ZORUNLU APOLİTİK
Felsefi bir kavram olan Apoliteizm, Siyaset Bilim’inin babası Aristotales ten önce M.Ö 300’lü yıllarda Epikür tarafından ortaya atılmıştır. Daha önceki yazılarımda da bahsettiğim gibi bir kavramın ortaya çıkışı içinde yaşanılan toplumun koşullarına bağlı olarak gerçekleşir. Epikür’ün bu kavramı ortaya atmasının nedeni, politikanın zorunlu olarak kent hayatının bir parçası olması nedeniyle o zamanda yaşanılan kent hayatının yarattığı sorunlardan ve bunun sonuçlarından soyutlanmak için seçilen bir yaşam biçimidir denilebilir. Bu yaşam içimini seçen insanların belli bir siyasi kimliğe sahip olmaması bu eylemi apolitik olarak yorumlamamıza neden olur. Yani politik bir yaşam biçimi yerine apolitik bir yaşam biçimini tercih etmek. Apolitik olmakta bir politik tercih sonuçta. Tabi siyasi sorunların baskıların daha az olduğu dönemlerde apolitiktik bir yaşam felsefesidir denilebilir. MÖ 300’lü yıllarda da apolitik yaşam biçimini seçen kişi sayısı fazla olmasa gerek. Çünkü o zamanlardaki şehirlerin nüfus yoğunluğu daha azdı, gelişmişlik düzeyleri yok denecek kadar azdı ve buna bağlı olarak politik sorunlar daha azdı. Üzerinde düşünülmesi gereken soru şu, günümüzde neden çok daha fazla insan için bu durum tercihten öte bir zorunluluk haline geldi.
Apolitikleştirme yani kimliksizleştirme sistemli ve hissedilmeyen bir süreç olarak işler. Günümüzde çalışan kitlelerin geçinebilmek için çok fazla zaman ve enerji harcadıkları için kendilerini gelişim koşullarından yoksun bırakır. Bunun için ne zaman vardır ne de takat. Ayrıca yine günümüzde sinemadan tiyatroya, İlkokuldan üniversiteye, edebiyattan basın-yayına, sosyal medya ve basım işletmelerinden etkinlik alanlarına, içi boş edebi eserler, görsel ve yazılı sanat ürünleri, haberler, filmler, diziler, yazılar üzerinden uyuşturulmaya maruz kalır. Aslında her araç apoliteizm yaymanın hizmetinde gibidir.
Buna ek olarak insanların Apolitik yaşam biçimini seçmesi diğer bir en büyük nedeni ülkelerin ekonomik, sosyolojik, politik olarak özgürlükçü ve eşitlikçi bir ortamdan uzaklaşmalarıdır. Adaletsizlik, hukuksuzluk, haksız tutuklamalar, mahkemelerin aldığı taraflı kararlar, sansür yasası, sosyal medya ve TV kanallarının yandaş haberleri programları. Ülkelerin başında bulunan siyasi egemen sınıfların insanları sindirmek için sistematik bir şekilde uygulanan manipülatif baskı unsurlarıdır. İnsanlara üzerinde yaratılan bu korku ve baskıyla birlikte kişiler, tarafsız ve zorunlu olarak apolitik bir davranış sergilerler.
Sorunları görmezden gelirken siyasilerin tarafında olmadığını belirtmek isteyenler için apolitik yaşam biçimi her ne kadar bir kaçış noktası olsada aslında politik bir tarafı da vardır. Apolitik yaşam biçimi yaşayanların düşüncelerini daha yumuşak bir şekilde ifade etmek aksine bayağı politik bir tutumdur. Peki bu durum bir tür politik sağcılık mıdır? Eğer kişi apolitik olduğunu bir şekilde ifade ediyorsa aslında şu anki yaşanan koşullardan da rahatsız olmadığını ifade etmiş olur. Bu da sorumuzun cevabıdır. Ya da bunun cevabını size bırakıyorum.
Diğer bir soruda Türkiye de sol neden Apolitik ya da kimliksiz bir tavır sergiliyor yaklaşık elli yıldır. Sol siyaset yapmak zorunlu olarak toplumcu ya da kalabalık olmak demektir. Kalabalık olmak içinde anlayışlı olmak, sabırlı olmak, geçimli olmak demektir. Halbuki solun tarihine kavga ve birleşmeden çok ayrışmaya yönelik eylemler görebiliyoruz. Bu kavgaların sonuçları çok fazla fraksiyonların ortaya çıkmasına neden oldu. Yani eğer sonuç böyle ise sol kadroların birbirleriyle kurdukları ilişkiler sağlıklı değilse, acaba kitle ile ilişkilerinin sağlıklı olmasını nasıl bekleriz. Cevabı size bırakıyorum...