek için, işlenen fiille haksızlığın unsurlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti gerekir. Zira haksızlık olmasının temel şartı bir eylemin bulunmasıdır. Eylem olmayan durumlarda haksızlıktan bahsedilmek mümkün değildir.


Her suçun, bir haksızlık olduğunu söyledik. Peki her haksızlık bir suç mudur?

Her haksızlık, bir suç değildir. Haksızlığı, korunan hukuki değerleri ihlal eden hukuka aykırı tipik fiiller olarak tanımlayabiliriz. Suçun da korunan hukuki değerleri ihlal eden fiiller olduğunu söylemiştik. Nitelik itibariyle baktığımızda her ne kadar suç ile haksızlık arasında bir fark yokmuş gibi görünse de nitelik itibariyle haksızlık ve suç birbirinden farklıdır.

Türk Ceza Kanununda da düzenlendiği gibi, suç teşkil edecek haksızlığın gerçekleşmesi sonucunda, ceza ve güvenlik tedbirleri yaptırımları söz konusu olacaktır.

Hukuk düzeni bazı haksızlıklara ya öteki hukuk dallarının yaptırımlarıyla tepki gösterir ya da herhangi bir reaksiyondan tamamen vazgeçebilir.

Suç türleri nelerdir?

Suç türleri, tek hareketli suçlar, oldukça hareketli suçlar, bağlı hareketli suçlar, özgür hareketli suçlar, seçimlik hareketli suçlar, mütemadi (kesintisiz) suçlar olarak sınıflandırılabilir.

Tek hareketli suçlar

Tek hareketli suçlar; kanuni tanımlamaya bakılırsa, meydana gelmesi için yalnız tek bir hareketin kafi olduğu suçlardır. Kasten öldürme (TCK m. 81), hakaret suçu (TCK m. 125) tek hareketli suçlara örnek olarak gösterilebilir. Birden fazla değişik hareketin hukuki anlamda tek fiili oluşturduğu durumda da tek hareketli suçun var olduğu kabul edilir. Kasten öldürme suçunda atılan kurşun sayısının ya da yaralanan bıçak darbesinin birden oldukça olması durumunda suç, tek hareketli suç olarak kabul edilir. Bunun sebebi hukuksal olarak fiilin tek olmasıdır.

Kısaca, tek bir eylem, söz ya da davranışla suç meydana geliyorsa tek hareketli suçtan bahsedilmektedir.

Çok hareketli suçlar

Çok hareketli suçlar, yasal tanımında birden çok harekete yer verilen suçlardır. Çok hareketli suçların oluşabilmesi yasadaki tanımlamada gösterilen hareketlerin tümünün icrası gereklidir. Yağma suçu (TCK m. 148), dolandırıcılık suçu (TCK m. 157), hususi belgede sahtecilik suçu (TCK m. 207) çok hareketli suçlara örnek olarak gösterilebilir.

Mesela yağma suçunun oluşabilmesi için cebir, tehdit ve hırsızlık unsurlarının bir araya gelmesi gerekmektedir. Suçun oluşabilmesi için birden fazla harekete ihtiyaç varsa çok hareketli suçtan bahsedilmektedir.

Kesintisiz suçlar (mütemadi suçlar)

Ani suçlar, yasal tanımlamada belirtilen hareketin icrasıyla yada tanımda ek olarak neticenin gerçekleşmesinin arandığı durumlarda neticenin gerçekleştiği suçlardır. Kasten öldürme suçu, ölümün doğrusu neticenin gerçekleşmesiyle tamamlanmaktadır.

Kesintisiz (mütemadi) suçlar ise yasadaki tanımındaki hareketlerin işlenmesiyle tamamlanan, sadece fiilin icrasının devam etmiş olduğu na devam etmiş olduğu suç türüdür. Suç işlemek için teşkilat kurma suçu (TCK m. 220), kişiyi hürriyetinden yoksun kılma (TCK m. 109), uyuşturucu madde bulundurma (TCK m. 191/1), karşılıksız yararlanma (TCK m. 163), girilen konuttan çıkmamak suretiyle işlenen konut dokunulmazlığını ihlal (TCK m. 116/1) kesintisiz suç örnekleridir.

Adından da anlaşılacağı üzere kesintisiz yani süregelen bir durum söz konusu olmalıdır. Mesela kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda, kişi bir yere kapatılmıştır ve bu durum bir süre devam etmiştir. Yani somut olayda KESİNTİSİZLİK vardır.

Ani suçlar ve kesintisiz suçlar tamamlanana kadar teşebbüse elverişlidir. Kesintisiz suçun tamamlanmasına karşın işlenmeye devam edilmesi esnasında failin elinde olmayan nedenlerle icrasının sona ermesi durumunda girişim hükümleri uygulanmaz.

İşlenmeye devam etmiş olduğu sürece kesintisiz suça iştirak mümkündür. Suç işlenmeye devam etmiş olduğu sürece kesintisiz suçun failine karşı meşru müdafaada bulunulabilir.

Vakit bakımından uygulanma açısından kesintisiz suça o anda hangi kanun yürürlükte ise o kanun uygulanır. Kesintisiz suçlarda yetkili mahkeme, kesintinin gerçekleştiği yer mahkemesidir (CMK m. 12/2). Zamanaşımı ise kesintinin gerçekleştiği andan itibaren işlemeye adım atar (CMK m. 66/6). Şikâyet süresi, şikayete doğal olarak kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği anda başlamaktadır.

İhmali suçlar
Suçlar, emredici normları ihlal eden insan davranışlarına bakılırsa ''icrai suçlar'' ve ''ihmali'' suçlar” olarak sınıflandırılmaktadır.

İcrai hareketle işlenen suçlar bir yapma hareketle gerçekleştirilir. Bu hareket gözlenebilir bir harekettir. İcrai bir suçta fail etken bir hareketle cezayı gerektiren normu ihlal eder.

İhmali suçlarda ise emredilen hareketin yapışmaması suretiyle ölçü ihlal edilir. Yükümlülüğün yerine getirilmemesi ile emredici normun koruduğu hukuki kıymet ihlali edilmekte ve ortaya hukuksal bir haksızlık çıkmaktadır.

Kabahat nedir?

Eski Türk Ceza Kanunumuzda suçlar, ''cürümler ve kabahatler'' olarak ikiye ayrılmakta idi. Ancak artık hukukumuzda kabahat, suç türü olarak yer almamaktadır. Nitekim kanun koyucu, kabahatlerin önemli bir kısmını suç olmaktan çıkartmış ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nu getirmiştir.

Esas itibariyle haksızlık teşkil etmeyen ve hukuka aykırı olmayan bir fiili hiçbir suretle suç olarak nitelendiremeyiz. Bununla birlikte, suç kavramını tanımlarken de bahsettiğimiz gibi, birtakım eylemler, haksızlık ifade teşkil rağmen yine de suç teşkil etmemekte ve haksızlıklardan yalnızca cezaya layık olanlar suç olarak kabul edilmekte idi. Buna karşılık, haksızlık olmasına rağmen suç sayılmayan birtakım fiiller ''kabahat'' olarak nitelendirilmektedir.

Kabahat kavramının kelime anlamı, ''uygunsuz hareket, çirkin, yakışıksız davranış''tır. Hukuki anlamda kabahat kavramını ise, kanunun karşılığında idari yaptırım uygulanmasını öngördüğü haksızlıklar olarak tanımlayabiliriz. Nitekim Kabahatler Kanununda, birtakım eylemler kabahat olarak nitelendirilmekte ve bu fiillerin gerçekleştirilmesi halinde, öngörülen yaptırımlar uygulanmaktadır.

Kabahatler hakkında uygulanan yaptırımlar, idari yaptırımlardır. Dolayısıyla bahse konu bu fiillere ''idari suç da denilmektedir. Aynı zamanda kabahatler için genellikle parasal nitelikte bir yaptırım öngörülmektedir ve bunlara da ''idari para cezası'' denilmektedir.

Kabahat, icrai veya ihmali davranışla işlenebilir. İcrai davranışla kabahatin işlenmesi, failin dış dünyada değişiklik meydana getiren bir fiili ile, kabahat olarak öngörülen bir ihlale neden olmasıdır.

İhmali davranışla işlenmiş kabahatin varlığı için kişi açısından belli bir icrai davranışta bulunma hususunda hukuki yükümlülüğün varlığı gereklidir. Diğer bir anlatımla, fiilen harekete geçmesi gereken fail bu hareketi yapmaması durumunda ihmali davranışla kabahat işlemiş sayılır.

Suçun ve kabahatin farkı nedir?

Esas itibariyle suç ve kabahat kavramları hukuk düzeni tarafından hoş görülmemiş fiilleri ifade eder. Suç oluşturan fiil nasıl bir haksızlık ise aynı şekilde kabahat oluşturan fiil de bir haksızlıktır. Yani bu iki kavram özü itibariyle aynı şeyi ifade etmektedir. Bunlar özü itibariyle aynı olmakla birlikte niceliksel anlamda farklıdır. Suç kabahate göre daha büyük bir haksızlığı ifade eder. Bu düşünceden dolayı da suç olarak öngörülen fiiller daha ağır yaptırımlarla karşılaşır.

Suç, toplumsal düzenin devamı açısından korunması gereken hukuki değerlerin ihlali niteliğini taşıyan haksızlık teşkil eden insan davranışlarıdır. Kabahat ise, karşılığında idari uygulanması öngörülen haksızlıktır.

*Suç karşılığında yaptırım olarak ceza ve güvenlik tedbiri öngörülürken, kabahat karşılığında idari para cezası ve idari tedbirler öngörülmektedir.

*Suç nedeniyle verilen mahkumiyet kararları adli sicile işlenmektedir. HAGB kararı adli sicile işlenmemektedir. Yalnızca mahkumiyet kararı adli sicili işlenmektedir. Kabahat nedeniyle verilen idari yaptırımlar ise sicile hiçbir şekilde işlenmez.

*Kabahatler karşılığında hürriyeti bağlayıcı bir cezanın öngörülmesi söz konusu değildir.

*İştirak açısından suçlarda ayırt etme prensibi bulunmaktadır. Çünkü cezalar şahsidir. Kimse, kimsenin eyleminden sorumlu tutulamaz. Ancak kabahatlerde durum tamamıyla farklıdır. Kabahatin işlenmesine katılan herkes fail olarak kabul edilmektedir.

*Ceza hukukunda kusurluluğu azaltan nedenler bulunmaktayken kabahatlerde böyle bir durum söz konusu değildir.

*Suçlarda failin fiilinden tüzel kişilerin ceza sorumluluğu kabul edilmemiştir. Ancak kabahatlerde tüzel kişilerin de idari yaptırım sorumluluğu bulunmaktadır.

*Ceza hukukunda fiili işlediği sırada 12 yaşını doldurmamış olan kişilerin ceza sorumluluğu bulunmamaktadır. Bu kişilere yalnızca güvenlik tedbiri uygulanmaktadır. Kabahatlerde ise fiili işlediği sırada 15 yaşını doldurmamış olanların idari para cezası sorumluluğu kabul edilmemiştir.

*Ceza hukukunda idarinin düzenleyici işlemleriyle suç ve ceza öngörülemez hükmü kabul edilmektedir. Ancak çerçeve hükmün içeriğinin idarenin genel ve düzenleyici işlemleriyle doldurulabileceği kabul edilmektedir.

*TCK’da bilindiği üzere suçta ve cezada kanunilik ilkesi caridir ve idareye herhangi bir yetki verilerek bu kanunilik ilkesi herhangi bir şekilde esnetilmemiştir(TCK m.2). Buna karşılık Kabahatler Kanununda kabahat oluşturacak fiillerin belirlenmesi çerçeve norma sadık kalınmak şartıyla idare tarafından belirlenebileceği söylenerek kanunilik ilkesi yumuşatılmış ve bu konuda idareye yetki verilmiştir. Fakat kabahatlere karşılık yaptırımın türünün ve miktarının belirlenmesinde idareye herhangi bir yetki verilmemiştir.

*Bilindiği üzere TCK'da suç ve ceza normlarının değişikliğinde lehe kanun ilkesi geçerli iken infaz hukukuna ilşkin normlarda ise derhal uygulanırlık ilkesi geçerlidir. 5326 sayılı Kabahatler Kanunu zaman bakımından uygulamaya ilişkin konularda 5237 sayılı TCK'ya atıfta bulunmuştur. Dolayısıyla kabahatlere ilişkin normlarda da lehe kanun ilkesi ilkesi geçerlidir. Ayrıca idari yaptırım kararlarının yerine getirilmesine ilişkin konularda ise derhal uygulama ilkesi geçerlidir. Zaman bakımından uygulamadaki 5237 sayılı TCK ile 5326 sayılı Kabahatler Kanunu arasındaki farklılık kabahatin tamamlandığı anın belirlenmesi meselesi ile ilgilidir. TCK'da fiilin neticesinin gerçekleştiği an, suçun tamamlandığı an kabul edilir. Kabahatler Kanunu ise bunun aksine neticenin gerçekleştiği anı değil hareketin gerçekleştiği anı kabahatin tamamlandığı an olarak kabul etmiştir.

*TCK’ya göre bir suç kural olarak kastla, istisnaen kanunun düzenlediği bazı suçlar bakımından taksirle işlenebilir. Buna karşılık Kabahatler Kanununa göre ise kabahat kural olarak hem kastla hem de taksirle işlenebilir. Bunun için kanunun ayrıca düzenleme yapmasına gerek yoktur.

*Teşebbüs bakımından Kabahatler Kanunu ile TCK ayrışmaktadır. TCK'ya göre kişi suça teşebbüsten sorumlu tutulurken Kabahatler Kanununa göre kişi kural olarak kabahate teşebbüsten dolayı sorumlu tutulmaz meğerki aksine bir kural olmuş olsun.

*Kabahatler kanununun 14. maddesinde düzenlenen iştirak hükmü ile TCK'da düzenlenmiş iştirak hükümleri arasında da farklılık vardır. Öncelikle Kabahatler Kanunu TCK gibi fail-ortak sistemini kabul etmemiştir. Kabahatin işlenişine iştirak edenler varsa bunların azmettirici veya yardım eden olduğuna bakmaksızın hepsine fail olarak idari para cezası verilecektir. Bir diğer farklılık Kabahatler Kanunu bağlılık kuralını kabul etmemiştir. TCK'da özgü suçu işleyen ve özel faillik niteliğini taşıyan kişiye iştirak eden kişiler için normalde o fiil suç oluşturmazken kanun bağlılık kuralı ile TCK m.40 da bu kişileri de azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutmuştur. Kabahatler Kanununa göre ise bu durumda iştirakçiler de özel faillik niteliğini taşımasalarda fail olarak idari para cezasına çarptırılırlar. Son olarak Kabahatler Kanunu m. 14/4 deki durumdan bahsetmek gerekir. Bu fıkraya göre ise fiil fail için özgü suç, iştirakçiler için kabahat oluşturuyorsa iştirakçiler suça iştirak hükümlerine göre sorumlu tutulacaklardır.

*TCK ile Kabahatler Kanununda fikri içtima konusunda farklı düzenlemeler vardır. TCK da fikri içtima*1 halinde işlenmiş olan suçlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır. Kabahatler Kanununda fikri içtima halinde birden fazla kabahatin hepsi idari para cezasını gerektiriyorsa en yüksek idari para cezası öngören kabahatten dolayı cezalandırılır fakat bu kabahatler farklı yaptırımlar öngörmüşse bu yaptırımların her biri ile ayrı ayrı sorumlu tutulur.

*Kabahatler Kanunu m.15/2 de TCK'da düzenlenmiş zincirleme suç hükmünün aksine bir düzenleme getirmiştir. Normalde TCK'ya göre bir kişiye karşı bir suçun farklı zamanlarda birden fazla kez işlenmesi durumunda(zincirleme suç) ve bir hareketle birden fazla kişiye karşı aynı suçu işlemesi durumlarında*2   faile ağırlaştırılmış tek bir ceza verilir. Kabahatler Kanununa göre ise aynı kabahatin birden fazla işlenmesi halinde ağırlaştırılmış tek bir idari para cezası değil her kabahat için ayrı ayrı idari para cezaları uygulanacaktır.

*Bir fiillin hem suç oluşturması hem de kabahat oluşturması durumunda ise m.15/3 e göre suçtan yaptırım uygulanamadığı sürece sadece kabahatten dolayı yaptırım uygulanır. Yani suçtan dolayı herhangi bir nedenden dolayı ceza uygulanamazsa kabahatten dolayı yaptırım uygulanabilecektir.

5326 sayılı Kabahatler Kanununun 2 nci maddesinin gerekçesinde bu durum şu şekilde
açıklanmıştır:

“… Bu tanımlamada, suç gibi kabahatin de bir haksızlık
oluşturduğu vurgulanmıştır. Esas itibarıyla haksızlık oluşturan
bir fiilin suç veya kabahat olarak tanımlanmasında, izlenen suç
politikası etkili olmaktadır. Haksızlıklar arasında bu yönde
yapılan tasnifte, hukuka aykırı olan fiilin ifade ettiği haksızlık
içeriği esas alınmaktadır.”



Sanığın köy halkının ortak kullanımında olan, abonelik esasına tabi olmayan köy içme suyunu havalandırma kuyusunun betonunu delmek ve hortum kullanmak suretiyle biriken suyu kullanması şeklindeki eyleminin TCK kapsamında suç teşkil etmediği, sanığın eyleminin 7478 sayılı Köy İçme Suları Hakkında Kanunu'nun 5728 sayılı Yasa ile değişik 16/2. maddesi kapsamında kaldığı ve idari para cezasını gerektirir nitelikte kabahat fiilini oluşturduğu; bu itibarla CMK'nın 223/1-a maddesi gereğince sanık hakkında hırsızlık suçundan dolayı beraat kararı verilmesi ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 20/2-c maddesi gereğince idari para cezasının soruşturma zamanaşımının da dolması nedeniyle zamanaşımından düşürülmesi gerekir.(Yargıtay 2. Ceza Dairesi 2021/9402 E. , 2022/76 K. İçtihat)