Bernie Sanders, Demokrat Parti’nin ABD başkan adaylığı için yarışan favori adaylarındandı. Birçok anket sonucunda ön sıralarda çıktı, ön seçimde Iowa’da en yüksek oyu aldı, New Hampshire ve Nevada da kazandı.
Sanders siyasi geçmişinde yaptıklarıyla farklı bir politikacı çizgisi sergiledi. Kendisini demokratik sosyalist olarak tanımladı, İskandinav tarzını, özellikle İsveç modelini benimsedi. 1981’de Burlington’da Belediye Başkanı seçildiğinde bedava hizmet veren ve gençlere sosyalleşme imkânı sunan gençlik merkezleri açtı. Kentin zenginlerinden daha fazla vergi alınmasını sağladı, kadın haklarının güçlendirilmesi noktasında çalışmalar yaptı. Halkın daha ucuza ev satın alabilmesi için çeşitli programlar hazırladı ve kenti daha yaşanır bir kent olarak yeni baştan inşa etti.
Bernie Sanders 1981 yılında Burlington belediye başkanı seçildi.
Bernie Sanders 1991 yılında bağımsız olarak aday olduğu girdiği seçimleri başarı ile kazanarak Vermont senatörü oldu. 2006, 2012, 2018 senatörlük seçimlerini de yüksek bir oy alarak galibiyet ile sonuçlandırdı.
Sanders, gençlik hareketlerinin içerisinde aktif olarak görev aldı ve üniversitedeki siyasi hayatından itibaren ücretsiz sağlık hizmeti ve ücretsiz üniversite eğitimi gibi temel sosyal demokrat fikirleri savunan bir siyasi çizgiye sahip oldu. Bu savunduğu politik anlayış aslında Sanders’ın diğer başkan adaylarının aksine, hayatı boyunca aynı politikaları kararlı bir şekilde savunmasından kaynaklanmaktadır. İradeli ve savunduğu politikalar noktasında daima tutarlı bir çizgi çizmiştir. Bu nedenle seçmeninde güvenilir ve samimi bir imaj oluşturmuştur.
Demokratik sosyalizm mi, sosyal demokrasi mi?
Sanders kendisi 2015 yılında “demokratik sosyalizm” ifadesini açıklarken Franklin D. Roosevelt’in İkinci Haklar Bildirgesi ile özdeşleştirerek kullanmıştır. Ülkenin kurucu değerlerini sosyal demokrasiye bağdaştıran Sanders “Herkes için sosyal adalet” diyerek sunduğu modeli betimlemiştir. Tanım olarak sunduğu Demokratik sosyalizmin Amerika’daki en zengin Amerikan vatandaşı için de, en yoksul Amerikan vatandaşı için de çalışan bir ekonomi oluşturmayı hedeflemektedir. Kendi ifadesinde mevcut sistemin adaletsiz ve çürümüş olduğunu ve yapılacak sosyal reformlar ile sağlık ve eğitimin temel hak olduğunu ve bunların kesinlikle ücretsiz olması gerektiğini ifade etmiştir. Bu doğrultuda çalışan sistem adaletsiz ve çürümüş yapıyı yok edecek ve yerine çok güçlü siyasal reformlar yapılmasını mümkün kılacaktır. Demokratik sosyalizm olarak savunduğu model, kapitalist üretim biçimlerini veya serbest piyasayı ortadan kaldıran -Finlandiya gibi- bir model öngörmemektedir.
Başkanlığını eşi Jane Sanders’in yürüttüğü Sanders Enstitüsünü kurarak “demokratik sosyalist” tanımının altını doldurmaya, bu yönde politikalar üretilmesini sağlayarak genç siyasetçilerin yetişmesini ve İskandinav tarzı sosyal demokrasi anlayışının Amerika’daki odak noktası olmasına çalışmaktadır. Enstitü Başkanlığını yürüten Jane Sanders doktorasını liderlik ve politika üretimi üzerine yapmıştır. Harward Üniversitesinde iki liderlik programına katılmış ve politika üretiminde uzmanlaşmıştır.
Sanders Enstitüsü’nün üzerinde çalıştığı modele baktığımızda bilenen klasik sosyalist model olmadığını net görebiliriz. Daha çok Kanada veya Avrupa modeli üzerinden bir yeni Amerika modeli oluşturma gayreti olarak tanımlanabilir. Temel hedefin Avrupalılaşmak olmadığı, Avrupa’nın kazanımlarından daha ileri giden yeni bir model savunmaktadır. Hayatı boyunca da bu model için çalışmış ve bu değerleri savunmuştur.
DIEM25 kurucusu Varoufakis ile Bernie Sanders
Sanders ve İlerici Enternasyonal
Sanders Enstitüsü ve DiEM25’in işbirliği ile oluşan İlerici Enternasyonal’in geleceği üzerine buradan fikir yürütmek mümkün olabilir. Bernie Sanders ve eşi Jane Sanders’ın kurucusu olduğu Sanders Enstitüsü bu yapının lokomotiflerinden birisi.
Enternasyonal içinde savunduğu yapı ise İsveç modeli sosyal demokrasidir. İçinde iki kutup barındıran İlerici Enternasyonal’de bu görüşün etkin olması hem Avrupa sosyal demokratları hem de Türk sosyal demokratlar için önemli bir gelişmedir.
2019 yılında küresel iklim protestolarından yola çıkarak oluşan hareket, yapmış olduğu açıklamada demokrasi, dayanışma ve demokratik katılımı öne çıkarmaktadır. İlerici Enternasyonal vizyon ve ilkelerini paylaşan hiçbir tüzel ya da gerçek kişiye de kapalı değiller. İlerici Enternasyonal’in “İlerleme Vizyonu”nda çizdiği resme baktığımızda “daha demokratik, sömürüden uzaklaşmış, eşitlikçi, özgürlükçü, dayanışmacı, sürdürülebilir, ekolojik, katılımcı, çoğulcu bir dünya” hedefinde çalışmalar sunacak bir yapı olarak yorumlayabiliriz.
Sanders’ın başkanlık yarışından çekilmesini de doğru okumak gerektiğini düşünüyorum. Sanders, bugüne kadar demokratlar arasında hep aykırı bir siyasi isim olarak tanımlandı. Kendi tanımı ile “Demokratik Sosyalizm” her daim ön planda idi. Bağımsız bir Vermont Senatörü olmayı her zaman daha onurlu saymıştı. Sergilediği bu duruş aslında İlerici Enternasyonal’in yeni duruşuna da model olmuştur. Yürüttüğü kampanya süresince küçük (bireysel) bağışçıları hedef kitlesi olarak seçen ve “sol” görüşe yakın kitle ile partisini iç içe getiren stratejiyi savundu. Bu strateji şimdi İlerici Enternasyonal’de uygulanmaktadır. Bireysel üyelik ve bireysel destek uluslararası bir örgütlenme modelinde odak teşkil etmektedir.
Amerika’daki seçimler ise –ünlü işadamı– başkan Trump ile oğlu uluslararası ticaret faaliyetleri yürüten eski başkan yardımcısı Joe Biden arasında devam etmektedir.
Seçimin siyasi galibi sosyal demokrasidir. Bu ilerici birlik çok yakında meyvelerini vermeye başlayacaktır. Umarım yeni normalleşme sürecinde düşünce kuruluşlarının ve fikir üretiminin değerini anlar ve geç olmadan bizde “umut var” diyebiliriz.