Anne;
Çok şey var ama ben az yazacağım!
İnsanın, bu dünyayı katlanır kılabilmesi için birazda olsa sevilmeye ihtiyacı vardı. Hatta benim daha çok…! Ama kim tarafından? Herkesin bir cevabı var muhtemelen lakin bazılarının ki tamamen ortaktır. “Anne”
Karşılıksız seven dünya üstü varlık. Bana göre insanlar üçe ayrılır; kadınlar, erkekler ve anneler. Tanrı bile cenneti belirli koşullarla sunarken, bir annenin koşulsuz olarak kendisine ait hayatı doğurduğu bir varlık için adıyor olması ne tuhaf değil mi? Okullarda ders olarak anlatılacak kadar değerli bence?
Masum küçük bir çocuğun gözlerindeki ışıltı kaybolduysa ki bu hangi yaşta olursa olsun bilin ki onu koruyan meleği bu dünyadan göçüp gitmiştir. Lakin hala başınızı yaslayacak bir diz, saçınızı okşayacak sıcak bir eliniz varsa öpüp koklayın ve şanslı oluşunuzun tadını çıkartın henüz vakit varken. Ve hala tutabiliyorken öpün ellerini, af dileyin isyanlarınız için, yapamadıklarınız için! Yoksa bir buket çiçekle toprağını ziyaret etmek aynı şey değil ama sevdiğimizi gömdüğümüz toprağa bile toprak ana denmesinin de bir nedeni var değil mi? Üzerine atılan çürük bir meyveye bile kayıtsız kalmayıp filizlenen toprağın benzeri değil midir anneler. Çağın sunduğu en fiyakalı şeydi annelik eğer ona hala sahipsen! Sevmek bir sanatsa insan annesini sevmede birinci olmalıydı sonrası teferruat işte.
Ki sonbahar, dallarımızda sallanan en değerli varlığı koparmadan takvimlerden, azıcık kıymet bilmek lazımdı. Avuçlarınızdan akıp giden toprağın bir hükmü olmadığını anladığınızda gözyaşları sadece yanaklarınızı ıslatmakla kalıyor.
Bense, hani tanrının “her insan cennet ve cehennemi” yaşayacaktır dediği yerdeyim. Hala yaşıyorsa annen sana sunulmuş bir armağandır cennet, değilse bu dünyada cehennemdir yaşamak! Çünkü ‘Tanrı sadece kalbi verir’ içini dolduran yalnızca annelerdir.
Tüm annelere sevgilerimle…