Merak ediyorum, hakikaten nereye savrulur bir ömür

Zaman hangi deliğe akar ve nasıl kayar elinden koca koca umutlar

Acıların dili olsa konuşur muydu cidden?

Giden sevdalar dönmez miydi gittiği yerden

Yarınlar güzel olacak derken dünü özlemek midir sevda!

İçimizde uçuşan kelebeklerin hepsi birer birer öldüler

İzin mi verdik, yoksa geç mi kaldık yaraları sarmaya

Söyle ne vakit biter bu karanlık,

Ne vakit kavuşur ellerimiz

Üşenme bir fener tut yarınlarıma, yaşlılık işte ışıksız göremiyorum

Yuvayı dişi kuş yapar yalanına sakın inanma

Sevdası için dağları delen Ferhat gelsin aklına ya da aşkından ötürü kendini kaybetmiş Mecnun

Ben amansız bir sevdaya açmışım kollarımı, desteğin olmadan yürüyemiyorum

Birini nasıl sevebileceğini yine severken öğreniyor insan

Kimse kullanma kılavuzuyla doğmuyor

Biraz güven, biraz sabır, birazda sevgi ister mayası sevdanın

Taşları özenle üst üste dizip, canın sıkılınca tekme atıp kaçmak değildi ki yaşamak

Bilmez misin yara kabuk tutmaz sürekli dağlanırsa!

Azıcık durulmak lazım, çokça sevmek, belki biraz dinlenmek kollarında

Ne yana dönsem bıraktıkların, tüm yönler mi sana çıkar yoksa gerçekten bozuk mu pusulalar

Oysa “Sınırları çizen şey başlangıçlardı bitişler değil, bitişler sınırları kaldırır sadece”

O yüzden sen bitme…

Kal benimle…

Gülay MORGÜL