Yine mi sen, uykularımın ortasında kan ter içinde çığlıklarla uyandığım! Yine mi sen, bitmek bilmeyen gecelerde ismini sayıkladığım! Yine gölgelerin altında soluksuz büyüyor ektiğim sevgi tohumları. Sen kurumaya yüz tutmuş sevdana acil servis ararken bense güneşe serip kurutmaya çalışıyordum ıslanmış yanaklarımı. Öyle bir yerdeydik işte, apansız karşılaştık! Sen kader dedin buna bense dualarımın kabulü! Hiç olmayacak zamanda hiç olmayacak şeyler oldu. Sevmenin bin bir halini yaşatan olmak seni kral yapar mı? Yapmalı bence! Çünkü bazılarının sevgisi sadece dillerindeydi. Kalp, konuştuklarından bağımsız hatta habersizce hareket ediyordu. Sorsan herkes tanrıdan korkuyordu, lakin ona inat korkusuzca kuralları çiğnemekten, insanlara zarar vermekten öteye gidemiyordu. Sense beni dünyanın cehenneminden alıp kendi cennetinde pamuktan kaleler yapıyordun. Ve ben seni giderek daha çok seviyordum. Düştüğümde yol oluyordun kalktığımda dünya. Yaralarımdan tutup acılarımdan çekiştirmek yerine farklı sabahları paket yapıp armağan ediyordun yarınlarıma. Takvimler değişiyor lakin seninle hep bahar kalıyordu buralar. Yormadan üzmeden sevilmek ne hoş. Ne kadar acı varsa düne ait seninle kaybolması bugünümü geleceğe taşıyor. Şimdi yeni anılar biriktirmek lazım. Yeni heyecanlar koklamalı, yeniden hayata tutunmalı aşkla. Yeniden keşfetmeli yeşeren kök salmış filizleri… Derin bir sessizliğin ardından gelen gürültülü bir sevdaydın sen, dans edip şarkılar söyleten. Gülmek hiç bu kadar anlamlı olmamıştı, sevmekse bu kadar hafif. Papatyaların tüm yapraklarından sevmiyor kaldırılmışçasına hep çift çıkartıyor bizi sayılar. Muhteşem yağmur yağıyor ve çok üşüyen ben adımlarımı hızlandırmak yerine yavaşlatıyorum, öylece kabul ediyorum hiç beklemediğim anda geleni ve sırılsıklam aşk!
Hayallerim vardı benim, en son nereye bıraktığımı bilmediğim. Ben güldükçe sıralandılar şimdi başucuma. Sevmek her dilde farklı olsa da her kalpte aynı atıyordu. Aynı çığlıklarla sarılıyordun korkularına, heyecanlarına, sevdalarına. Güçlü görünmekten yorulduğum zamanlarda güç olmuştun omuzlarıma. Anaerkil bir toplumdan ataerkil bir topluma evrilirken kaybolmuştum ben olmaktan. Ama sonra ne olduysa oldu SEN geldin işte. İyi ki geldin…
Sen benim unuttuğum çocuk yanım, sen benim ihmal ettiğim sol yanım, sen benim bir daha görünmez dediğim minik gamzem, sen gülüşlerim, sen su altında nefesim, yukardaki güneşim. Sen içimi ısıtan adam, sen hep orda benimle kal, sen hep mesafesiz sımsıkı sarıl bana, sen hep gül ki dünya dönmeye devam etsin ardından… Hep öyle, hep benimle, sonsuza kadar…